Yine ortalık toz duman. Geziden bin beter günlere doğru sürükleniyoruz. İş daha şimdiden İmamoğlunu da, Yolsuzluk iddiasını da, CHP’yi de aştık. Ekonomik ve Politik kriz Sosyal bir krizle birlikte, bütün toplumu kuşatmaya başladı. Göz göre göre oldu bunlar. Bu arada Krizden nemalanmak isteyen iç ve dış mihraklar da var. Bu krizin ucu daha nereye kadar uzanır onu ön görmek bugünden pek mümkün değil. Bu krizin kazananı olmayacak gibi. Kimse çok temiz değil ve kimse kendi suçunu kabul etmiyor. Adil şahidler olamıyoruz. Adalet bu ülkede 100 yılı aşkın bir süredir. rayına oturtulamadı. Birbirimizi dinleme, anlama gibi bir meselemiz yok. Hep öfke, hep komplo, hep özeliklerin acıları, yoksullukları, zaafları üzerine kendine gelecek arayanların oyununa geliyoruz. Yok aslında onların birbirlerinden pek farkları. Kimi din satıyor, kimi Atatürk satıyor, kimi ırk, kimi ideoloji, kimi özgürlük, kimi demokrasi, kimi milliyetçilik satıyor. Alıcısı da çok bunların. Biz toplum olarak aklımızı başımıza toplamadan, kurtarıcılardan kurtulmadan kurtuluşa ermemiz de mümkün değil. Neyse asıl konumuza dönelim.
Bugün 23. Gününde son çeyreğindeyiz Ramazan’ın. Bugün, ahlaktan ve adaletten söz edeceğim. İçine sürüklendiğimiz süreci görüyorsunuz. Bu yazıyı bu anlamda, bugünleri anlamaya yönelik bir Ramazan yazısı olarak kabul edin lütfen. Müslüman yaşadığı zamana, mekana, olaylara ve kişilere karşı adil şahitlik yapar. Çünkü yaşadığı her anın İlahi Adalet divanından hesabını vereceği bir gün olduğuna inanır. Şunu da hiç unutmayalım ki, biz Alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz. “Kenarı Diclede bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir adli ilahı sorar Ömer’den onu”. Sadece Ömer’den değil, Abdurrahmanlar’dan, Aliler’den, Ayşeler’den de sorar.
Biz Müslüman bir devlet değiliz!. Laiklik anayasamıza çakılan alnımızda kara bir leke.. Ama Müslüman bir halkız genel itibarı ile de, nasıl bir Müslüman halk olduğumuz da ortada.. Gazze’de gördük, bizimkilerin halini ve görüyoruz.. “Asr’a yemin olsun ki, insanların çoğu hüsrandadır” demedi mi Allah. Sonra hidayete erenler “istisna” olarak sayılır: “İman edenler, salih, amel sahibleri, sabredenler ve sabrı tavsiye deneler müstesna” Sabırlı olacağız ama “Sabretmek”, “eli böğründe beklemek” değil. Direnişte, Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olma konusunda da bu sabrı göstermemiz gerek. Zira o Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. Cihad böyle bir şey aslında.
Allah (cc) (Nisa 135). Ayette bize şöyle buyurdu: “Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır”. Bu emre uymayanların canı cehenneme gidecek, bunu unutmayalım. “Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar” diyeceksiniz de, 10. Köyde cennete açılan bir kapı var. Bunu unutmayalım.
CHP’liler İMAMoğlu'na isnat edilen suçlamalara inanmıyor. (AK Partililer, MHP’liler, İYİ Partililer aynı durum sözkonusu olduğundan inanıyor mu sanki!?) Siyasette ve fırkalar arasında bir rekabet ya da çatışma olduğundan genel kural: ötekilerin suçlarını hemen görenler, genel olarak kendi adamlarının suçlularına kördürler. Adil şahidlik bu noktada kör düğüm olur. Bana söyler misiniz, öteki partilerden hangisi yolsuzluk ve sahte diplomalarla ilgili gerçekler ortaya çıksa bile buna inanır ki! al birini vur ötekine!.. sanıyor musunuz ki Allah (cc) haşa, bütün bu olan bitenleri görmüyor ve bilmiyor. Allaha ve ahiret gününe inanlar nasıl böyle şeytani işlere bulaşırlar. Yaşanan hadiseler bize gösteriyor ki herkes kendi şeytanı ile yoldaş! Onlar “iman ettik demekle yakalarının bırakılıvereceğini zannediyorlar”. Yanılıyorlar. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. “Fitne zamanı”dır. Zor günler bizi bekliyor. Geliyor gelmekte olan, kurt puslu havayı severmiş, birilerine bulanık suda balık avlamak için fırsat doğdu. Bu işin sonunu söyleyeyim mi, yolun sonunda kazandığı zanneden kendini aklayacak ve kendi nazarında kaybeden hain ilan edilecek. Bu işler böyledir. Kazanılmış terör eylemlerinin adı kutsal kurtuluş savaşı olur, kaybedilen kurtuluş savaşının kahramanları hain ve terörist ilan edilir. Tüm darbelerde de durum aynen böyle değil mi!
“Uluslararası sistemin talepleri” sözkonusu olduğunda AK Parti ile CHP, MHP ile DEM nasıl da aynı çizgide birlikte hareket ediyorlar, farkındasınız değil mi? (Nur 21)’de Allah (cc) ne buyuruyordu bu konuda, : ”Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilin ki o, ısrarla hayâsızlığı, çirkin ve kötü işleri yapmayı emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın lutfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiç kimse ebediyen temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediği kullarını temize çıkarır. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir”. İman etmeyenlere sormuyorum, “iman ettim” diyenlere sorum: “Hala Uluslararası sistemle birlikte hareket edecek misiniz?”
Bugüne gelelim.. Başkalarının hatasını görüp kendilerininkinin hatasını gizlemek, dürüstlük değil. Kendi gözündeki merteği görmeden başkasının gözünde çöp arayan, Melek maskeli Şeytanları da bir kenara not edelim. İmamoğlu örneğine bakalım, bunun neyini savunuyorsunuz ki. “al birini vur ötekine”. “Tencere dibin kara, seninki, benden kara”. Herkes kendi hırsızına kol kanat geriyor. Bir de kendi hırsızlarını görmeyip/gizleyip ötekini taşlayanlar yok mu, onlar iki kere ahmak, iki kere alçak. Sureti Haktan gözükerek, aslında ötekini taşlarken, kendi hırsızlarını, katillerini korumaya almış oluyorlar. Bu akılsızlıkla devam edecek olursak, giden geleni aratır. Hep böyle oluyor zaten. Şeytan bu oyunu böyle kuruyor. Diploması sahte olan ötekileri, malı götüren ötekileri, yabancılarla işbirliği yapanları, Epstein cemaatını da, devlet kaynaklarını, imkanlarını pazarlayan bankamatik memurları da, onların yargıdaki, emniyetteki işbirlikçilerini de, “yerli ve milli” pozlarla hava atan mafyamızı da alsınlar içeri.
Hz. İbrahime bakın, Hz. İsmail, Hz. Haacer, (Hepsine salat ve selam olsun) hepsi kendine gelen Şeytanı taşladı. Hz Muhammed (sav) Veda Haccı’nda, Riba ve kan davası konusunda, ilk kendi akrabalarından başlıyor bu işleri yasaklamaya. Söz konusu olacak olan Hak ise, İlahi rıza ise “Ne elinizden gidene nede başınıza gelene üzülmeyin". Hak etmediğiniz kazanımlar, size de, ailenize, soyunuza da, ülkenize de hayır getirmez ve ahirette de çetin bir hesap, sizi bekliyor. Ama birileri kötü gidişat konusunda kendisini uyaranları en ağır şekilde ve bütün teşkilatları ile birlikte cezalandırmaya kalıyor.. Oysa "Allah (c.c), bir kulunun hayrını (iyiliğini) isterse, ona kendi içinden bir nasihatçi nasip eder. Böylece ona iyilikleri emreder ve onu haramlardan da sakındırır.” AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler ve AKP’nin papatyaları konusunda size yapılan uyarılara kulaklarınızı tıkamaya daha ne zamana kadar devam edeceksiniz?
Abdullah ibni Mes’ûd buyurdu ki, “birileri birilerinin ayıbını araştırırsa, Allah da onun suçunu ortaya çıkarır ve evinde bile onu âleme rezil eder.” Evet, “Birileri başkasının ayıplarını, kusurlarını anlatmak istediğinde, hemen kendi kusurlarını hatırlamalıdır." İyi insanlar başkalarının hatalarını küçük, kendi kusurlarını ise büyük görmeli, başkalarını kötülemektense kendi nefsinin kusurlarını kötülemelidir. Bu çerçevede şunlar Münafıklık alametidir: Kendi utanç verici halini görmeyip, başkasındaki aynı kusuru görmesi. Kendi utanç verici halini görmeyip, başkalarının aynı durumundan utanç duyuyormuş gibi davranması. Aslında onların yapmaya çalıştıkları şey, ötekileri kıskanması ve kendini saklamaya çalışmasından ibarettir. Onlar “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin teseyyüb bulunur hanelerinde”
(Necm 32)’de Allah (cc) ne buyurdu: "… Öyleyse nefsinizi temize çıkarmayınız. Yüce Allah ihlas ile amel edeni, gizli ve açıkta Rabbinden korkanı bilir." Hz. Yusuf’u hatırlayın, nefsinizi aklamaktan sakının. Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli uyarı da “Başkasının ayıplarını, kusurlarını anlatmak istediğinde, hemen kendi kusurlarını hatırla” anlamındaki hadistir. Kimse, hakim olmadığı bir konuda kimsenin nefsinin kefili olmasın. (Yunus 53)’de Allah(cc) ne buyurmuştu: “Buna rağmen yine de kendimi büsbütün temize çıkarmıyorum. Çünkü Rabbimin merhamet edip koruduğu kimseler dışında, nefis insana sürekli kötülüğü emreder. Rabbim, elbette çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” İnsan, öncelikle kendi kusur ve ayıplarını görmesi gerekirken, başkalarının ayıp ve kusurlarını görür. Hatta zaman zaman kendi büyük hatalarını örter, ama başkalarının küçük hatalarını hiç kaçırmaz. İnsanın bu hatasına dikkat çeker peygamber efendimiz. Evet, başkasının gözünde çöp arayanlar, önce kendi gözlerine baksınlar.
Troller, iş takipçilerini, aracıları uyarıyorum: (Nisa 85) “Kim Allah için bir iyiliğe aracılık ederse, onun sevabından kendisi için bir pay vardır. Kim de kötülüğe aracılık ederse, onun da günahından ona bir pay düşer. Allah her şeyi görüp gözeten ve karşılığını verendir”. Bir bostan karşılığı bir bağı satmayın. Dünyanızı da ahiretinizi de yakıp küle çevirecek bir işe kalkışmayın.
(Maide 2)de Allah, “bir topluluğa olan öfkemizin bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesini” emreder. Düşmanınıza karşı bile adaletsizlik yapamazsınız. Hatta haksız olan babanız, lideriniz, Şeyhiniz de, haklı olan düşmanınız da olsa. Müslümanlık böyle bir şey hatta. Hz. Ömer haksızlık yapan Mısır valisini camide, kendi asasını eline verdiği Hristiyan tüccar tarafından had uygulatmıştı. Ya işte böyle. İtibar şatafatla değil, Hak ve Adaletle kaimdir. Ne diyordu Allah (cc) (Maide 2)’de: “Ey iman edenler! (…) İyilik ve takvâda birbirinizle yardımlaşın; günah ve düşmanlıkta ise yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir”. Troller, algıları yönetmek için toplum mühendisliğine soyunanlar, Meddahlar, liderlerini, Şeyhlerini, örgütlerini övmekte sınır tanımayanlar, din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab konumuna yükseltenler (Ankebut 4) deki şu uyarıdan habersizler mi: “Yoksa günahları pervasızca işleyenler, elimizden kaçıp kurtulabileceklerini mi sandılar? Ne de fenâ hükmediyorlar!” Evet, herkes, İlahi adalet divanında yargılanacak. Ne mutlu kitabı sağ elden verilenlere. Ötekilere gelince orada zaman aşımı yoktur ve cehennem ateşi, haksızlık yapan herkese dokunacak. Keşke hesablarımızı öbür dünyaya erteletmesek. Evet 'Hiç kimse dokunulmaz değildir' ve herkesten yaptıklarının hesabı sorulmalıdır. Sormayanlar suç ortağıdır.
Haksızlıklar karşısında (bizden mi, değil mi diye bakıp, bizden ise) susanlar dilsiz şeytanlardır. şu tutuklanır mı, bu kadar tutuklanır mı? Suçlu kim ise tutuklansın. Şeyhoğlu, imamoğlu, papazoğlu, hahamoğlu farketmez, hangi partiden olduğu da. Diploması KKTC'den mi, Kafkaslar’dan mı, Bakü’den mi, Kosava’dan mı, Balkanlar’dan mı o da farketmez. Sahtecilik yapan, işe hile karıştıran, ihaleye hile karıştıran, trol, bankamatik memur, rüşvetçi, torpilci, hırsız, bunları koruyan kim varsa tutuklansın.. Ötekilerin gözünde çöp arayıp, kendi gözündeki merteği görmeyenlerin Allah(cc) belasını versin!.. Namuslu insanlar “adil şahidler” olsunlar. Yoksa onlar da zalimlerden olur. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diye düşünelim.! Ey insanlar, Allah' mazlumların intikamını alacağı o günden, Ruz-i mahşer'den korkun!. Onun İlahi Adalet Divanı’nın cezasından korkun!. Adil şahidler olun!. kendi yandaşlarınızın suçlarını görmezden gelerek, kendi adamlarınızın suçlularını savunarak ya da gizleyerek “dilsiz şeytan” olmayalım, onların suçlarına ortak olmayalım inşallah!. Selam ve dua ile.