İsrail ordusu yerinden yurdundan edilmiş yüz binlerce Filistinlinin sığındığı Refah’taki çadır kente saldırı düzenledi. 45 kişi feci şekilde yanarak can verdi. Yüzlerce yaralı var.

İsrail, Refah’ta kara savaşını genişletmeyi planlıyor.

Nasıl olsa “dur” diyen yok. İtiraz eden, esaslı bir yaptırım uygulayan yok.

Tüm dünyanın gözü önünde İsrail, Ortadoğu’nun “şımartılmış çocuğu” gibi cirit atıyor, cürüm işliyor.

Bölgeden gelen haberler, İsrail ordusunun şehir merkezine ilerlediğini ve kentin hakim noktalarını ele geçirdiği yönünde.

Bu saldırlılara karşı Gazze’de 3 İsrail askeri öldürüldü. 3 asker de ağır yaralandı.

Tüm bu vahşet yaşanırken sosyal medyaya Nikki Haley’in faşist ve aşağılık bir fotoğrafı düştü.

Nikki Haley deyip geçmeyin!

Haley, Trump’un gözdesi kabul ediliyor. Bir dönem Güney Karolina eyaletinin valisi olarak görev yaptı. 27 Ocak 2017’de ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi oldu. Haley’in eşi eski bir Amerikalı savaş gazisi.

Anlayacağınız Haley tam bir şahin!

Amerikan siyasetinde önemli, simge bir isim.

İşte bu Nikki Haley, İsrail’e gidip top mermilerinin üzerine “bitirin onları” yazdı.

Yani Filistinlileri bitirin!

Top mermileri ve diğer bir çok mühimmatın Amerika’dan geldiği düşünüldüğünde Rafah Katliamı’nın ABD-İsrail konsorsiyumu ürünü olduğu apaçık ortada.

Peki ama Amerika’nın kırmızı çizgisine ne oldu?

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail’in Refah’a olası saldırısı karşısında silah yardımlarını durduracaklarını ve Refah’ın kırmızı çizgileri olduğunu açıklamıştı.

Ne oldu bu kırmızı çizgiye?

Tüm dünya Refah’taki katliamın korkunç trajedisini uykusuz izledi.

Her şey apaçık ortada!

Bir tepki olarak aynı saatlerde Norveç, İspanya ve İrlanda başkenti Kudüs olan Filistin Devleti’ni tanıma kararı aldı.

Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın 7 kıtasında birden kitlesel gösteriler yapıldı, İsrail kınandı.

Gözler Amerika’nın ne diyeceğine çevrildi.

Zira İsrail Refah’a saldırmıştı.

Ne var ki, Beyaz Saray’dan “pes” dedirten bir açıklama geldi.

Beyaz Saray ulusal güvenlik iletişim danışmanı John Kirby, bir kaç kez sorulmasına karşın ısrarlar İsrail’i kınamaktan kaçındı. Sadece “üzüntü verici” cümlesini kurdu.

Kirby, “Refah’ta halen kapsamlı bir kara harekatı olduğunu düşünmüyoruz” dedi ve “Amerika’nın kırmızı çizgisinin halen ihlal edilmediğini” söyledi.

Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor!

Bu nasıl bir kırmızı çizgidir ki “ihlal” edilmiyor?

Kırmızı çizgi dediğiniz “toplu katliam” mı?

Refah’ta “tek bir Filistinlinin kalmaması” mı!

Masum insanların barındığı çadırları ateşe vermek ve onları diri diri yakmak nasıl oluyor da sizin için sadece “üzüntü verici” bir eylem oluyor?

Belli ki, Amerika’nın kırmızı çizgi dediği Filistinlilerin topyekün yok edilmesidir!

Galiba tek bir Filistinli kalmadığı zaman Amerika “kırmızı çizgimiz aşıldı” diyecek.

Bu ikiyüzlü tutuma karşı başta Amerika olmak üzere tüm dünyada tepkiler giderek artıyor.

Çünkü Filistin’de masum insanların yok edilmesi halkların “demokrasi ve insan hakları” tezini sorgulamasına neden oluyor!

Sistem sorgulanıyor!

Bugün Filistin’de öldürülen masum insanlara ses çıkarmayan sistem yarın benim “yaşama hakkımı” nasıl savunacak?

Tüm dünyada bu korku hakim!

Yarın sıra bize gelirse, bizi de kimse savunmayacak!

İşte Amerikan kırmızı çizgisinin dünyayı getirdiği nokta bu!

Güvensizlik, korku ve endişe!

Hiç”lik hissi…

Amerika sessiz kaldıkça başta Amerikan halkı olmak üzere “demokrasi ve insan haklarına” inanan herkes aslında bir “hiç” olduğunu ve vakti zamanı geldiğinde kendilerinin de korunmayacağını, “feda” edilebileceğini iliklerine kadar hissediyor!