31 Mart seçim sonuçları AK Parti açısından bir çok mesaj barındırıyor.
Seçmenler, özellikle AK Parti seçmenleri partilerine ciddi bir uyarıda bulundu, “kendini değiştir, gidişatını beğenmiyorum” dedi. Hatta “eğer sen kendini değiştirmezsen ben partimi değiştiririm” uyarısında bulundu.
AK Parti ilk kez “ikinci parti” konumuna düştü.
Bunun işaretleri önceki seçimlerde görülüyordu.
AK Parti her yeni seçimde bir önceki seçimden daha az oy almaya başlamıştı.
Yani tehlike çanları çalıyordu.
Bu yüzden AK Parti’nin 31 Mart’ta ikinci parti olması çok sürpriz olmadı.
Seçim sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan, “seçmenin mesajını aldık” dedi ve “değişim” sinyali verdi.
Ne var ki aradan iki ay geçmesine rağmen henüz hiç bir adım atılmadı.
Değişim adına yapılmış bir hamle yok.
Sadece CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesi var. Bunun haricinde gözle görünür, dişe dokunur herhangi bir adım yok.
Kuşkusuz sandığa gitmeyen ya da gitse de kendi partisine oy vermeyen AK Partili seçmen süreci izliyor. Partisinin ne yapacağına bakıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı takip ediyor.
Eğer atılacak adımlardan tatmin olursa partisine geri dönecek. Tatmin olmazsa tamamen kopacak.
Seçim sonrası yapılan genel seçim yoklamalarında da AK Parti “ikinci parti” çıkıyor.
Bir çok ankette “bu Pazar genel seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusunun bir numaralı favorisi artık CHP.
Peki AK Parti neden iki aydır bir adım atmıyor?
Bu sorunun cevabı AK Parti’nin seçimlere özel yapmış olduğu çalışmada saklı.
“AK Parti’ye neden oy vermediniz?” adlı çalışmada seçmenlerin büyük çoğunluğu “ekonomi, geçim sıkıntısı” cevabını vermiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunulan raporlarda “ekonomiyi halledersek, oylarımızı geri kazanırız” ana fikri var.
Ancak durum tam olarak öyle değil!
Metal yorgunluğu, genel merkezden ilçe başkanlıklarına varıncaya dek tüm teşkilatlara sirayet etmiş durumda.
AK Parti “elitinin” yaşam biçimindeki 20 yıllık değişim de göze batıyor.
Halkın içinde olan, mütevazı bir hayat yaşayan, görüldüğünde “onlar da benim gibi” hissi uyandıran AK Parti teşkilatı, halka dokunmayan, izole bir hayat yaşayan ve “onlar benin derdimden anlamaz” hissi uyandıran bir teşkilata dönüştü.
Tek başına ekonomiyi düzeltmek bu sorunu çözmez!
Ekonominin yanında teşkilatlara da çeki düzen vermek gerekiyor.
Bürokrasideki israf ve savurganlığı durdurmak gerekiyor.
Yeniden gettolara, kenar mahallelere, yoksulların sofralarına dönmek gerekiyor.
AK Parti bu bağı kurduğu için iktidar oldu.
Aynı AK Parti bu bağı koparırsa istediği kadar ekonomiyi düzeltsin bir sonraki seçim “muhalefet partisi” olur.
Henüz iş işten geçmedi.
Fakat köprüden önceki son çıkış!