Ey kari! Politika Kasabasının Siyaset Bulvarında gezinirken uğradığım Zerzevat Manavına götürmek istiyorum sizi.
Önce bir tespit: Kasaba sakinleri sınıfsal açıdan üçe ayrılıyor: Aşağıdakiler, yukarıdakiler ve ortadakiler. Ortadakilerin beli bükük. Enflasyon, aşağıdakilerin çarşı/pazara girmesini yasaklamış! Bu hal ve gidiş içinde önem ve anlam kazanan sebzeler, meyveler her yerde olduğu gibi Politika Kasabasında da büyük saygı görüyor! Şahidim, anlatayım…
***
Siyaset Bulvarına inince gördüm; Zerzevat Manavının önünde kümelenmişler içinde bulunan yukarıdakiler, manav görevlisine, “Şundan bir kilo, bundan üç kilo…” diye tedarikini tamamladıktan sonra kasılarak giderken; kalabalığa karışmış ortadakiler utana/sıkıla gramla istedikleri siparişleri montunun cebine koyarak kaçıyordu. Aşağıdakiler ise çömeldikleri köşede yutkunup duruyordu…
***
İlginçtir, Zerzevat Manavının göz alıcı ürünlerini seyre dalmışlar arasındaki siyasiler turpa farklı bir gözle bakıyordu! Hani, biri size ‘nasılsın’ dediğinde iyiliğinizi, sağlığınızı vurgulamak için “Turp gibiyim” dersiniz de aynı kişi gözünüzün içine baka baka kinayeli bir şekilde, “Turpun büyüğü heybede” karşılığını verdiğinde yüzünüz asılır, moraliniz bozulur ya; hava o hava…
Vücut kimyanız bozuksa heybedeki turpu bir münakaşa hatta niza sebebi bile yapabilirsiniz o dem!
***
Manava yaklaşıp, inci taneleri gibi dizilmiş zerzevatı seyre daldım. Uzun zamandır aramız bozuk olan biber ile göz göze geldiğimde;
Hayırdır Dursun Dayı ne işin burada
Seninkiler çömelmiş yutkunuyor orada
Alan ile almayan belli olsun şurada
Orta direk çöküyor ya zengin ya fakir var
Dedi! Gözlerimi biberden kaçırıp, ona rakip kankalar soğan ve patatese çevirdim. Bakmaz olaydım! Mesajı birlikte verirdiler hem de göz kırparak;
Biz soğan ve patates sizse garip guraba
Fakir yemeğe doğrar zengin ise şaraba
Gazze, Halep, Şam bitti Bağdat döndü haraba
Alacaksan al bakma yoksa ikile hacı
Her şey değişti. Artık şunu biliyorum: 80 liralık domatesten post, 160 liralık bakladan dost olmaz! Etiketinde 75 TL yazan yumruk kadar aysbergin sahte gülüşüne de kanacak değildim. Göz göze geldiğim hıyarın biri, “İnsanlar beni sever / Birbirine hıyar der…” diye mâni dizerken, patlıcan ters ters bakıyordu. Başımı başka yana çevirince, kafasını sallayarak çağıran turpu gördüm. Tezgâhın lüks bir semtine konuşluydu! Yanına vardım, önünde saygıyla eğildim. Kasabalının sevgisini, saygısını eksik etmediği turp, şahsımdan gördüğü muameleyi pek önemsemedi. Yine de dayanamayıp, “Afiyettesinizdir inşallah” diye hâl hatır sordum. Cevap verdi;
Keyfim yerinde şahsım sağlık afiyettedir
Soydaşlarım heybede, şiir, kafiyettedir
Siyasiler çok gergin kimi zafiyettedir
Selam söyle yumuşak, normalleşen herkese
***
Selam kıymetlidir! “Ve aleykümselam” diyerek ayrılırken laf yetiştirme gereği duydum:
Turp, evet, sen ayrı bir zerzevatın türüsün
Heybeden çıktığında namın yine yürüsün
Öldüğünde cesedin siyasiler sürüsün
Fakat seni ölümsüz pirifâni sanan var
Bozuldu! Bozulsun, selamını size getirdim ya, gönlüm rahat! Vesselam…