Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “cunta artıklarına geçit yok” çıkışı sosyal medyada epeyce yankı buldu. Ama şüphesiz bu cümleyi duyan herkes muhakkak şöyle bir duraksadı. Çünkü bu ülkede “cunta” denince, akla ilk gelen isimlerin bir kısmı bizzat CHP’nin tarihinden çıkıyor. Evet, hafıza bazen seçici olabilir, ama tarih unutmaz. Hele ki arşiv duruyorken.

Özgür Özel’in bu söylemi, muhalefetin ötesinde, bizzat cesaret isteyen, kendileri için fazlaca cüretkar bir cümle. Çünkü bu ülkede darbeleri, muhtıraları, vesayetçi yapıları konuşacaksak, geçmişin tozlu raflarında değil, doğrudan CHP’nin ön saflarında buluruz kendimizi.

Unutmadık, 27 Mayıs’ta Menderes’i asan zihniyeti “devrim” diye alkışlayanları. Unutmadık, İsmet Paşa’nın “Bu bir ihtilaldir ve ihtilal meşrudur” sözlerini. Bugün de yolsuzlukla, ihanetle içeride olanları savununlar… “Devrim” nidaları atanlarla aynı zihniyete sahip olduğu için çok da yadırgamamak lazım bunların muhalefet anlayışını.

Gelin, hafızalarımızı tazeleyerek daha da geriye gidelim isterseniz… mesela tek parti döneminde milletin adı vardı ama kendi yoktu. Sandık vardı ama seçenek yoktu. Hür basın mı dediniz? Lütfen… eleştirinin cezası susturulmak, kapatılmak ve sürgün edilmekti.

Bugün ise, sözde demokrasiyi dilinden düşürmeyip, “adalet ve özgürlük” çığırtkanlığı yapanlar, ülkenin cumhurbaşkanına hakaret edecek, yargıya parmak sallayacak ve ülkesini dış mihraklara alenen şikayet edecek kadar hadsiz, ülkesinin tüm yerli ve milli üretimi olan her şeyi “boykot” etme davetini yaparak, milleti sokaklarda kin ve nefrete sürükleyip kolluk kuvvetlerine karşı direnmeye davet ederek darbe ilanı yapacak özgürler.

Seçimle gelmiş bir iktidara karşı “meşruiyet” tartışması yürüten bir ana muhalefet partisi liderinin kalkıp da “cunta” demesi, kusura bakmayın ama, geçmişiyle yüzleşememiş bir siyasi yapının kendi gölgesine taş atmasından başka bir şey değil.

Eğer gerçekten bir “cunta” düzenine karşıysanız, bu ülkede her 10 yılda bir demokrasiyi askıya alan ve kendi ideolojisi dışındaki tüm fikirleri dışlayan anlayışla da samimi bir hesaplaşmanız gerekir. Lafla değil, icraatla.

Özgür Bey’e bir tavsiyem var!  Cunta kelimesi güçlü bir ithamdır, ancak bu kelimenin ağırlığını taşıyabilmek için önce tarihle helalleşmek, sonra dönüp aynaya bakmak gerekir. Çünkü demokrasi, sadece iktidara karşı değil, kendine karşı da dürüst olmayı gerektirir.

Şimdi bir de bu söylemin arkasına dizilen kalabalığa bakalım. Ekrem İmamoğlu’nu eleştiren herkese “haddini bil” diyerek parmak sallayanlar, sosyal medyada aba altından sopa gösterenler, sivil iradeye dudak bükenler… ne yazık ki, bu tavırların demokrasiyle değil, o çok eleştirdikleri “cunta zihniyeti” ile akrabalıkları var. Bugün, İmamoğlu’nu savunmak adına halkı tehdit edenler, dün Menderes’i astıran anlayışın torunları gibiler. İsimler değişiyor ama zihniyet, ne yazık ki hep aynı kalıyor.

Kendini ilerici sanan ama farklı fikre tahammülü dahi olmayan bu blok, aslında modern görünümlü bir tahakküm kurmak istiyor. Dedim ya, kıyafet değişmiş ama zihniyet aynı zihniyet.

Sözün özü;

Cunta mı? O kelime öyle kolay kullanılmaz. Hele ki geçmişiniz aynada dimdik duruyorken..!