Efendim, ha bugün ha yarın derken, sandığın ucu artık gözüktü. Pazar günü 65 milyona yakın seçmen, sandık başına gidecek ve iradesini sandığa yansıtacak. Son 21 yılın en önemli seçim sürecini yaşayan Türkiye, artık nasıl bir yönetim şekliyle ve hangi vekillerle yoluna devam edeceğine karar verecek. Pazar günü sandığa gidecek olan seçmen ya Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sürdürülmesi için iradesini gösterecek ya da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’ne geçiş için desteğini verecek.

Son düzlüğe girilince de haliyle mitingler, ziyaretler, açıklamalar hızlandı ve tabiri caizse iktidar yarışı iyice kızıştı. Süreç devam ederken birçok iddia da peş peşe ortaya atıldı. Gerçek olduğu söylenen videolar, teknolojinin nimetlerinden yararlanılarak yapılan kısa filmler vs derken, son günlerin en çok konuşulan ve üçüncü bir yol mümkün diyerek Türkiye’nin dört bir yanını gezen, bir otobüse, bir cep telefonuna yenileceksiniz ve göreceksiniz ilk tur yüzde 30, ikinci turda da yüzde 60 alarak seçileceğim diyen Memleket Partisi’nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce bütün hesapları alt üst eden açıklamasıyla “adaylıktan çekiliyorum” dedi!

Daha düne kadar Halil İbrahim Sofrası olarak nitelendirilen Millet İttifakı’na katılır mı, katılmalı mı diye konuşulan İnce, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında adaylıktan çekildiğini ifade etti ve ekledi “Bahaneleri kalmasın. Yoksa seçimi kaybettiklerinde bütün suçu bize atacaklar” dedi.

İnce’nin bu açıklaması kimi kesimlerce sevinçle karşılanırken, kimi kesimlerden de madem çekilecekti neden son üç gün kala çekildi serzenişlerine sebep oldu. İyi ama Muharrem İnce gerçekten neden çekildi? Ortaya atılan iddiaların gerçek olmadığını ispat etmek için mi? Oy oranının beklediği ve dillendirdiği oranda olmadığı için mi? Yoksa bu çekilme planlanmış bir strateji hamlesi miydi?

Sorduğum sorular aslında hemen hemen siyasetle ilgilenen herkesin aklına gelen sorular. Peki bu sorulara cevap arasak ortaya nasıl bir sonuç çıkar? Bence Muharrem Bey, kaybederken kazanmak için Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiğini açıkladı. Çünkü, 100 bin imzayı toplayıp, partisine gönül verenleri meydanlara döken, kafasında soru işareti olan seçmene ışık yakan İnce’nin bu kararı nereden bakarsanız bakın hiç kolay bir karar değil. Partisinin alt, üst, orta ne kadar kademesi varsa hepsinden tepki alacağı aşikar olan bir genel başkan bu kararı alırken, ortaya atılan iddiaların gerçeklik boyutunun olabileceği düşüncesinin doğacağını da elbette düşünmüştür. Zira yaptığı açıklamasında buna da değinen İnce, özellikle AK Parti’den para aldığı iddialarını bu hareketiyle boşa çıkardığını ifade etti. Sonrasında “bahaneleri kalmasın” sözüyle de Millet İttifakı’nın seçimi kaybetmesi halinde kendisine ve partisine yöneltilecek salvoların önüne geçti. Ve dahası kendi önünü açtı. Şimdi İnce’nin özellikle Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklayıp, açıklamayacağı konuşuluyor. Peki İnce, Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklar mı ya da açıklarsa ne olur?

İnce bugün çıkıp 13. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Kılıçdaroğlu’nu destekliyorum derse, CHP tarafından bu hareket bir şıklık olarak anlamlandırılacağı için en azından vekillik seçimlerinde yüzde 3’lük hazine yardımı barajını aşabilir. Dahası partisinin içerisinden bir ya da birkaç isim devlet kademelerinde önemli yerlere gelebilir. Ve dahası; kendisi, gönlünde yatan ve geçmişte aday olduğu CHP Genel Başkanlığı koltuğuna bile oturabilir. Belki bu son söylediğim size mantıksız gelebilir ama bunun örneğini Türk siyasetinde tecrübe ettik. Kısaca SHP desem sanırım yeterli olacaktır.

Bu son söylediğim her ne kadar uzak ve belki de imkansız bir seçenek gibi duruyor olsa da, her zaman bir ihtimal vardır. Bunu tahlil edecek kapasiteye sahip olduğunu düşündüğüm İnce, bana göre adaylıktan çekilme hamlesiyle kendi önünü açmış gibi duruyor.

YSK GÜVEN VERMEYE Mİ ÇALIŞIYOR?

Malumunuz geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı’nın, YSK’dan Türkiye genelinde sandıklar hakkında bilgi istemesi ve buna yönelik bir modül oluşturması epeyce konuşuldu. YSK’da bu talebe oy çokluğuyla ret yanıtını verdi ve tek yetkili benim dedi.

Ancak yine gündeme düşen habere göre İçişleri Bakanlığı, YSK’ya yaptığı yazılı başvuruda, kendisine bağlı Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi Başkanlığı (GAMER) tarafından seçim öncesi tatbikatlarda ve seçim sırasında kullanılmak üzere ülke geneli ve yurt dışı sandık bilgilerini talep etti. Fakat YSK, bu talebin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve bu bilgileri tutabilecek tek yetkili merciinin kendisi olduğunu gerekçe göstererek bu talebi de reddetti.

Şimdi, vatandaş seçim güvenliği konusunda ciddi endişelere sahipken, geçtiğimiz seçimlerde YSK’nın tutumu da gün gibi ortadayken, bu iki ret kararı sizce ne anlama geliyor? YSK ben güvenilir bir kurumum bana güvenin mesajını mı veriyor, yoksa YSK’da iktidarın olası değişimine kendisini mi hazırlıyor? Bu soruların cevabını da sizlere bırakıyorum.

Ezcümle; kazanan kim olursa olsun, Türkiye’nin ve her bir ferdinin Cumhurbaşkanı ve vekili olsun istiyorum. Aslında çok şey de istemiyorum. Kutuplaşmanın bitirildiği, benden senden anlayışının yıkıldığı, hoş görünün, huzurun hakim kılındığı, adam kayırmacılığın son bulup liyakatin önemli olduğu, devlet-millet malının israf edilmediği, yoksulluğun, yolsuzluğun ve keyfi yasakların son bulduğu bir sürecin başlamasını umut ediyorum. 14 Mayıs 2023 seçimlerinin ülkem ve milletim için en hayırlı şekilde sonuçlanmasını canı gönülden diliyorum.

Haftaya görüşmek üzere.