Suriye, pek çok inanç ve millet için önemlidir ama Türkler ve Müslümanlar açısından bu önem kıymete dönüşür…
***
60 yıl önceden biliyorum; Fadime halamın kocası İsmail enişte Yozgat’tan kalkıp Suriye’ye gider, Halep’ten yüklediği göz alıcı ipek kumaşları getirerek satardı ve bu mallar kapışılırdı…
***
Araştırdım, biliyorum; Haçlı seferlerinden payına düşen yağma ve katliamları alan Suriye, Kudüs yolundaki Haçlıların Antakya ve Urfa’da devlet kurmasına, Türkleri ve diğer Müslümanları katlederek kazanlarda kaynatıp yemelerine sahne olmuştu…
***
Bilindiği gibi, Atatürk, henüz Mustafa Kemal Paşa iken 1916’da Doğu Cephesi’ne ‘Kolordu Komutanı’ olarak atanmış ve rütbesi generalliğe yükseltilmişti. Burada Rus saldırılarını durduran, Bingöl ve Muş’u düşman elinden kurtaran Mustafa Kemal, 1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7. Ordu Komutanlığı’na atanmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Filistin-Suriye cephesinde uygulanan strateji ve taktiğin yanlış olduğunu söylemiş, Grup Komutanı Alman Mareşal Falkenhayn ile anlaşmazlık yaşamış ve bunu İstanbul’a rapor ederek görevinden istifa etmişti. Mustafa Kemal, görüşlerinde haklı çıkmış ve sonunda Kudüs’le birlikte Filistin kaybedilmişti.
***
Bir de açık kaynaklarda doğruluğu ve yanlışlığıyla ilgili birçok bilgi bulunan bir konu var. Konu, “Bahira isimli rahip, Hz. Muhammed 10’lu yaşlarındayken resmini çizdi!” iddiası.
Bu iddia çok sayıda yazıya, açıklamaya konu oldu, oluyor…
Birkaç kaynağa göre; Rahip Bahira diye biri var ve bu zat, adı sonradan Rahip Bahira Manastırı olan yerde görev yapmıştır. Bu bilgi tartışılmıyor…
İddiayla ilgili tartışılmayan bir konu da Hz. Muhammed’in Suriye / Şam yolculuğudur.
Bu yolculuk, Müellif Mustafa Fayda’nın TDV’nin
https://islamansiklopedisi.org.tr/bahira sitesindeki “BAHÎR” maddesine şöyle yansıyor:
“Ârâmî dilinde “seçilmiş” mânasına gelen behîrâ kelimesini unvan olarak alan bu rahibin asıl adı Sergius’tur. (…)
Bazı siyer ve İslâm tarihi kaynaklarında Hz. Peygamber’in henüz on iki (bir başka rivayete göre dokuz) yaşında iken amcası Ebû Tâlib tarafından bir Kureyş ticaret kervanı ile Suriye’ye götürüldüğü rivayet edilir. Kafile her zamanki gibi Busrâ’da, Bahîrâ diye bilinen münzevi rahibin manastırı yanında konaklamıştı. (…) Bahîrâ, daha önceki seyahatlerde Kureyşliler buradan geçtikleri zaman onlarla hiç ilgilenmez ve kimse ile konuşmazdı. Ancak bu defa manastırdan dışarı bakarken kervanda bulunan Hz. Muhammed’i bir bulutun gölgelendirdiğini, bir ağacın altında oturduğu zaman dallarının onun üzerine eğildiğini gördü. Bunun üzerine hemen bir sofra hazırlayıp kafile mensuplarını yemeğe davet etti. Kureyşliler o güne kadar kendileriyle hiç ilgilenmeyen Bahîrâ’nın bu davetini biraz da hayretle kabul ettiler ve yaşı küçük olduğu için Hz. Muhammed’i kervanın yanında bırakıp manastıra gittiler. Ancak Bahîrâ yemeğe onun da gelmesini istedi ve kendisiyle bizzat ilgilendi, ona çeşitli sorular sordu, sırtına bakarak peygamberlik mührünü (hâtem-i nübüvvet) gördü. Bahîrâ daha sonra Ebû Tâlib’e Muhammed’in kimin oğlu olduğunu sordu. Yetim kaldığını öğrenince ona iyi bakmasını ve yahudilerden korumasını tavsiye etti. Bunun üzerine Ebû Tâlib Suriye’deki işlerini hemen bitirip onu Mekke’ye götürdü.”
Yazı, konuyla ilgili birçok ayrıntıyla dolu ama yazımızla bağı bakımından Hz. Muhammed’in Suriye seyahatini ve (kimilerince ‘yok böyle bir şey’ dense de) Rahip Bahira ile karşılaşmış olduğunu doğruluyor.
***
Tartışma konusu olan husus, “Rahip Bahira, Hz. Muhammed’in resmini çizdi” iddiasıdır. Bu iddia, “Bahira, suretini bir kayaya çizdi ve yüzyıllar sonra o kayanın parçaları toplanıp resmi birleştirildi” gibi söylemlere yansımıştır.
Bu tür söylemlere kesin ifadelerle karşı çıkan ve böyle bir resim yoktur diyenler olduğu gibi var diyenler de bulunuyor. Hatta resmin Vatikan’da olduğu bile söyleniyor.
Bu iddia, yine açık kaynaklardan birinde, “Erzurumlu İlahiyatçı açıkladı: Doçent Doktor Necati Tetik, “Hazreti Muhammet’in ve diğer 3 peygamberin resimleri var. O resimler orada Vatikan’da saklanıyor.” ifadeleriyle yer buluyor.
***
Bu yazıyı, bu hassas konu yeniden tartışılsın diye değil Suriye’nin değerinin her açıdan önemli olduğunu hatırlatmak için kaleme aldım. Gidilesi, görülesi bir ülke…