Bugün ne siyaset,

Ne kulis,

Ne de Ankara’ya dair bir şeyler yazmak geliyor içimden.

*

Bolu Kartalkaya’da yitip giden 78 can.

85 milyonun ciğerini yaktı.

*

Çok üzgünüz, çok duyguluyuz, çok acılıyız.

*

Gece 03:30’da kurulan can pazarı ve o can pazarında yaşananlar çaresizliğin el kitabı gibiydi.

*

Sayfaları çevirdikçe yeni bir görüntü, yeni bir acı, yeni bir hikâye çıktı içinden.

*

Camdan atlayanlar, bebeğini pencereden atanlar, çarşaflardan hayat köprüsü kuranlar.

*

Beyazlar içindeki Kartalkaya’dan kapkara bir gece kaldı geriye

O kara gecenin sabahından geriye kalan ise gözyaşı.

*

Kim suçlu?

Kim kusurlu?

Kim sorumlu?

Kim hesap verecek?

*

Sorular, sorular ve yine sorular…

*

Önemi var mı artık bu soruların.

*

Acı olan şu ki;

Bu vahim olayda dahi konu yine siyasi zemine çekildi.

*

Suçlamalar, suçlu aramalar…

Takım tutar gibi partizanlık yapmalar.

Sen suçlusun ben suçsuzum çekişmesi…

*

Medyanın manşetlerinde ise

Oteller denetleniyor mu?

Yangın merdiveni var mı?

Ruhsatı kim verdi?

*

Bla bla bla…

*

78 canımızı alan o otele ben de gittim

Defalarca konakladım.

*

Kayak yapmanın tadını ilk o otelde aldım.

İlk o otelden kiraladığım kayak takımlarıyla kayak yaptım.

*

Aslında dışardan göründüğü gibi eski püskü olmayan içi yeni bir otel.

Seçkin misafirleri ağırlayan, bölgenin tercih edilen kayak otellerinden.

*

Ancak sorun şu ki;

Kayak otelleri yenilenmeyen, yıkılana dökülene kadar el sürülmeyen, masraf edilmeyen tesisler.

*

Çok müşteri, çok para esasıyla işletiliyorlar

*

Hani “taaaa dağın başında” diye bir söz vardır ya. İşte bu söz tam da bu oteller için söylenmiş.

*

Şehirden kilometrelerce uzakta, rakımın yüksek olduğu, gözden ve gönülden uzak tesisler bunlar.

*

Hizmetleri ve İşletilmeleri tamamen kara düzen esasına göre.

*

Sahiplerinde “Gittiği yere kadar” kafası hakim.

*

Yani,

“yanana” , “yıkılana” kadar.

*

Deniz tatili otelleri gibi sürekli yenilenen tesisler değiller.

Denetlenmeleri zayıf.

İşin içine hatır gönül ilişkileri de girince

Seyreyleyin cümbüşü.

*

Dedim ya, mantık

“Gittiği yere kadar işte”.

*

Tıpkı maden kazalarında yaşadıklarımız gibi

*

Bir yerler patlayacak ya da yanacak.

Ondan sonra kurallar, denetlemeler gündeme gelecek.

Sorular sorulacak, cevaplar aranacak.

*

2025 yılında

felaketlerin ardından

Hala,

Kim sorumlu?

Suçlu kim?

Sorularının soruluyor olması ne kadar can yakıcı.

*

O zaman ben de soruyorum.

Ne fark eder?

*

Diyelim ki sorumlu belediye ya da bakanlık.

Ne fark eder?

*

Bu şekilde kurallara uyulmadan işletilen yüzlerce, binlerce otel ve tesis var

*

İşletme sahipleri ile ahbap çavuş ilişkisi devam ettiği sürece,

partizanlıklar devam ettiği sürece biz daha çok izleriz bu filmleri.

*

Deprem olur, 10 gün depremi konuşuruz.

Grizu patlamasında 10 gün madenleri

Selde alt- üst yapıyı

Yangınlarda, ihmalleri konuşuruz.

*

Ama yalnızca 1 hafta 10 gün.

*

Sonrası mı?

Ortalık süt liman.

*

Hafızalar yine balığınki gibi.

*

Ta ki yeni bir patlamaya, yangına ya da felakete kadar.

*

Umarım artık bu gidişe bir “dur” denir.

*

Her yer ve her şey zamanında ve usulüne uygun olarak denetlenir.

*

•Yeni canlar yanmasın,

aileler dağılmasın,

 evlatlar anne babasız,

anne babalar evlatsız kalmasın diye.

*

Temennimiz 85 milyon gülen yüz.

Ve daha güçlü bir Türkiye!

***

SON SÖZ

Umarım Kartalkaya yangınında fatura garsonlara,

güvenlikçilere ya da resepsiyon görevlilerine kesilmez.

*

Gerçek suçlular amasız ve fakatsız cezasını bulur.

*

Bir çift söz de yaşanan büyük acıya rağmen utanmadan otelin etrafında kayak yapanlara.

*

Siz insanlıktan nasibini almamış modellersiniz.

Vicdan noksanı müptezellersiniz.