Global resetçilerin “toplumsal atomizasyon” süreci başarı ile tamamlandı. Önce Lokalizm ile başladılar. Her şeyin yerlisi ve millisi önemli idi. Sonra “yerelden evrensele” dediler. Coğrafi işaretler kondu. Bu işin Glokalizm aşaması idi. Bütün bunların hoşumuza gitmesi için akademisyenler konuşuyor, medya haberleştiriyor, siyaset açılan yolda ilerliyordu. Sonunda Globalizm de karar kıldık.
Gelinen noktada Transhümanizm projesi ile biyolojik insanın yerine, toplumsal cinsiyet kimliğine sahip, GENDER diye tanımlanan nesneleştirilmiş, nesneler arası iletişimin objesi bir GENOM bireyle karşı karşıya kaldık. O artık din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinde bağımsız, değişken ve akışkan bir cinsiyete sahip TEKİL bir vaka. O “artırılmış sanal gerçeklik alemi”nde her şey olabilen, hiç bir şey…
İnsan değişince elbette toplumda değişir. Toplum değişince siyaset de değişir, siyaset değişince ülke de değişir. Geldik “kaos içinde düzen”e, tasavvuftaki “kesret içinde vahdet”e…
Amerikan dolarının arkasında ne yazıyordu? "Ordo ab chao" (Kaostan kaynaklanan düzen) plânının bir parçasıdır. “Kontrollü bunalım stratejisi”, “bulanmadan durulmaz”, kriz çıkartırsınız, krizin cini, krizi kim yönetirse ona ihanet eder! Kaos teorisine göre; her kaosun kendi içinde bir düzeni vardır. “Novus Ordo Seclorum”, Latincede "çağların yeni düzeni" anlamına gelir. “Seclorum” aynı zamanda “seküler” anlamına da kullanır ve bu slogan şöyle bir anlam kazanır: “Çağların yeni seküler düzeni” Seküler, “yercil, dünyevi otorite, ruhani kimlik ve kişiliğin hiyerarşisi dışında kalan” anlamlarına da geliyor. Bu kavram Protestan aklın ürünüdür. “İlahi olanın dışında kalan alan”ı ifade eder. O dolarla varılmak istenen hedef işte bu: Din alanı dışında yeni bir uluslararası düzen inşası. Bu gün yapılmak istenen de bu. Dolar buna adanmış bir para idi bu anlamda. “Annuit cœptis” ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri devlet mühründe bulunan iki slogandan biridir. Bu mühür, ABD'nin tedavüldeki 1 dolarlık banknotlarının üzerinde de bulunmaktadır. Bu da “başladığın işi tamamla/bitir”, başladıkları iş ile ilgili bir emir olarak “bu bizim asıl görevimiz, misyonumuz” anlamına da gelir. Öte yandan söz konusu işleri ile ilgili “yarına bırakma, ara verme, devam et, sonuna kadar git” anlamlarına gelir. Bu bir emirdir ve bugün yaşadıklarımız açısında bakıldığında, bu yolun yolcularının Biden, Netenyahu, Bill Gates hangisi olursa olsun, geri dönemezler. Tıpkı Ebu Leheb’in geri dönemediği gibi. Dolarda sağ taraftaki yıldızlar, oklar ve yapraklar… Hepsi 13 tane. Hristiyanlıkta uğursuzluk sayılan bir rakam dolara uğur getirmiş. Çünkü onlar yüzlerini GOD’a değil, Gold’a ve “Satan”a, “Bahomed”e döndüler. İngiliz kralının tablosunda, kralın başında olması gereken taç Bahomed’in başındaydı, Kralın elinde ise asa değil, kılıç vardı ve her yer kan rengindeydi. Bunu nasıl okumak gerek dersiniz. Bu arada hatırlatalım: 13 sayısı satanizm ve masonlukta, okült olarak UĞUR anlamına gelir. Ve “onlar onunla” ya da “o onlarla beraber”di. Onlar “insin şeytanları”, o “büyük şeytanın çocukları” olmuşlardı. Sakın gerçek şeytani düzenin “deccaliyet komitesi” bu dünya derin devleti dedikleri şey olmasın.
Dolar, tarihin en büyük sihirlerinden, büyülerinden, hipnozundan, sanal gerçeklik operasyonlarından, algı operasyonlarından, illüzyonlarından biridir. ABD’nin bilimi, sanatı, gücü ve serveti bu beş para etmez boyalı ve büyülü kağıttan ibarettir. Bu kağıt her kapıyı açmakta, her şeyi satın alabilmekte, katliamların, darbelerin, soygunların üstünü örtebilmektedir. Sömürgecilik dönemine ait kirli çamaşırları kirleri temizleyen bir deterjan, ya da kitlesel ipnoz gücü ile insanlığı yönlendiren bir etkiye sahip.
Geldiğimiz noktada Amerikan yüzyılı sona eriyor. Büyü bozuluyor. İnsanlık Gazze ve Covıd fitnesinden sonra uyanış alametleri göstermeye başladı. Cenevre’deki DSÖ toplantısında bu uyanışın etkisini gördük. Yarın aynı şey, Paris İklim anlaşması ile ilgili gündeme gelecek. Tek para sistemi ile ilgili benzer tartışmalar yaşanacak.
Bakın, İsrail, Gazze’yi yenemedi, dünyayı nükleer silah kullanmakla tehdit ediyor. ABD Çin’i nükleer silahla tehdit ediyor, Rusya NATO’yu nükleer silahla tehdit ediyor.
Şimdi dolardaki o büyülü sözleri hatırlayalım. Bunlar durmayacak ve geri dönmeyecekler. Ya dünyayı ateşe verecekler, ya da içine cin girmiş domuz sürüleri gibi uçurumdan kendilerini atarak intihar edecekler. Ya da insanlık uyanacak ve her ülke kendi içindeki, bu uluslararası sistemin işbirlikçisi, servet ve iktidar sahiplerini, bu şeytani güçleri kendi başından atacak.
Sonunda her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak. Değil mi ki, kimse eceli gelmeden ölmeyecek, değil mi ki, rızkımızdan az ya da çok yemeyeceğiz, değil mi ki, kaderimizden başka bir kader yok. İlahi takdir neyse o.
Korkum şu, Allah cahillere ve zalimlere yardım etmeyecek. Zulüm gırtlağımıza kadar çıktı ve her yerde. Cahillik derseniz, halimiz ortada. O zaman büyük bir kırıma, yıkıma hazır olalım. Bu tabii bir afetle mi, yoksa karşılarında sessiz kaldığımız zalimler eliyle mi olacak bilmiyorum. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diye düşünmemiz gerek. Din ve devlet büyüklerini ilah ve rab edinmiş bu kalabalıklar bu anlamda beni korkutmuyor değil. ABD’nin devlet mührü şöyle:
Bu mühür şimdi, Pedefolik Satanist, Reptilyanı Cizvit bir Katloliğin elinde. Eski çizimlerde “Tanrı bizimle” de diyor. Önce “Tanrımıza güveniyoruz” diyorlardı, sonra GOD’a bir harf ekleyip GOLD/altınımıza güveniyoruz dediler. Aslında ne Tanrıları ve ne de altınları vardır. Güvendikleri ilahlık taslayan şeytanları idi: Titanlar, Olimpos’lular, Nemfler, deniz ilahları, yer ilahları, yerde gökte, yeraltında bunların her yerde ilahları var! Kaos’un tanrısı Kronos ve bunların Tanrılarının da soyu sopu var. Zeus, Poseidon, Hades, Hera, Demeter, Hestia, hepsi bizim hemşerimiz, Kaf dağı (Kafkasya), Babil, Mezepotamya, Mısır ve Anadolu… Hepsi de aslında biraz Anadoluludur.
“Suçüstü” olan Tanrıları gök gürültüsüyle gökyüzünü aydınlatan şimşekle öfkelerini dışa vuruyor ve güç gösterisinde bulunurken dehşet saçıyorlar dünyaya adeta. Mitolojik bir kehanetin günümüzdeki okuması böyle bir şey olsa gerek. Sonuçta, Gazze’de, Cenevre’de, Paris’te, Newyork’ta, Londra’da Washington’da, Brüksel’de insanlık aslında bugün Titanlar ve Titanistlerle savaşıyor. Dünyada görülmeyen bir savaş var sanki!
Doların üzerindeki “IN GOD WE TRUST” yazı, o gözle birlikte okunduğunda “Tanrı bizi gözetliyor/görüyor” gibi bir anlam taşıyor. Peki o Tanrı nasıl bir şey. Bunun şifresi o piramitte gizli, 3 boyutlu piramidin içinde 666 gizli. Yuhanna vahyindeki şeytana gönderme. Onları gözetleyen “büyük birader” Bahomed! Piramidin altında roman rakamları ile yazılan tarih, 1776. O piramidin temelinde bu var. Bu tarih, ABD’nin ve İlluminati’nin kuruluş tarihi. Milli Eğitimdeki ya da Olimpiyatlardaki ATEŞ, Olimpia’da tanrıdan çalınan ateş bu ateş ve şeytanın vücudu temsil eden ateşle aynı ateş. Batı uygarlığının sembolü ateştir biliyor musunuz? İslam su, Hindi-Çin topraktır mesela. Bu ateşi söndürecek de İslam’dır ama toprak suyu yuttu, ateş suyu buharlaştırdı. Yerde ve gökte varız ama birlik değiliz. Onun için kayıp bir medeniyet gibiyiz. Su ateşi de içinde barındırır, havayı da. Toprağın hayat bulması için suyun derinlerden yüzeye çıkması gerekir.
Bu arada küçük bir ayrıntı daha: Piramit’in yanına simetriğini koyun ve uçlarına gelen harfleri dikkate aldığımızda ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. Bunu okuyun: MASON yazdığını görürsünüz.
Biz, çağdaş yaşam, batılılaşma, muasır medeniyet, modernleşme hikâyeleri ile aslında Şeytanın vadettiği Yeryüzü Cenneti’nin peşine düştük. MİLLİ eğitimimiz, MİLLİ Savunmamız, Anayasamız, o “batıya kalkan tren” giderken rayından çıkan demokrasiyi rayına oturtmak için yapılan DARBE’ler bunun içindi. DOMUZ ağılında malaklarını emziren ANAÇ DOMUZ’u emmek için 3 çeyrek asırdır, DOMUZ AĞILI’nın kapısında bekleyen KOYUN bizdik!
Sahi Erdoğan ve yakın çevresi niye ikide bir, her fırsatta “uluslararası sistemle birlikte hareket etmek”ten söz eder. Kılıçdaroğlu da aynı şeyi söylüyordu, İmamoğlu da, şimdi yeni genel başkan Özgür Özel de aynı şarkıyı söylüyor. Söz konusu olan “uluslararası sistem” ise yok aslında birbirlerinden pek farkları. CHP ve AK Parti, MHP ile HDP arasında bir fark kalmıyor sanki.
İlginç değil mi, iktidar ve muhalefet her konuda birbiri ile çatışırken, bu konuda “arzı ihlas ettikleri dergah bir”… Cezaevindeki de aynı şeyi söylüyor, onu oraya gönderenler de. O düşman bildiklerimiz de aynı şeyi söylüyor, dost bildiklerimiz de. Bugün Suudi Veliaht Prens Selman ile “Mustafa Kemal’in askerleri” arasında da, Sağ-Sol, Liberal-Milliyetçi, Laik-Dinci, Alevi-Sünni, Kürt,-Türk, bu konuda söylem ve eylem farkı yok.
Evet onun için, siyasi emellerini dünkü müstevlilerin bugünkü temsilcileri ile şahsi çıkarlarını finans kapitalin çıkarları ile tevhid eden SİYASETE DE, SİYASİ’LERE DE GÜVEN KALMADI…
Şimdi uyanma, tövbe etme, dua etme, KIYAMET’e doğru giderken, şeytana ve onun dostlarına karşı HAYIR deme, KIYAM etme zamanıdır. Bugünlük te bu kadar.
Selam ve dua ile…