Bugün, uzun zamandır gündemde yerini koruyan ve son günlerde sesleri çok yükselten sokak hayvanları konusunu ele almak istedim.

Sokak köpekleri ile ilgili tartışmalar sıcaklığını korurken yaşanan vahametin sebeplerini de göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Sözde hayvan sever görünümü sergileyenlerin özellikle pandemide evlerindeki yalnızlığa yoldaş olmalarını istediği hayvanların büyük çoğunluğu şu anda sokakları doldurmuş durumda.

Özellikle hayvan severlikleri ile meşhur Çankaya sokaklarında şu an cins kedi ve köpeklerin gezdiğine ve bu cins kedi ve köpeklerin sokak köpekleri tarafından parçalandığına da şahit oluyoruz.

‘’Hayvan sevgisinin’’ sloganik bir yaklaşım olduğunun ve aynı zamanda pandemi sürecinde suistimal edildiğinin de altını çizmemiz gerekiyor.

Bazılarının hayvanları suistimal ettiği, başta sahiplenip sonra sokağa atarak savunmasız bıraktığına ve bazılarının da bu süreci fırsata çevirmek adına kendilerine ek iş sağlayarak mama ticareti yaptığına kamuoyu olarak şahitlik ediyoruz. Ve ne yazıktır ki bu insanların bir kısmı da Meclis çatısı altında.

Komisyonda görüşmeler devam ederken MASAK tarafından açıklanan rapor da dikkat çekici. Raporda mama lobilerinin perde arkası gün yüzüne çıkıyor. Sözde hayvanseverlik adı altında faaliyet yürüten STK’ların mama üreticileri ve birçok veteriner kliniği ile ilişkili olduğu ve bağış olarak toplanan gelirlerin sokak hayvanlarına değil, şahsi hesaplara aktarıldığı da tespit edildi.

Böylelikle maalesef gerçek hayvan severlerin yapmış olduğu bağışlarında amacını hasıl etmediği açığa çıkmış oldu.

Hazırlanan bu rapor çıkar odaklarının, hangi konum ve statüde olduğu fark etmeksizin iş başında olduğunu göstermeye yetiyor.

Evet, bu ülkede sokak hayvanları ile ilgili ciddi bir sorunumuz var ve önü alınmaz ise 5 yıl içinde 60 milyonluk dev bir sorun olacağı muhakkak.

Bu sorunun konuşulması, çözüm arayışı içinde olunması memleket açısından fayda verici ancak bu konuşulurken sokak köpeklerini, hayvanların saldırısı sonucu hayatını kaybeden ve hala yaşam mücadelesi veren çocuklarla kıyaslamak ya da insanların hayatını hiçe sayarak hayvanları öncelemek cahillikten öte caniliktir.

Başıboş sokak köpekleri nedeniyle son 2 yılda 50’si çocuk olmak üzere 107 kişi sahipli ya da sahipsiz köpeklerin saldırılarında öldü. İçişleri Bakanlığı verilerine göre son 5 yılda hayvana çarpmayla gerçekleşen 3 bin 534 trafik kazasında, 55 ölüm ve 5 bin 147 yaralanma vakası kayıtlara geçti. Hayatını kaybeden bu insanları ve sokak hayvanlarının sebebiyet verdiği kazaları kimse dile getirmiyor.

Meclis’te vatandaşları temsil sıfatıyla koltuk işgal edenler, savundukları köpekler sebebi ile evlat acısı yaşayan anne-babalara saldırıyor. Bunun adı hayvan severlik değil, çıkar hesaplaşmasıdır.

Dünyada şu an Türkiye kuduz riski konusunda yüksek riskli kategoride. Geçtiğimiz yıl kuduz riski temas sayısı 437 bin 601’e yükseldi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2022 yılında 707 milyon TL değerinde kuduz aşısı yapıldı.

Son verilere göre iç piyasada 5 yılda 36 milyar TL değerinde 893 bin ton köpek maması üretilmiş, 15 milyar TL değerinde de 937 bin ton köpek maması ithal edilmiştir.

Bunun hesabı üzerine mütalaayı size bırakıyorum.

Hayvanseverlik adı altında çığırtkanlık yapanlara, dünya genelinde bu konunun nasıl çözümlendiği konusunda da bir araştırma yapmalarını tavsiye ediyorum.

Örneğin;

İngiltere’de 1 hafta içinde, Fransa’da barınaklarda yer kalmayınca, Belçika’da tıbbi nedenlerle, Almanya’da barınakta 6 ay kaldıktan sonra sokak hayvanları uyutuluyor.

Bu sebeple Saldırgan, hastalıklı, kuduz olan hayvanların sokaklarda pimi çekilmiş birer bomba gibi gezmeleri yerine iyileştirilmiş adımların atılması ülkemiz adına önemli olacaktır.

Başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere, insanlar için büyük tehdide dönen sokak köpeklerinin tecrit edilmesine ‘’hayır’’ diyenlerin sözünün, Gazze’de katledilen çocukları müdafaa edenlerin sesinden daha çok çıktığı bir çağda yaşamak utanç olarak hepimize yeter.

Selam ve dua ile…