Toplumsal bir yaraya dikkat çekmek için iki haftadır aynı konu üzerine yazma ihtiyacı hissediyorum.

Hissediyorum çünkü, birinin acısı dinmeden başka bir yerden farklı bir acı sarıyor yürekleri. Doğu’da ki ateş sönmeden Batı’daki yangını öğreniyoruz.

Malumunuz, son günlerde medyada ve sosyal platformlarda pedofili vakalarının artışı, toplum olarak yaşadığımız en derin yarayı gözler önüne seriyor.

İçselleştiremediğimiz bir şey var ki, çocuklarımızın istismar edilişi yalnızca bireysel bir suç değil, toplumsal bir sorundur. Bu konunun gündeme gelmesi, toplumun çeşitli kesimlerinde büyük bir infial yaratıyor evet, ancak bir de ‘duyurdukça çoğalıyor’ olması, acaba meşrulaştırılıyor mu sorusunu da akıllara getirmiyor değil. Bu sebeple aynı zamanda bu olgunun köklerine inmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Pedofili, yalnızca cinsel bir sapkınlık değildir; aynı zamanda bireylerin ruhsal ve sosyal yapıları üzerinde de etkili olan karmaşık bir meseledir.

İstismar, yalnızca fiziksel temasla değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik baskılarla da gerçekleşebilir.

Bu tür vakaların arttığını görmek bizlere, aile yapılarımızda ve toplumsal normlarımızda ciddi çürümelerin yaşandığını gösteriyor.

Eğitim, her şeyin başında olduğu gibi, toplumda cinsel istismarın önlenmesi için de şarttır. Başta biz ailelerin ve eğitim kurumlarının, çocuklara koruyucu mekanizmalar öğretmesi ve onları savunmasız hissetmemeleri için bilinçlendirmesi gerekmektedir. Bu konuda farkındalık oluşturmak ve çocukların kendi haklarını bilmelerini sağlamak oldukça önemlidir.

Elbette sadece sosyal ve eğitimsel çözümlemeler yeterli değildir; etkili yasal düzenlemeler de hayata geçirilmelidir. Adli sistemin, pedofili gibi suçlara karşı daha caydırıcı ve etkin bir yaklaşım sergilemesi önemli ve elzemdir.

Hatırlayın, ‘’Zümrüt Apartmanı’’ kitabını ve onu yazan ahlaksız, ağır pedofili kimliğine sahip insan artığını.

Kitapta, bir adamın küçük bir çocuğa (ağzında dişi olmayan diye tabir ettiği, yani bir yaşından küçük) uyguladığı cinsel istismar anlatılıyordu.

Kitap, söz konusu istismar sonrası küçük çocuğun ölmesi ve karakterin bu olaydan kurtulmak için yaptıklarıyla devam ediyor. Karakterlerden birinin anlatımıyla verilen sahne o kadar canlı tasvir içeriyor ki, adeta pedofili pornosu gibi niteleniyor.

Kitabın içeriği ile ilgili uzun uzun bilgi vermeyeceğim tabi ancak bu kitap, 2013 yılında yazıldı ve o tarihten beri satışta !

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın suç duyurusunda bulunması üzerine, kitabı basan yayınevi sahibi ve kitabın yazarı göz altına alınarak ‘’müstehcenlik’’ suçundan tutuklanması istemiyle sevk edildikleri mahkemece ‘’adli kontrol’’ hükümleri uygulanarak SERBEST bırakılıyor !

Şimdi o sapıklar, sapıklığa teşvik edenler, ahlaksız ve hayvandan aşağı olanlar, elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyor ve ektikleri gayrı ahlak tohumlarını, elleri cebinde belki de keyif içinde izliyorlar.

Ben, her şeyden önce bir anne olarak, bu haberleri izlemeye, okumaya hatta duymaya dahi tahammül edemiyorken sormak istiyorum yargı makamına, ‘’Allah korusun, Rabbim bir daha hiçbir yavrumuza yaşatmasın lakin, ‘’bize dokunmayan yaşasın’’ demeye devam mı edeceğiz ?’’

Yetmedi mi artık ahlaksızlık uğruna kaybettiğimiz minicik canlar, acıtmıyor mu kimsenin içini ?

Soğumaz içimiz soğumaz, soğumayacak !

Bu ahlaksızları kent meydanında recm etmek gerek. Aksi halde istismara uğrayan ve kaybedilen yavrular, korkarım ki çoğalarak devam edecek.

İğrenç nefislerin hevası için minicik bedenler can veriyor. Bunun vebali, yetkililer başta olmak üzere sorumlu olan herkesi, hem bu dünyada hem Allah huzurunda mahvedecek.

Bu olaylar yaygınlaştıkça yol oluyor, örnek teşkil ediyor. Faillerden birinin cezası, cümle alem içinde ibretlik bir şekilde verilse, bakalım o zaman kim tevessül edecek böyle bir sapkınlığa.

Dünyadan soğuduk, gerçekten yetsin artık !

Dün, bir arkadaşımın henüz 5 yaşındaki kızı, haberlerden etkilenerek annesine ‘’anne ben artık amcamla bir yere gidemeyecek miyim’’ diye sormuş. Duyunca kahroldum. Küçücük, tertemiz beyinlere, minik kulaklarından neler dolduruyoruz.

Bugün amca sorgulanır… yarın dayı, sonra baba… sonra güvensiz bir ortamda yetişmiş hırs, kin ve nefret taşıyan bireylerle dolu, yaşanması zor, savunmasız bir toplum.

Bazılarının savunduğu gibi ‘’faillerin rehabilite edilmesi’’ çözüm değildir.

Bu sebeple ivedilikle ihtiyacımız olan, tüm bu ahlaksızların en ağır şekilde cezalandırılması, cezaların artırılması gerekmektedir.

Sonuç olarak ülkece pedofili gibi ciddi bir meselemiz var ve bu hepimizin sorunudur. Toplum olarak duyarsız kalamayız, bu olaylar karşısında sesimizi yükselterek çocuklarımızı korumak adına bireysel ve toplumsal sorumluluk almalıyız. Unutmamalıyız bir çocuğun gülüşü bizim geleceğimizin teminatıdır ve onu korumak hepimizin görevidir.

Geleceğimizi inşa edecek çocuklarımızı, karşılaşacakları her türlü tehlikeden korumak için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Öncelikle aile içindeki iletişimimizden toplumsal farkındalığa kadar her alanda atılacak adım ve elbette yetkililerin daha duyarlı davranarak adaletin tecelli etmesi, bu yarayı sarmak için ciddi bir katkı sağlayacaktır.

Selam ve dua ile…