Politika Kasabasının Siyaset Bulvarı, Millet Bahçesine akan kalabalık ile doluyken yön değiştirdim!
İp attım ucu kaldı
Tarakta gücü kaldı
Ben sevdim eller aldı
İçimde acı kaldı
Diyerek “Ankara'nın Bağları”na doğru yürürken yolum Ankara Kulübü Derneği’ne çıktı. Binanın dış kapısını araladığımda kulağıma çalınan müzik, yayıldığı salona çekti beni.
***
İçeride bir geleneği yaşatma adına her hafta düzenlenen ferfene programı varmış. Sahnede Başkan Özaslan ve saz arkadaşları enstrümanlarını büyük bir uyum içinde çalarken türküler de kusursuz bir solo/koro terennümüyle icra ediliyordu.
Yaşları ortanın üzerindeki seymenler ise kendilerini attıkları salonun ortasında yaşdaşı izleyicilerin tempo tutmasıyla döktürüyordu.
Kendi kendime, “Üyeler, derneğin misyonunu eğlenceye dönüştürmüş, ne güzel” dedim. Çünkü Ankara’nın folkloru, kültürü, sanatı, sazı/sözü yani türküsü, manisi Ankara Kulübü Derneği’nin koruyup kolladığı, anlatıp tanıttığı, çalıp çığırdığı değerler. Saz heyetinin başı üstündeki “Saz başlayınca söz susar” yazısı, sohbet ortamının, saz/söz adabının saygı, sevgi düsturudur. Ki, söz başlayınca da saz susar!
***
Kulağımızın pasını alan türküleri dinlerken Başkan Metin Özaslan, ‘Zahidem’ ile sarstı dinleyeni. Ben;
Petekte arı gördüm
Bugün ben yari gördüm
Keşke görmez olaydım
Benzini sarı gördüm
Türküsüyle dağılanı toparlayayım dedim, vazgeçtim!
***
Ferfene bitince Başkanla sohbete başladık. Özaslan ömrünü bürokrat olarak Türkiye’ye, sivil toplumcu olarak Ankara’ya adamış biri. Bu yüzde kamudan Ankara için beklentileri yüksek ama bu konuda tam bir hayal kırıklığı içinde.
Kente hizmet aracı olan Ankara Kulübü Derneğini ‘yerli ve milli’ olarak tanımlayan Özaslan, bu tür derneklerin sayısının çok az olduğunu ve olanların da birer birer kapandığını söyledi. Ankara’ya dair konuşurken devletin yatırım yapmadığından, Melih Gökçek ve Alper Taşdelen’in yaptıklarından, ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın hizmetlerinin yetersizliğinden ve özellikle de başkentin trafik sorunundan söz etti. Sohbetimiz sırasında dediklerinden bazılarını kayıt altına alayım:
- Ankara Kulübü Derneği 99 yaşında. Önümüzdeki yıl 100. Yılımızı kutlayacağız.
- Başta seymenlik ve bacıerenlik geleneği olmak üzere Ankara’nın geleneksel kültürü ile kültürel mirasa ilişkin çok önemli çalışmalar yapıyoruz.
- Biz, atadan, dededen gelen gelenekleri sürdüren organik bir derneğiz. Bizim gibi organik dernekler sınırlı sayıda kaldı. Çoğu kapandı. Yerlilik, millilik denildiğinde bizden daha yerli ve milli hiçbir şey yok. Taa Orta Asya’dan gelen binlerce yıllık geleneği, göreneği yaşatıyoruz. Bizim repertuvarımız Kültür Bakanlığında bile yok. Sadece yerel değil ulusal olarak da… Üzücü olan yan bizim gibi olan yerli ve milli birçok ocak kapanmak durumunda kaldı. Biz devletimizin bunlara sahip çıkmasını istiyoruz. Kalan 7-8 tane organik dernek var. Bunlara abilik yapmaya, önderlik yapmaya, onları ayakta tutmaya çalışıyoruz.
- Gücümüz yettiğince kapanmış olanları da açmaya çalışıyoruz. Ancak devletin bu konuda bir politikası olması lazım…
- Burada büyük bir birikim, hafıza var. Bunları sürdüren kollektif bir güç var. Bunların yaşaması gerekiyor.
- Ankara Kulübü kapandığı zaman ne Kızılcagün kalır ne seymenlik kalır ne bacıerenlik kalır. Örnek: Safranbolu’da seymenler vardı bunlar kapandı. Binlerce yıllık mirası taşıyan kurumlardı.
Toparlayayım:
Hırkalı, Ankara yoksun bir şehir
Hizmet varsa başkent coşkulu nehir
Arabaya binip yollara düşme
Belli saatlerde bu şehir zehir