Erdoğan ve Fidan’ın Şah Mat Hamlesi…
Türkiye, tarih boyunca büyük oyunların oynandığı bir coğrafyada yer aldı. Ancak bu kez oyunun kurallarını belirleyen taraf olma yolunda ilerliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı liderliği ve Hakan Fidan’ın derin stratejik hamleleri, Türkiye’yi küresel satranç tahtasında “oyun kurucu” bir aktör haline getiriyor.
Son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin stratejik vizyonunun ne kadar etkili olduğunu gözler önüne serdi. Erdoğan ve Fidan, sadece kısa vadeli hedeflere odaklanan değil, uzun vadeli ve çok boyutlu bir stratejiyle hareket ediyor. Bunun en somut yansıması hem iç hem de dış politikada yürütülen etkili hamlelerle görülüyor.
Güçlü liderlik vasıfları ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi liderlikte küresel çapta bir figür haline gelmiş durumda. Krizlere karşı soğukkanlı tavrı ve uzun vadeli hedefleri belirleyip bunlara ulaşma konusundaki kararlılığı, Türkiye’nin uluslararası alanda ağırlığını artıran unsurlar arasında.
Bu liderliği tamamlayan bir diğer isim ise Hakan Fidan. Türkiye’nin hem Milli İstihbarat Teşkilatı’ndaki hem de Dışişleri Bakanlığı’ndaki başarılarının ardında onun imzası var.
Fidan’ın derin analiz yeteneği, çok yönlü diplomasisi ve saha ile masayı birleştiren stratejik aklı, Türkiye’nin bugün geldiği noktada hayali bir rol oynuyor.
Ülkede, bazı kesimlerce eleştiri konusu olan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, kendisine karşı da tepkilere sebep olan, ancak ülke genelinde bir rahatlık ve teslimiyet içinde ve çok da yerinde karşılanan DEM Parti ile temas kurması ve örgütün silah bırakması yönünde yaptığı çağrılar da, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük stratejisinin bir parçasıdır. Erdoğan, Türkiye’nin terörle mücadelede elde ettiği başarıları, masada da güçlendiren bir lider. Hakan Fidan’ın bu süreçteki rolü ise diplomasiyi ve istihbaratı aynı potada eriterek çözüm üretmek.
Erdoğan ve Fidan, terörle mücadelede yalnızca güvenlik politikalarına değil, aynı zamanda diplomatik kanallara da ağırlık veriyor. DEM Parti ile kurulan temaslar ve İmralı’daki görüşmeler, Türkiye’nin terör sorununu yalnızca sahada değil, masada da çözme iradesini ortaya koyuyor. Bu yaklaşımda, Türkiye’yi hem içeride hem de dışarıda daha güçlü bir konuma taşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, artık sadece bölgesel bir güç değil, küresel dengeleri etkileyen bir aktör. Savunma sanayiindeki devrim niteliğindeki adımlar, enerjide bağımsızlık yolunda atılan adımlar ve dış politikada gösterilen kararlılık, bu stratejinin temel taşlarını oluşturuyor.
Erdoğan, Türkiye’yi kendi oyununu kuran bir ülke haline getirirken, kurmayları da bu oyunun sahada ve masada en etkin bir şekilde uygulanmasını sağlıyor. Bu iş birliği, yalnızca Türkiye’nin değil, bölge halklarının da kaderini değiştirecek bir vizyon sunuyor.
Türkiye olarak atılan tüm bu adımlar, Türkiye’nin “tek ve dev güç” olma yolundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koyuyor. Ancak bu başarıyı kalıcı kılmak, yalnızca devletin değil, milletin de desteği ile mümkün.
Unutulmamalıdır ki devletin bu stratejisi, milletin desteği ile bir anlam kazanıyor. Eğer bizler bu iradeyi güçlendirmeye devam edersek, Türkiye’nin bölgesel bir aktörden küresel bir süper güce dönüşmesi an meselesidir.
Artık her bir vatandaşın, bu büyük vizyonun bir parçası olduğunun bilincinde hareket etmesi gerekiyor. Çünkü tarih, büyük liderlerin rehberliğinde büyük milletlerin zaferini yazar.