Açıklamadan öyle anlaşılıyor ki, Bahçeli, başta çözüm süreci olmak üzere iktidarın ve ülkenin odağının bölgesel jeopolitik gelişmelerden İmamoğlu meselesine kaymış olmasından oldukça rahatsız.
19 Mart Süreci birinci ayını doldurmak üzere.
19 Mart’taki yargı darbesiyle İmamoğlu ve ekibinin hapse atılması sonrasında başlayan süreçte CHP geri adım atmadı, rejimin üstü örtük “kontrollü muhalefet olma” tekliflerini reddetti ve protesto, eylem, boykot, imza kampanyası ve mitingleri kapsayan bir direniş siyaseti başlattı.
CHP’ye bu noktada muhalif taban da büyük destek oldu. Ki zaten tabandan böyle bir destek gelmese CHP saldırılar karşısında bu derece kararlı bir duruş gösteremezdi.
Bununla beraber, bekleneceği üzere, yargı darbesi ve sonrasında CHP’nin geri adım atmaması sonucu bir aydır ülkede tansiyon düşmüyor ve düşeceğe de benzemiyor. Dikkat edilirse sabah akşam hep İmamoğlu meselesi konuşuluyor. Bir süreliğine gündemden düştü gibi oluyor ama yeni bir gelişmeyle tekrar alevleniyor.
İşte, öyle anlaşılıyor ki, İmamoğlu meselesinin ülke gündeminden düşmemesi artık Bahçeli’yi rahatsız etmiş durumda.
Geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı açıklamada Bahçeli, CHP ve Özgür Özel’in 19 Mart sonrasında kullandığı protesto, miting, imza kampanyası gibi yöntemleri yerden yere vurdu. Ancak, açıklamada en can alıcı nokta, isim vermeden Erdoğan’a seslenerek yaptığı “İmamoğlu meselesinin artık gündemden düşürülmesi gerektiği”ne yönelik çağrıydı.
Açıklamadan öyle anlaşılıyor ki, Bahçeli, başta çözüm süreci olmak üzere iktidarın ve ülkenin odağının bölgesel jeopolitik gelişmelerden İmamoğlu meselesine kaymış olmasından oldukça rahatsız.
Bu aslında bir yönüyle anlaşılabilir bir durum. Bahçeli, Öcalan ve PKK ile çözüm sürecini başlatarak kendi siyasi kariyeri açısından büyük bir risk aldı. O yüzden belli ki sürecin akamete uğramasını hiç istemiyor.
Bahçeli’nin İmamoğlu’na yönelik yargı operasyonunda rahatsız olduğunu anladığımız başka bir husus da soruşturma dosyasının inandırıcı olmaktan uzak olması. Nitekim bunu iktidara yakın köşe yazarları da itiraf etti. Abdülkadir Selvi, toplumun İmamoğlu’na yönelik yolsuzluk iddialarına inandırılamadığını yazdı.
Bahçeli’nin İmamoğlu meselesinin gündemden düşmemesi hususundaki rahatsızlığı AKP içerisinde yolsuzluk iddialarının toplumda inandırıcı bulunmaması hususundaki rahatsızlığı ile birleşince, öyle anlaşılıyor ki, 19 Mart’taki yargı darbesini gerçekleştirenler rejimin kendi içerisinde de zor bir duruma düştüler.
Bunu da özellikle operasyonları önden haber vermesiyle bilinen yorumcu Rasim Ozan Kütahyalı’nın önce gene yandaş yorumcular tarafından eleştirilmesi, sonrasında da gözaltına alınmasından anlıyoruz. Rasim Ozan Kütahyalı, öyle bir durum olmadığı halde ertesi gün CHP’ye kayyum atanacağını yazması yüzünden gözaltına alındı. Ancak, iktidar kanadında belirttiğim rahatsızlıklar olmasaydı böyle bir gözaltı da olmazdı.
Bu noktada, 19 Mart’taki yargı darbesinin bir miktar faillerinin elinde patladığını söylesek yanlış olmaz. Bu darbeyi gerçekleştirenler, amaçları bu olduğu halde, CHP’ye ve İBB’ye kayyum atayamadılar. İmamoğlu’nu tutuklamaları ise toplumda destek bulmadığı gibi rejim içerisinde bile belli bir tepkiyle karşılandı. Ekonomi üzerinde yaratılan tahribatın detaylarına girmiyorum bile. Kuru stabil tutmak için 50 milyara yakın dolar yakıldığı gibi dün Merkez Bankası tekrardan faiz artırmak zorunda kaldı.
Bu “elde patlama” durumu ise aslında muhalefetin gösterdiği dirençle doğrudan bağlantılı. Eğer CHP ve muhalif taban sürecin başından beri güçlü bir direnç göstermese idi, Cumhur İttifakı’nda herhangi bir çatlak da olmayacaktı. Bu belki şu aşamada büyük bir çatlak değil ama eğer muhalefetin direnci sürerse çatlakların artması ve genişlemesi muhtemel.
Öte yandan, Bahçeli’nin süreçle ilgili rahatsızlığını ve çözüm sürecine verdiği önemi gören Özel ve İmamoğlu, özellikle bu hat üzerinden kendilerine bir strateji belirlemiş gibi gözüküyor. Bu noktada Özel’in Bahçeli’ye yönelik “3T” teklifi dikkate değer. Özel, çözüm sürecine CHP’nin destek olması karşılığında İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması ve davaların TRT’den yayınlanmasını istiyor. Bahçeli, şimdiye dek bu teklife bir yanıt vermiş değil.
Geçen hafta söylediğim gibi, 19 Mart’ta Türkiye gelecek yıllar için belirleyici olacak oldukça kritik bir sürecin içerisine girdi. Türkiye siyaseti adım adım bir hesaplaşmaya doğru gidiyor. Bu süreçten ya bir rejim değişikliği, yani devrim, ya da bir diktatörlük çıkacak. Zira, bu saatten sonra ikisinin arası olabilirmiş gibi durmuyor.