Hayatın en yaşamaya değer, en anlamlı anlarıdır aşık olunan zamanlar. Renkler daha canlı, lezzetler daha belirgin hale gelir. Aşk denilen o büyülü his insanın kalbini aralamaya görsün, tepeden tırnağa güzelleşiverir insan.

Beyin kimyasallarıyla kolaylıkla açıklanabilse de ruhta yarattığı o duyguyu tanımlamak, şairlere, sanatçılara kalmış. Ne güzel de tanımlamışlar…

Aşkla temeli atılmış evlilikleri düşünün bir de. Ne mutlu bir başlangıç.

Evlilik, iki insanın hayat yolunda birbirine yoldaşlık edeceği  serüvendir. Bu kıvrımlı, inişli çıkışlı serüvenin neler getireceğini bilmek imkânsızdır. Bu yolculukta bilinmeyenler kadar ön görülebilen deneyimler de vardır.

Evlilik içerisinde ön görülemeyen sürprizlere müdahale etmek mümkün değildir, mesela sağlık sorunları, ekonomik çalkantılar vs etkilerini ve sonuçlarını kendi ellerimizle hazırladıklarımızdır esas olan.

Peki ne oluyor da o evlilikler zamanla soluyor? Dünyanın merkezinde yaşayan o kral ve kraliçe neden tahtlarından iniyor?

Özellikle genç yaşlarda yapılan aşk evlilikleri bu konuda anlaşılmaya değer. Aşk gelip geçici mi gerçekten? Peki nasıl oluyor da Dünya' yı yerinden oynatacak enerjiyi veren o duygu kayboluyor?

İnsanoğlunda var olan duygu ve enerjiler muhakkak dışarıdan bir kaynakla beslenme ihtiyacı duyar. O duyguyu yaşatacak ve ayakta tutacak yeterli kaynak sağlanmazsa duygu sönmeye ve etkisini kaybetmeye başlar. Yani aşkı öldüren ne evlilik ne de diğer nedenler. Aşk, beslenilmekten vazgeçilince, önce durağanlaşmaya sonra da bitmeye başlar.

Yani emek verilmeyen her şey gibi aşkta ölümle karşılaşır. Aynı evin içinde görünmez olmak, değerli hissettirmemek, duyguları önemsiz görmek, saygıyı ve onurlandırmayı bırakmak aşkı ölüme terk eder.

Kadın ya da erkek fark etmeksizin emek vermekten vaz geçildiği anda biter aşk.

Hayat arkadaşım olduğun için, beni olduğum gibi sevdiğin için sana minnettarımın yerine, kendini bırak ve bana dönüşmeye başla beklentisidir aşkı bitiren.

Varlığına, zevklerine, tercihlerine saygı duymamak, yok saymaktır aşkı bitiren.

Kırmaktan, incitmekten korkmamaya başlayınca biter aşk.

Sen benim hayat arkadaşımsın… sensiz de hayatımı sürdürebilirim, bununla birlikte senin varlığın hayatımı daha da güzelleştiriyor ve daha iyi bir insan oluyorum diyebilmek gerekir oysa. Olduğu gibi kabullenmek, birbirini büyütmek, geliştirmek, "iki" nin "bir" den daha güçlü olduğunun farkına varmak gerekir belki de.

Emek vermek ve bunu karşılıksız yapabilmek, kırmadan, incitmeden el ele, yan yana olmak.

Yani kısaca, aşk emeğin olduğu yerde bitmez. Yeter ki bu değerli duygunun kıymetini bilelim...