Hepinizin malumu, geçtiğimiz günlerde Mossad’ın çağrı cihazları ve telsizler üzerinden yapmış olduğu operasyon,lokal gibi görünse de dünyanın tamamını ilgilendirmekte. Elbette sadece Lübnan-Hizbullah ya da Filistin meselesi değil, bu bilinen bir gerçek. 

Bu olayda, Hizbullah ve İran’ın bugüne kadar İsrail’e karşı tutumları, ilişkileri, suikastler, suikast niteliğindeki kazalar ve en tepeden en aşağı verilen kayıplar, bir işbirliği olabilir mi sorusunu da akıllara getirmiyor değil.

Her meseleden sonra dillerde dolanan hamasi nutuklar var, ‘’işte bu bizim kırmızı çizgimizdir, bardağı taşıran son nokta oldu, bundan sonrasını onlar düşünsün, İsrail’i haritadan sileceğiz…’’ gibi çok büyük sözler sarf ediliyor ve medyadan da bu söylemler üzerine ‘’ şu saatte İran saldıracak, bu saatte Lübnan saldıracak, yok Hizbullah saldıracak’’ tarzında operasyonel programlar düzenleniyor ve insanlar sürekli hazır kıta bekletiliyor; ama günün sonunda tüm parmak sallamalar, tehditler ve tüm söylemler boş çıkıyor ve yine İsrail’in istediği oluyor.

Bütün argümanlar, bütün o savunma refleksleri, hamasi söylemler, tehditler, hepsi havada kalıyor ve hepsi İsrail’ehizmet ediyor; ya da o, İsrail’i İsrail yapan ve bugün dünyanın başına bela eden organizasyona hizmet ediyor.

İşte bu son olay da benzer bir amaca hizmet etmekte. Ancak bu sefer tehdit algısı çok farklı, yani özellikle akıllı cihazlar açısından değerlendirdiğimizde, her birimizin evinde, elinde bulunan ve kontrolümüz dışında olan bu cihazlar aslında çok korkutucu ve çok ürkütücü.

Hemen hepimizin evinde bulunan akıllı süpürgeden klimaya kadar, veya wifi ile çalışan ya da yazımsal olarak kontrolü bizim elimizde olmayan bütün cihazlar, tehlike saçan birer tehdit unsuru olarak çok büyük bir risk taşıyor.

Türkiye için düşünelim ve değerlendirelim;

Gerçekleşen bu operasyon, milli teknoloji hamlesinin ne denli önemli olduğunu bir kere daha bizlere hatırlatmış oldu; en başta savunma sanayi, güvenlik ve istihbarat gibi alanlarda teknolojinin bize ait olması, yazımsal ve donanımsal olarak yerli ve milli olması, her açıdan her parçanın bizden çıkmış olması hayati bir öneme haiz.

Türkiye’de, özellikle son yıllarda savunma sanayi teknolojileri alanındaki gelişmeler ve Türkiye’nin katettiği mesafe, insansız hava aracı, insansız denizaltı, insansız savunma aracı ve pek çok savunma silahı, ‘’yerli ve milli’’ tanımı kapsamına girdiği için bunu çok önemsemek gerekiyor.

Telsizler, çağrı cihazları, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin, emniyet güçlerinin, güvenlik güçlerinin, tüm kolluk kuvvetlerinin ve tabi istihbarat birimlerinin kullanımında olan bu tür cihazlar, Türkiye’ye ait olmalı. Bu bakımdan ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, BMC, STM, FNSS ve HAVELSAN ve ismini sayamadığım benzer birçok kuruluşunönemi ortaya çıkıyor ve üretilen cihazların tamamen yerli ve milli olması ve Türk mühendisler tarafından üretiliyor olması,bizi Uluslararası arenada farklı bir konuma da getiriyor.

Nitekim isimlerini saymış olduğum bu yedi firma, dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen ‘’Defense News Top 100’’ de yer alan Türk şirketleri.

(Burada hemen bir parantez açarak şunu belirtmek istiyorum, her fırsatta ülkesini aşağılayan, Batı’ya karşı ülkesini küçümseyen ve şikayet edenlere de değinmeden geçemeyeceğim;

‘’Ülkemiz, bir zamanlar ‘’iş insanı’’ olarak tanımlanan genelev patroniçesinin vergi rekortmeni olduğu AYDIN !Çağdan, savunma sanayi başta olmak üzere her alanda kendi yerli ve milli envanterini yapan ve kullanan ‘’GERİCİ’’ çağa atlamış ve artık ülkesi için, vatan sevdası ile milleti için üretenlerin vergi rekortmeni olduğu bir döneme geçmiştir.)

Yaşanılan her krizden fırsat çıkaran, bu sektörde, bu alanda ne yazık ki Amerika, İsrail ve onları destekleyen firmalar, şirketler, dünya piyasasında pazarını bu alanda tekelinde tutuyor.

İşte tam olarak burada anlıyoruz savunma sanayi alanındaki ‘’yerli ve milli’’ olmanın önemini. Türkiye, artık üretici ve ihracatçı konumuna gelmişse, teknolojinin kullanımı konusunda şu anda dünyanın kabul ettiği bir otorite haline gelmişse, savunma sanayi alanındaki firmalar, markalar ve markalarımız daha da ön plana çıkarılmalı ve desteklenmelidir.

Devlet, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da büyük bir ciddiyetle, yeni bir konseptte, yeni bir refleksle, bir güvenlik refleksiyle bu cihazların, bu alandaki teknolojinin güvenliğini sağlama konusunda da bir milli strateji geliştirmeli ve dışarıdan gelecek en küçük müdahaleye engel olabilecek mekanizmalar geliştirerek, bu alanda faaliyet gösteren markaların, merkezlerin, şirketlerin, firmaların çalışanlarının çok ince elenip sık dokunarak donatılması sağlamalı.

İsrail ya da Amerika’nın, ya da onları destekleyen uluslararası organizasyonların, uluslararası şebekelerin, bundan sonraki hamlelerinin ne olabileceği üzerinde de kafa yormalı ve gerekli tedbirlere ya da misli hamleye sahip olacak gücü elimizde bulundurmalıyız. Muhtemeldir ki telsiz ve çağrı cihazlarının bir güvenlik zafiyeti oluşturabileceğini pek çoğumuz aklımızdan geçirmemişizdir. Ve bugün bunun dışındaki pek çok teknoloji ürünü için de bu geçerli.

Artık biliyoruz ki bundan sonraki hamle sadece Lübnan veya Hizbullah ile sınırlı kalmayacaktır. Burada dünyaya bir mesaj verilmek istendi ve ‘’biz çok daha ileriye giderek çok dahatehlikelisini yapabiliriz’’ mesajı verildi. Belki de bu, dünyayı susturabilmek için küçük bir gösteriydi! Çünkü, İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanma durumu var,İsrail’in her alanda mahkum edilme durumu var, tabii ki bunu kabul etmeyecekler, ona destek veren ülkeler kabul etmeyecek, çünkü dünyada korkunç bir lobi var ki İsrail destekçisi, Amerika müttefiki, silah şirketleri onu destekliyor;bugün, sahip oldukları her türlü silahı bulunduğu coğrafyada kullanıyor, test ediyor, deniyor, insanlar üzerinde, çocuklar üzerinde, coğrafyadaki binalar üzerinde her şeyi deniyorlar çünkü ellerinde bir fırsat var ve maalesef karşılarında dur diyebilecek bir güç yok. 

Sadece söylemlerden ibaret refleksler var, ticari manada belki uygulanan ambargolar var ki, bununda bir etkisi olmuyor bugün de canlı canlı şahit olduğumuz üzere.

Günlerdir üzerinde uzun uzun konuşup, sosyal platformlarda olayın gerçekleşme anını paylaşarak yaygınlaşmasına vesile olmak, tam da istenileni yerine getirmek oldu. Gözden kaçırılmaması gereken husus şu ki, bu operasyonu Mossad’ıntek başına yapmış olduğunu lanse etmek, yani İsrail terör devletinin bir başarısı gibi lanse etmek, onların emellerine hizmet etmek demektir.

Evet reklamını yapar gibi dillendirmeyeceğiz ancak, bu olayı iyi bir gözlemle analiz edip, gelecek hamleler ve sonuçları üzerine mesai harcamalıyız.

Bu bakımdan yeni bir saldırı türünün önceden kestirilebilmesi ülke güvenliği açısından büyük önem taşıyor. Teknoloji başta olmak üzere dışarıya bağlı olmak, bağımlı olmak çok kötü bir durum. Her açıdan, her alanda dışa bağımlılığın mutlaka sona ermesi, hiç değilse en aza indirgenmesi ülkenin güvenliği açısından oldukça önemli.

Ayrıca teknoloji kullanımı konusunda da insanlar ciddi manada bilinçlendirilmeli. Milli teknolojinin, milli teknoloji kullanımının ve teknoloji açısından bu alanda bilinçlenmenin, bilinçli teknoloji toplumu olmanın ve bunu dengeli sağlam bir zemine oturtmanın elbette faydaları olacaktır.

Bu konuda ufuk açmak ve öngörülü olmak lazım, feraset sahibi olmak ve çok dikkatli davranmak gerekiyor. İnsanları uyarmak ve bilinçli bir toplum oluşturmak ve teknolojiyi doğru kullanmak önemli. Teknolojiyi yerli ve milli noktalara getirmek, bu yolda çocuklarımızı ve gençlerimizi doğru yönlendirmek ve TEKNOFEST gibi çocuklarımıza, gençlerimize ve gelecek nesillerimize sunulan bu imkanlardan istifade etmek lazım.

Selam ve dua ile…