ABD Suriye, Filistin, Lübnan, Irak, Kürdistan’ın yönetimi konusunda, ABD Türkiye ve İsraili birlikte hareket etmeye davet ediyor. Bu bölge halklarının Yahudi toplumu içinde alamet-i farikalarından sıyrılarak dönüştürülmesi hedefleniyor aslında.

Bugün Hristiyan dünyasında Paskalya günü. Bugün, onlara göre Hz. İsa’nın Çarmıha gerildikten sonra göğe çekildiği gün. Daha doğrusu Mart ayının 14.gününü izleyen ilk Pazar Paskalya günü. Birileri bugün Mesih’in dönüşü ile ilgili göksel bir mesaj bekliyor. 14 Mart’ta bir tam ay tutulması oldu. Mesih, Meşiah, Mehdi, Deccal hep birbiri ile ilgili konular. Ezoterik çevreler bu günlerde yerden çok gökle ilgileniyorlar. Niburi/Marduk ya da Tarık ve Şira konusu zaten gündemde. Güneş’te büyük bir patlama ardından büyük bir karanlık beklentisi de söz konusu. Öyle anlaşılıyor ki, ülkemiz, bölgemiz ve dünya sürpriz, şok edici gelişmelere sahne olacak gibi.

Kimileri ABD ve batı ülkelerinde Mesihin geri dönmesi için dua ediyor. Kimi geldiğini, özel kişilerle görüşmekte olduğunu düşünüyor. Dahası batılı ülkeler, vatandaşlarını Suriye ve o bölgeden ayrılmaya çağırdı. Roma’daki İran-ABD görüşmesinden bir sonuç beklenmiyor, İsrail ABD’nin ise bölgeye müdahalesi için bir emrivaki ile saldırıya geçmesi bekleniyor. Bu arada Meloni ABD’den eli boş döndü. “Yeniden Büyük Avrupa” hayal! Hatta AB bütünlüğünü koruyamayabilir.

Bu arada Trump da kendini Mesih’in temsilcisi gibi görse de, Luciferin temsilcisi gibi davranıyor.

Trump’ın Mayıs’da Ankara’ya gelecekmiş. Tabi daha önümüzde uzun bir zaman var. Gazze, Suriye, İran da olacak olan bütün planları altüst edebilir. Önümüzdeki 40 günün ajandasını konuşuyoruz.

Müttefikimiz, “Dostumuz”, BOP’da eş başkanlığı paylaştığımız Trump akıllı, dürüst, zeki biri değil. Onu yakından tanıyan rakibleri onu “Kurnaz ve Ahlaksız, Ahmak ve İlkesiz, Şantajcı biri” olarak tanımlıyor.. Bakalım kimlerle beraber gelecek, ilk hangi ülkeye gidecek ve Türkiye’den sonra nereye gidecek?. Onun, Politik, Ekonomik bir ajandası olduğu kadar TEOPOLİTİK bir ajandası olduğu da unutulmamalı. Başlangıç noktasını ve Rotasını belirleyen ana unsur da bu sonuncusudur.

ABD’nin bölge ile ilgili olarak alacağı her karar bir şekilde Türkiye ile ilgili. İster İsrail, ister AB, ister BOP, Rusya, Çin, İran hepsi ile ilgili konularda Türkiye kilit ülke. Bir diğer kilit ülke İsrail. Bakalım bu süreçte Türkiye ne yapacak ve Türkiye’de ve bölgemizde neler olacak? Trump’u, uslubunu, başarmak istediği projelerini biliyoruz. Bu anlamda her fırsatta kararlılık ve cesaret gösterisi yapıyor. Kabalaşabiliyor, ağzını bozabilir. Mesela “Akıllı ol, söz dinle, inatlık etme, aptallık etme” diyebilir. Böyle bir adamla masaya oturmak aslında bir risk. Bugün, şimdiden, düne bakarak şunu söyleyebiliriz: “Ben seni tanıyorum, sen de beni tanıyorsun, bugüne kadar birlikte büyük işler başardık. Hiç direnmeden belirlediğimiz şartlara uyursanız bundan birlikte kazançlı çıkarız. Ya bizimle olursun, ya da karşımızda yer alırsın, bu da sizin tercihiniz ve sonucuna katlanırsın” diyebilir.

ABD’nin önceliği belli: Türkiye’nin bölgede İsrail’le ilgili beklentilerini karşılasın istiyor. Trump’ın beklentileri Kushner-Dahlan senaryosunda belli. İşin içinde Türkiyenin garantörü olacağı kukla, Truva atı silahdan arındırılmış bir Filistin devleti de var. Mevcut ABD Kabinesinin neredeyse tamamı  siyonistlerden oluşuyor. Türkiye’nin bu süreçte Fabrika ayarlarına dönecek, bu kez İslamcı bir görüntünün arkasında  İsrail’le uygun adım politikasına geri dönmesi isteniyor. Uzun lafın kısası bu. Yeşil Feminiz, Yeşil Kemalizm bu işin makyaj kısmı. Eş zamanlı olarak İrana karşı yaptırımlarda  Ankara’nın ABD, İsrail, Azerbaycan ve Dahlan grubundaki Arab ülkeleri ile birlikte hareket etmesi.. Ben bu konuda, Beştepe, MİT, MSB ve Dışişleri kadrolarının arasında ciddi bir kafa karışıklığı olduğunu düşünüyorum. Ve tabi bu konuda muhalefet ve toplumun da kafası oldukça karışık.

Unutmamak gerekir ki, İran konusu sadece İran’da başlayıp bitmez. Türkiye dışından İranın komşuları, Irak, Suriye, Pakistan, Afganistan, Türkmenistan Ermenistan, Azerbaycan ve körfez ülkelerini, hatta Yemen ve Lübnan’ı da yakından ilgilendirir. Dolaylı olarak İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’i de ilgilendirir. İran üzerinde bir operasyon domino etkisi ile bütün bu ülkeleri harekete geçirir. Trump, 15 Temmuz sonrası, FETÖ’den boşalan rol ve misyonu, Dahlan senaryosu ile Mısır, Suudi Arabistan ve BAE üzerinden sürdürmeye çalışsa da o konuda da Türkiyeden bazı beklentileri olacaktı. Bu beklentilerin başında da İBRAHİMİ BULUŞMA, NUHİ YASALAR, CHABAT ve KARAY BİRLİĞİ konuları. Eğer Ankara, ABD ve İsraille çalışmayı kabul ederse, ABD şartlar gerektirdiğinde toplumsal taleplerin deşarj edilmesi için İsraile askeri operasyona zemin de hazırlayabilir. Hatırlayın, Bayar ve Menderesi CHP’nin karşısına kim dikti, Menderes, Zorlu ve Polotkanı kim astı. Batılılar siyaset oyununu böyle oynuyor. Türkiye’de Siyonizm’e, Masonluğa en fazla karşı partinin içinde, Başörtüsü mücadelesinin merkez partisinin içinde Adnan Oktar gibi birini yerleştirebiliyorlar. 11 Eylülde İkiz kulelere kim, niçin saldırdı? Sonra o işin faturası kime çıkartıldı?

Evet, Büyük İsrail Devletine giden yolda, Sadece SDG içindeki, Ezdiler, Dürziler, Ermeni ve Süryani, Mecusilerin, Kürt ve Arap , Ermeni Yahudilerin olduğu bir Kürt devleti yok, Falanjistleri, Dürzilerin, Arab Yahudilerinin de işin içinde olduğu bir Filistin devleti görünümlü bir federatif yapı da söz konusu. Bu arada bir de Irak topraklarında İranın dini misyonunu sona erdirmek için “Kutsal Şia devleti” planı var.  Dostumuz Trump’un bu anlamda  bizden küçük bir ricası olması sürpriz olmamalı. O rica da, Suriye ve Irak’ın İsrail’in görüşleri doğrultusunda Türkiye ve Azerbaycan ve Dahlan grubunun işbirliğinde yönetilmesi. Öte yandan İran dağılırsa, Huzistan Necef’te kurulacak Şia devletine bağlanır. İran Kürdistanı Irak Kürdistanı ile birleşir. Belücistan bağımsız olur. İki Azerbaycan birleşir, 60 milyonluk Büyük Azerbaycan olur. Bu arada Kürdistanın sınırları İran Azarbaycanına kadar uzar.

ABD Suriye, Filistin, Lübnan, Irak, Kürdistan’ın yönetimi konusunda, ABD Türkiye ve İsraili birlikte hareket etmeye davet ediyor. Bu bölge halklarının Yahudi toplumu içinde alamet-i farikalarından sıyrılarak dönüştürülmesi hedefleniyor aslında. Bu arada Çin konusu önemli. Aynı şekilde Rusya konusu da. ABD Türkiye’yi Çin ve Rusya’yı yola getirmek için sopa olarak kullanmak istiyor. Özellikle Doğu Türkistan konusu ısıtılabilir. Şöyle bir görüş de var: “Orta Asya’da ki Türk Devletlerini Çin’e karşı örgütleyerek, Ruzi Nazar dönemindeki gibi, Milliyetçilik duyguları harekete geçirilerek, ihtiyaç halinde ABD‘ye tam destek vererek bu mücadele de avantaj sağlanması için bölgede bir Turan Ordusunun kurularak ABD ile müttefik haline getirilmeye  çalışılabilir”. Ama Türk dünyası zaten gelinen noktada artık Türkiye’den uzaklaşıp batı ile bütünleşme konusunda bir adım olarak, kapılarını KARAY ve HAZARAlara açarak KKTC’yi tanımak yerine Kıbrıs Rum kesimini tanımayı tercih edebiliyor. Zaten Azerbaycan İsrail’le dostluktan da öte askeri ve siyasi işbirliğine gidebiliyor. Peki, Ankara’da  birileri bu hedefe doğru yürürken, Türkiye’de bu süreçte neler olabilir, cevabını arayan asıl soru bu. Anayasa değişikliği, Türkiyelilik konusu ve paralelinde Kürt halkının talepleri ile ilgili çözüm, Genel Af, İklim yasası, Gazzeli’lerin tehciri ve mecburi iskanı, Partilerin yönetim kadroları, iktidar partisinin ve ittifak partileri ile muhalefetin yeniden dizaynı, Yasama, yürütme ve Yargıda kadroların yenilenmesi. Aslında diğer konuların hemen hepsi Anayasa değişikliği ile ilgili. Bunun içinde mevcut başkanlık sisteminin gözden geçirilmesi de var. Kürt konusunun çözümü biraz da “Türk, Türkiye, Türkiyelilik” kavramı, Anayasanın giriş, başlangıç maddeleri ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeleri ile ilgili. Konu artık Apo’nun, Demirtaş’ın serbest kalmasından, Kopenhag kriterleri ile kabul ettiğimiz “Yerel yönetim özerklik şartı”dan çok daha ileriye taşındı. Kurulacak SDG+Kürdistanın sınırları dışarıda Irak, İçeride Azerbaycanla sınırdaştır.

Kürdistan  İran'ın 31 eyaletinden birisidir. İran Kürdistanı tarihî adı Erdelan olan eyaletin yüzölçümü 28.817 km², 2016 sayımına göre nüfusu 1.603.011'dir. Nüfusun çoğunluğunu Kürtler oluşturmakta birlikte bölgenin doğusu sınırında Azeriler yaşamaktadır. Eyalet kuzeyinden Batı Azerbaycan eyaleti, doğusundan Zencan eyaleti ve Hemedan eyaleti, güneyinden Kirmanşah eyaleti, batısından ise Irak devleti tarafından çevrelenmiştir. PJAK zaman zaman Türkiye’ye karşı Irak Kürdistanı ile ortak eylemlere de girmişti. Yeni Kürdistan İrandan başlayıp, Iraktan, Suriye’den, Tenef Üssünden Davud koridorundan, Cebel-i Dürz ve Golan’dan  geçip, Lübnan Litani koridorundan geçip Doğu Akdenize ulaşacak. Türkiye yukarıda bu oluşumun dışında kalacak!? Birleşik Kürdistan doğudan batıya 1300 km’lik bir mesafeye sahip olacak. Ve tabi bu projenin ana sponsoru ABD ve İsrail olacak.

Anayasa değişikliği sürecinde bir genel af zorunlu gibi gözüküyor. Esrar kullanıcıları’ndan on binlerce kişi hapiste, ama tüccarların çoğu değil. FETÖ, PKK diye verilen mahkumiyet kararları AHİM’den dönüyor. Aile davaları da öyle. Genel bir afla, geçmişe dönük mali suçların aklanması, bir takım hileli işlemler ve haksız kazanç sahiplerinin da kurtulması gerek. Anayasa değişikliği ile ikisi birbirini tamamlayabilir. Hatta bir de Çine karşı tutan ordusu, hem Kürtlerden, hem Turan’cılardan oy alabilir. Kaldı ki, Turan birliği de artık hayal. Onlar da AB Fonlarına kapılarını açtılar ve onlarla ortak bir gelecek için yol arıyorlar. İklim yasa teklifi geri çekilse dezaten Genelgeler, Strateji belgesi ve tamimlerle uygulanıyor. Bu iş için ciddi bir fon alındı ve yasa çıkmadan zaten uygulamaya geçildi bile Chemistrail de bu konuda bir başka uygulama. İstanbul sözleşmesinde de aynı oyunu oynadılar, Halka dönüp, sözleşmeden çekildik derken, öbür tarafa dönüp, yasa yerinde duruyor ve bütün maddeler geçerli diyebiliyorlar. Gazzelilerin tehciri ve iskanı konusu yeni değil. Türkiye’nin kurulacak kukla Filistin devletinin garantörü olması da eskiden kararlaştırılmış bir konu. Ankara bu rol için heyecanlı bir sabırsızlıkla bekliyordu, son anda olmadı! İşin ucunda Nobel almak da vardı. İsrail Cumhurbaşkanı Ankaraya gelmiş, Beştepede törenle karşılanmıştı. Netenyahu bekleniyordu, Erdoğan gidecekti, ama olmadı işte. Ona da bir çözüm bulacaklar. Belki biraz aksayacak ama, sonuçta eğer ABD ile uygun adım politikası devam edecekse başka türlü bir şey olmasının beklenmemesi gerek.

Bakanlar kurulunda  bürokraside de bir yenilenme, vitrin değişikliği toplumda yeni bir umut ve beklentiye sebeb olabilir. Eğer AK Parti, MHP, DEM ve CHP ile bu iş olmuyorsa (Uluslararası sistem hepsi ile ayrı ayrı ilgileniyor, Türkiyeli Müslümanlara “The Filistin”, Türkiye’li Türkçülere “The Turan Ordusu”, Kürtler’e “The Kürdistan” armağan edebilirler). liderler değiştirilip, çoklu bir koalisyonla yola devam etmek isteyebilirler. Zaten ittifak dedikleri şey, örtülü, kayıt dışı bir koalisyondan başka bir şey değil. Tabi bütün bunlar onların hesabı. Gün doğmadan neler doğar, onların bir planı varsa Allahın da bir hükmü var. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Sonuçta tencere yuvarlanacak kapağını bulacak. Yani her topluluk layık olduğu gibi idare olacak. Sonuçta biz kendimizi değiştirmedikçe, şartlar, sonuç değişmeyecek. “Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler”. İşler kontrolden çıkarsa, kadrolu, artırılmış sanal gerçeklikle, Tekno mucizelerle desteklenen Mehdi’ler, Mesih’ler, Deccal fitnesi, Uzaylıların saldırısı(!?), Siber silahlar devreye sokulabilir. Güneş patladı diye şehirleri, evleri, fabrikaları yakıp, patlatıp, salgınlar başlatabilirler. Ülkeleri karanlığa gömebilirler.

Trump Şeytani bir planda öncü olmanın verdiği bir aşkla, “dostu” Elon Musk ile bu Şeytani planı gerçekleştirmek için geliyorlar. Bundan sonra ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Selam ve dua ile.

NOT: Ankara şu anda yasa çıkmadan uygulamaya koyduğu, meclisten geri çekmek zorunda kaldığı iklim yasası sorununu çözememişken, bir de CHP’ya kayyum atama bombasını patlatan ROK’un sebeb  olduğu darbe tartışmalarının sebeb olduğu krizden kurtulmaya çalışıyor. Hele bir de Yunanistan kara sularını 12 Mile çıkartır, İsrail İrana saldırırsa,  al başına belayı!