İçişleri Bakanlığı yoğun gayret göstererek ülke içerisindeki çetelere büyük darbe vuruyor.
Hemen hemen her gün bir örgütün, bir çetenin adalete teslim edildiğine şahit oluyoruz. Bu istikrarla gidilirse ülkede baş gösteren çete olayları büyük oranda bitecek gibi.
Çete demişken tabi çete sadece insanlardan oluşmuyor. Özellikle son zamanlarda tekrar yoğun bir şekilde gündemi meşgul eden sokak hayvanları sorunumuz var. Bu olayı ufak bir örnekle detaylandırırken, tecrübe ettiğim ancak denemenizi tavsiye etmediğim bir olayı da sizlerle paylaşayım. Sosyal medyada, ‘’karşınıza köpek çıkarsa size saldırmaması için neler yapmalısınız’’ gibi bu minvalde videolar çok dolaşmakta. Bu videolardan birine denk geldiğimde videoda teknik bilgileri veren arkadaş şöyle diyordu;
‘’Karşınıza köpek çıktığında gözlerine bakın ve gözlerinizi ondan ayırmayın. Gözlerinizi ayırmadığınızda köpekler bu durumdan dolayı sizden çekinir ve uzak durur.’’
Biliyorsunuz ki her yerde olduğu gibi Ankara sokakları da köpekten geçilmiyor. Bir köpek çetesinin berisinden geçerken bu arkadaşın dediğini deneyip, gerçekten işe yarayacak mı diye test etme imkanı yakaladım.
Evet test ettim…
Siz test etmeyin.
En son arkama baktığımda en az 15 köpeğin beni kovaladığını hatırlıyorum. En yakın dükkanlardan birine sığındığımda ilk yaptığım o sosyal medyacı arkadaşın videosunu bulmak ve videonun altına, verdiği tavsiyelerin neredeyse ölümüme sebep olduğunu yazmak oldu.
Köpeklerin çete savaşlarındaki konumu ve ülkemizdeki çetelerin durumu benim açımdan sadece korkuyla sonlanmıştı ancak, medyada takip ettiğimiz kadarıyla herkes benim kadar şanslı olmayabiliyor.
Henüz birkaç gün önce Ankara Keçiören’de sokak köpeklerinin saldırısı sonucu yoğun bakımda yatan 4. Sınıf öğrencisi yavrumuzun babasının feryadı yürekleri dağladı.
Acılı babanın, yetkililere seslenerek ‘’bir insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı, evlat acısı bu. Benim çocuğum gitti, yaşama şansı yok. Bir hayvanın canı insan canından daha mı kıymetli’’ diyerek haklı isyanını hatırlayalım.
Bir de canı yanan anne-babaların isyanı karşısında sükunet tavsiyesinde bulunanlar var. Dünyadaki varlık sebepleri sadece sosyal mesaj vermek olan bu insanlar, olayı seyrederek yorumlamayı çok severler.
Tırnakları kırılmasın, botoksları patlak vermesin korkusunda olan bu tipler, genleriyle oynanmış kedi köpek beslerler.
Bu tavırları, sosyetenin köpekler konusunda çok hassas olduğu yönünde bir algı oluşturuyor değil mi ?
Alakası yok elbette, bu olayın önü de arkası da algı…
Düşünün… binlerce çocuğun öldürüldüğü dünyada, savaşların durmasını temenni etmek yerine, ödül törenlerinde evde sabırsızlıkla kendisini bekleyen köpeğine bir an evvel kavuşmayı arzulayan sözde sanatçılarımız var.
Bir de kendilerini sosyete olarak adlandıran bu tipler, köpeklere karşı yoğun bir koruma iç güdüsü ile hareket ediyor ! Fakat hiçbiri sokaktan köpek alıp evinde beslemiyor !
Kucaklarında gezdirdikleri köpeklerin cins köpekler olduğu ve fiyatlarının paha biçilemez olduğu dile getiriliyor.
Bence bir canı satın almak, eski medeniyetler döneminden kalan köle ticareti ile aynıdır.
Bunlar da köpeklerin efendileri…
Bu sosyetik arkadaşlarımız sırf duygularını tatmin etmek adına köpekleri satın alıyorlar.
Aksi bir durum olsaydı, bugün sokak köpeklerinde ciddi manada azalma olurdu. Oldu mu ? Hayır.
Çok değil, biraz geriye gidelim.
Geçtiğimiz yıl 1 Ocak ile 31 Aralık tarihleri arasında başıboş köpekler ile ilgili 340 saldırı ve 89 trafik kazası basına yansıdı. Saldırılar nedeniyle 6’sı çocuk, toplam 13 kişi hayatını kaybetti.
‘’Av ve çoban köpeği dışında köpek besleyenin ecrinden her gün iki kıratlık eksilme olur.’’ Bu ifadeler Peygamber Efendimize ait.
Yine Efendimizin buyurduğu üzere ‘’Köpek beslenen eve Cebrail dahil hiçbir melek girmez.’’ Meleğin girmediği eve de şeytanlar dolar. Şeytanların bulunduğu yerde ise fesat ve huzursuzluk hakim olur. Bütün bu söylemler köpeklere hatta ve hatta hayvanlara karşı olduğumuz yönünde bir izlenim vermesin.
Zira benim ‘Bal’ adında çok sevdiğim bir kedim var.
Bugün kendilerini çağdaş olarak görenler evlerine kaniş-pekinez tarzı küçük köpekler alırken, sokak köpekleri de sokaklarda çocuklara, bebeklere saldırıyor. Sokak köpekleri ile ilgili, belediyelerin yetersiz kaldığını, hayvan barınma yerlerinde de gerekli itinanın olmadığını görebiliyoruz. Hatta bazı belediyelerde bırakın itinayı, bir takım Hayvan Hakları Koruma Derneği savunucularından çekindikleri ve uğraşmak istemedikleri için bir şey yapamadıklarını söyleyenleri de duyduk.
Hayvan haklarını korumak adına bu dünyanın hepimize yettiğini söyleyen çağdaşlar ! Kendilerine ve çocuklarına bir köpeğin saldırması durumunda takındıkları maskeleri çıkarıp, itina ile yaptırdıkları tırnakları ile saldırıya geçeceklerinden hiç şüphe duymuyorum.
Evet, bu kadar duyarlı olan arkadaşlara seslenmek istiyorum. Sosyetik köpeklerin yerini sokak köpekleri almalı. Aksi halde sokak kültürü ile yetişmiş, acıktıklarında saldırma ihtimalleri yüksek olan, tepeleri attığında yanındaki çeteden güç alarak karşısındaki kişileri paramparça edebilen sokak köpekleri için duyar kasmamalılar.
Aksi durum nice canlara rağmen evrensel hayvan haklarında yazılanlar gibi olmuyor. Belediyeler ve barınaklar üzerine düşeni yapmıyor ve sonuç…
Sadece 1 yılda 340 köpek saldırısı ve 89 trafik kazasına sebebiyet vererek 13 kişinin hayattan kopmasına neden oldular.
Sizce bu da işin doğasına mı uyuyor ?
Selam ve dua ile…