Değişim, hayatın bir parçası ve varlığın olmazsa olmazıdır.
Değişmek, büyümek, anlamlara değer katmak demektir. Bir öncekinden güçlü, bir öncekinden gelişmiş olmaktır.
Her şey değişti, teknoloji, iletişim, alışkanlıklar, yaşam… Kadın da bu değişimin parçası oldu, değişti, güçlendi.
Kadın, doğası gereği zariftir, hassastır. Geçmişten bugüne hayatı estetikle, incelikle, anaçlıkla süsledi. Ruhunun bahar dallarıyla güzellikler kattı Dünya' ya.
Değişiyoruz, gelişiyoruz. Peki "kadın" neden yorgun düştü? Sosyolojik ve psikolojik olarak değişimlere kolaylıkla uyum sağlayabilen kadın son dönemlerin dayatma değişimleriyle yoruldu. Çünkü bu değişim gerçekleşirken toplumsal alışkanlıklar ve sosyal roller daha tam sindirilmemişken kadının üstüne yapıştı. Belki biraz hazırlıksız yakalandı, belki biraz işgüzâr davrandı, belki biraz mecbur bırakıldı.
Hazırlıksız yakalandı belki, kendi hazır olsa da çevresi sindirememiştir daha. Çünkü kadın, geleneksel sorumluluklarından sıyrılamadı. Bir tarafta değişen sosyal ilişkiler bir taraftan geleneksel aile bağları arasında bocaladı. Birilerinin eski usûl gelini oldu, bu rolün altında mobinge maruz kaldı.
İşgüzarlık yaptı belki, içindeki derleyen, toplayan kadına engel olamadı. Yaptığı her işi mükemmel yapmaya çalıştı. Kusursuz çalışan kadın, kusursuz ev hanımı, kusursuz anne, kusursuz eş, kusursuz sosyal hayat ve arkadaşlıklar inşa etmeye kalkıştı ve çok yoruldu. Oysa küçük kusurlara biraz izin verse bu kadar yükün altında ezilmeyecekti. Tüm gün iş hayatında ter döktü, evine geldi evini düzenledi, ruhu kadar temiz, anlayışı kadar düzen sağladı. Anneydi, çocuğundan ayrı kaldığı saatleri telafi etmeliydi. Yüreğindeki sevgi denizi öyle engindi ki eşini de yavrusunu da, Dünyaları da kucaklıyordu. Kadın güzeldi ve her adımına kusursuz güzelliği işledi.
Kusursuzluk yordu kadını belki de.
Mecbur bırakıldı belki de… Ruhunda, beyninde büyüttükleriyle değil, tükettikleriyle değerli olduğuna inandırıldı. Kilosu dayatıldı, giydikleri dayatıldı, fiziği, vücut ölçüleri, saçları dayatıldı. O kadar işinin arasında "ideal" vücuda sahip olmaya çalıştı. Giydikleri eleştirildi, modası geçti, yenilerini almak zorunda kaldı. Kendinden, sevdiklerinden fedâkarlık yaparak kazandığını, tüketmeye ayırmak zorunda bırakıldı. Tüketmezse yine hemcinsleri tarafından eleştirildi, dışlandı, sosyal medyada linç edildi, yani mecbur bırakıldı.
Değiştik, değişmeye devam ediyoruz. Akıp giden hayatta, yerinde durmayan zamanın içinde nefes alsın kadın. Başarıyı, başarısızlığı, mutluluğu, mutsuzluğu, kahkahayı, gözyaşlarını, hayalleri, özlemleri, kırgınlıklarını, huzurunu kendi yeşertsin, kendi hayatının iplerini kendi ellerine alsın. Kusursuz kadın değil, mutlu kadınlar çoğalsın…