1947 yılında Hitler’den kaçan Yahudiler, Filistin limanına yanaştıkları gemide büyük bir pankart açarak ‘’Almanlar ailemizi ve evlerimizi mahvetti, siz umutlarımızı mahvetmeyin’’ şeklinde bir yazı yazmışlardı.
Evet, göçebe hayatı yaşayan Yahudiler, Hitler tarafından büyük bir katliama maruz kalmış ve artık yerleşmek için Filistin’i tercih etmişlerdi.
Hitler’in Yahudilere yaşattıklarına ne zaman baksak Almanlardan, Hitlerden nefret ediyor, Yahudilerin yaşadığı acıları paylaşıyorduk.
Acıların en ağırını yaşayan bir milletin, acılardan dersler çıkardığını düşünerek değerlendirmek isterdik İsrail’i. Topluca gaz odalarında öldürülen çocukların, kadınların ve sabun yapılan bu insanların yaşadığı acının, katliamlarının belgesel filmlerini izlerken, bugün kendilerinin yaptığı katliam karşısında akıttığımız gözyaşlarını akıtıyorduk dünün ‘mağduru!’ bugünün canileri için…
Henüz yakın geçmişte kendi ırklarına yapılanı ve daha fazlasını başka mazlum halklara yaşatmayacaklarına inanmak isterdik. Gerçi bahsettiğimiz toplumun, kendilerini gördüklerinin aksine insansı görünüşte ancak insan olamamış varlıklar olduğunu unutmuşuz.
Sığınmacı olarak girdikleri Filistin topraklarında yayılmacı politika izlerken zulmettikleri, katlettikleri bebek, çocuk ve kadın başta olmak üzere, yıllardır süre gelen ve bitmek bilmeyen eziyetleri artık 7 Ekim olaylarından itibaren İsrail hakkında hala iyi niyetli olan bütün düşüncelerin büyük bir hata olduğunu ve bu insanların gerçekten de geçmişte defalarca lanetlenmiş olmalarını anlayacak duruma getirdi tüm dünya halkını.
Öyle ki Hitler’e, yaşattıklarından dolayı hak veren büyük bir kesimin olduğunu da görmeye başladık.
Vadedilmiş topraklar hezeyanının İsrail’i ne denli vahşileştirdiğini görerek, çocuklarını doğdukları andan itibaren Müslüman kini ile doldurma çabaları karşısında hayretlerimizi gizleyemiyoruz.
Evet İsrail için en iyi Müslüman ölü Müslümandı. Bozulmuş ve zihniyeti yağmalanmış olan bu insanlar, kutsal kabul ettikleri kitaplarındaki öldürme emrini fazlasıyla yerine getiriyor ve kendilerine göre ‘tanrıyı kıyamete zorlayacak’ taşkınlıklara imza atıyorlar.
Düşünün, Hak kabul edilen kitapların hiçbirinde insanları öldürmekten bahsetmezken, bu caniler kitaplarındaki detaylandırılmış sözde ‘öldürün emrini’ referans olarak kabul ediyorlar !
Tarihte defalarca ikaz edilmiş olan bu millet, Allah’ı inkâr etmeleri, yaptıkları akitleri defalarca bozmaları sebebiyle lanetlenmişlerdir.
Kuran-ı Kerim’de, onların pek azı iman ederler, yaratılmışların en şerlileri olup cehennemde ebediyen kalacak olanlardır buyrulmaktadır.
1947 yılını anlatan, adeta bugünlerin özeti olan bu cümleler çok önemlidir.
Tevrat’ta, yani tahrip edilmiş kitapta: ‘Bir şehre girdiğinizde kadın, erkek, çocuk, yaşlı veya nefes alan her şeyi öldürün’ geçmektedir.
Evet, onlar aynısını yaptılar. 1947 yılında umutlarının mahvolduğunu söyleyenler, bugün Filistin’de umuda dair hiçbir şey bırakmadılar.
Allah’a vermiş oldukları sözü defalarca bozan bu milletin, bugün insan olmaya dair bir nüve bırakmadığı kanıtlanmış oldu.
Kendilerine referans olarak kabul ettikleri öldürme emrinin bugünkü boyutları adeta arşı titretir derecede, adeta onların tabiriyle Tanrıyı kıyamete zorlar nitelikte.
Siyonistlere göre, Yahudi olmayanlar, Yahudilere hizmet etmek için dünyaya gelmiş ‘hayvanlar’. Onlar bu küstah düşünceyi Goyim olarak tanımlıyor. Onlara göre hepimiz ‘Goyim’iz. Kendilerinden başka öldürülen her şeyin bir hayvandan farkı yok.
Böyle bir zihniyetin İnsana dair olumlu düşünmeyeceğini pekâlâ görmekteyiz. Bu sebepledir ki 7 Ekim’de başlayan, bugün binlerce insanı yerinden eden, Refah sınır kapısını ‘güvenli bölge’ diyerek tek sığınak olarak gören Filistinlilerin, sığındıkları son noktada dahi öldürülmeleri, çadırların yakılması, hastanelerin bombalanması, gerçekleri yazan gazetecilerin öldürülmesi, dünyanın gözleri önünde verilen tepkilere tehditlerle cevap vermeleri, kendilerinden başka her şeyi ve herkesi goyim olarak nitelediklerinin bir kanıtı.
1947 Yılında başlayan, İngilizlerin bin yıllık plan dedikleri tuzağın en büyük parçası olan İsrail, Ortadoğu’ya gelişleri ile birlikte üçüncü dünya savaşının ilk adımlarını atmaları için adeta görevlendirilmişlerdir.
İsrail zulmü ile başlayan bu tuzak, Amerika ve İngiltere’nin destekleri ile büyük bir savaş çıkana kadar durmayacaktır. Dünya politikalarını yıllar öncesinden eleştiren ve dünya beşten büyüktür diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllar öncesinden fark ettiği, dünyayı büyük bir savaşa zorlayacaklar söyleminin bugün ne denli doğru olduğunu bütün dünya görmeye başladı.
İsrail’in doğuda başlattığı bu soykırım, batıda büyük bir tepki olarak üniversitelerde, sokaklarda yankı buluyor. Kıyametin alameti dedikleri tabirle güneş batıdan doğuyor. Batı insanları belki de tarihte ilk defa Müslümanların sabrını, Müslümanların teslimiyetini, Müslümanların inancını bu denli yakından görüyor. İsrail dünyayı savaşa zorlarken, dünyaya İslam’ın ne denli yüce olduğunu istemese de ispatlamış oldu.
Bütün acılara rağmen, kapanmış bütün kapılara rağmen, gözlerini kapatan bütün dünya devletlerinin liderlerine rağmen, vatandaşlar, Filistin halkını bağrına basıyor.
Bu sancının büyük bir doğuma gebe olduğu bir gerçek. Evet, dünyada büyük bir savaş dahi çıksa, bu savaşın kazananı, kandan beslenen İsrail, İngiltere ve Amerika olmayacaktır !
Dua ve selam ile…