Ve o beklenen gün geldi: Trump yarın resmen göreve başlayacak... Tabi ondan sonra ne olacak onu bilmiyoruz.. Trump eğer yarın Beyaz Saray’da iş başı yapacaksa, bu bir filin fincancı dükkanına girişi gibi olacak. Trump’ın evdeki hesabı çarşıya uyacak mı, yaşayarak görüp öğreneceğiz. Daha ilk günden, Silikon vadisi ve Hollywood’un içinde yer aldığı  Kaliforniya’daki yangın “Amerikan yüzyılı”, “Amerikan Rüyası”nın üzerine bir kabus gibi çöktü!

Ben kendi penceremden baktığımda, aslında gelecek günler hayır da olacak olsa, şer de olacak olsa, hepsi Allah’ın bilgisi ve iradesi içindeki işler. Allah (cc) zaten bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek. Ve de aslında bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır da murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir. Değil mi ki, her topluluk layık olduğu gibi idare olacak, sonuçta tencere yuvarlanacak kapağını bulacak. Amerikan halkı da, dünya da neye layıksa onu bulacak.

Biz ne yapıyoruz ona bakalım. Eğer “Allah’ın ipi”ne tutunup, onun rızasına uygun işler yapıyorsak, sonuçta mahzun olmayacağız, pişmanlık duymayacağız. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden”, onları yakacak ateşin bize de dokunmamasını istiyorsak, haksızlıklar karşısında susmayacağız.

Dünyanın gidişatı iyi değil. Cahillik, zulüm, ahlaksızlık almış başına gidiyor. Fuhuş altın çağını yaşıyor. Uyuşturucu almış başını gidiyor. Adalet yok. Ehliyet-Liyakat yok. Dünya liderlerinin haline bakın, bir çoğu pedefolik, satanist, siyonist. Dünyada gelir adaleti diye bir şey kalmamış. Devletlerden daha zengin şirketler, kişiler var. Tam da 40 kişiye bir pul, bir kişiye 40 pul” hesabı. Bu hesabı kurtlar, kuzulara şah olsa yapmasa da, “insan kılıklı” dünyaya nizam vermekten söz eden insin şeytanları yapıyor.

Bu dünya etme-bulma dünyasıdır. Demek ki Allah rızası için kimse ayağa kalkmıyor, o zaman Allah bu zalimleri birbirine düşürecek.. Bu zalim halkı cezalandırmak için onların başına, peşinden koştukları zalimleri getirecek ve onları birbirine kırdıracak.

Bakara 251”de ne deniyordu bize: “Eğer Allah, insanların bir kısmının yaptığı kötülükleri, diğer kısmı ile def etmemiş olsaydı, elbette ki yeryüzü fesada uğrardı”. Eğer Müslümanlar o zalimlere karşı çıkmıyorlarsa, o zaman Allah onları birbirine düşürür. Aslında bunda hayır vardır. “Enbiya 22”de ne deniyordu: “Eğer, yerde gökte Allah'tan başka tanrılar olsaydı, o ikisi de mutlaka fesada uğrardı. Arşın Rabbi o Allah, onların nitelendirmelerinden yücedir, uzaktır.” Bakın bu zalimler ilahlık ve Rab’lik taslıyorlar. GlobalReset çetesi’nin sözcülerinden Harari  İnsan tanrı olacak” demiyor mu idi. Şimdi yeryüzünde tanrılık iddiasındaki topluluklar birbirine girecek. Allah onları birbirine düşürecek. Tabi ki, Filler savaşırken çimenler de zarar görecek.

Eğer zalimlerden, cahillerden olmuşsak, bu sonucun kendimiz için tabii bir sonuç olduğunu kabul etmemiz gerek. Eğer bu sonucun değişmesini istiyorsak, bu işin başındaki zalimlerin gitmesinden önce kendimizi değiştirmemiz gerek. Ve “Bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek isteyen” (Bknz Tevbe 14) Allah’ın ipine tutunmamız, O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olmamız gerek. Yani ilk değişmesi gereken biziz. Unutmayalım ve diyelim  ki, “Karanlık aydınlığın yokluğudur. Işık gelince karanlık yok olur. Karanlık bu şartla yok olmaya mahkumdur” (Bknz İsra 81)

Ayetin sonunda ne deniyordu: “…Değişmeyen hakikat geldi, sahte ve tutarsız olan gayesini şaşırmış ve anlamsız olan herşey de yıkılıp gitti”. O zaman ne gam. Herşey geçici, sağlık da, hastalıkta. Her şeyden önce ve sonra ilk olarak kendi nefsimize bakalım. Eğer o iyilikte bizim payımız yoksa, ya da o kötülükte biz de pay sahibi isek ya da tam tersi, onun cezası ve mükafatı bu dünyada da, ahirette de mutlaka gelir bizi bulur.

Haşa bir işin sonucu belirlemek için bizim Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen parasına para, yetmeyen aklına akıl yetirmek gibi bir şeyimiz olamaz. Allah bize muhtaç değil, biz Allah’a muhtacız. O zaman muradınıza ermek istemeden önce o muradın rızaya uygun olup olmadığına bakalım, sonra da esbaba tevessül anlamında aklımızı ve işin elzem şartlarına ilişkin görevimizi yerine getirelim ve sonra o işi Allaha tevekkül edelim. Yoksa bu bunun ötesinde, liderler, örgütler, devletlerle olacak bir iş değil.

Biz “alemlere rahmet olarak gönderilen, ahir zaman peygamberinin ümmeti”yiz. Bu görev bizim. Biz bütün insanlıktan öte “alemler” için ve onlar adına bu görevi üslenmemiz gerekiyor. Yeryüzünden. Adalet’ten, barış’tan, hürriyet’ten yana, herkesin mal, can, namus, akıl-inanç ve neslinin güvende olduğu bir dünyanın inşasında sorumlu olan biziz. Hem de bunun karşılığını yalnız Allah’tan bekleyerek yapmamız gerekiyor. Yani bu iş İhale kurumu üzerinden takip edilecek bir iş değil!?

Bunu yaparken de, “bütün insanlığın hayrına olmayan bir iş bizim işimiz olamaz” ilkesine sadık kalmamız gerekiyor. Yani, kimsenin özel çıkarlarına hizmet etmek ya da birilerine olan düşmanlığımız, öfkemiz ya da kıskançlığımız uğruna değil.

Trump kendi nefsi arzularının peşinde, Tanrı-Kıral olmak gibi dünyevi ihtiraslarla bunları düşünüyorsa, biz Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti” olarak ondan çok daha büyük hedeflere yönelmemiz gerek. Bizim yardımcımız Allah,  onların yardımcısı Şeytan, iki arasında kıyas bile kabil değil.

Burada sormamız gereken asıl soru şu: Biz mi bu konuda davamızda Allaha verdiğimiz söze sadığız, yoksa onlar mı, Şeytan’larına verdikleri söze sadık kalıyorlar. Eğer sonuç, ötekiler lehine ise işte o zaman Allah, onları başımıza musallat eder ve onları eli ile bizleri cezalandırır.

Korkarım başımıza gelen, gelmekte olan, gelecek olan belaların asıl sebebi bu.

Şeytan’ın ve onun varislerinin tekliflerine karşı “LA : Hayır” diyecek bir cesareti kendinizde bulamıyorsak, biz “oltayı yutmuş bir balık” gibi oluruz. Oltayı yutan balık yem istemez!

Biz “akvaryum balığı” da değiliz, birinin yemlemesine muhtaç..

Ha! Bu arada gideceği limanı bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz. Bir gayemiz, hedefiniz varsa, istikametimiz de olmalı. Elde etmek istediğimiz şeyler için bedel ödemeye  hazırlıklı olmanız gerek!

PKK ile mücadeleyi hatırlayalım. The Cemaat ve 15 Temmuzu hatırlayalım. “Nerede yanlış yaptı” sorusunu sormadan bir sonuca varamıyoruz. Gazze konusunda bile İslam ülkeleri olarak nasıl kilitlenip kaldık. Bir boykotu bile doğru düzgün yapamadık, yüzümüze gözümüze bulaştırdık.

Yarından sonrası için karar verirken bunlar üzerinde daha çok düşünmemiz, konuşmamız gerek. Geçmişlerinden ders almayan topluluklar, sağlıklı bir gelecek inşa edemezler.

Sahi, Trump DSÖ’den çekilirse, UN WOMAN’dan ayrılırsa, bir Israrla, Hak’ka ve Halka karşı da inatla, bunları korumaya, savunmaya, desteklemeye devam edecek miyiz? Sahi bu kararlılık ve cesaret neden, niçin, nereye kadar!

Yeni salgınlar kapıda” diyorlar. Sakın, bu konuda “dostumuz  Trump”ı ikna işini de bize vermesinler de! Müslümanları birleştiremiyoruz, Hazara, Karay, derken, diğer “Şeytanın dostlarını birleştirmek” bize düşmez inşallah! Selam ve dua ile.