Dünya sinemalarında 10 aydır vizyonda olan bir drama filmi…

Vahşet, korku, kan, nefret, zulüm, ölüm… siyah beyaz bir film; seyrederken içinde biraz merhamet ve vicdan taşıyanların gözlerinin buğulandığı ve belki kafasını çevirince hemen etkisinden kurtulduğu, devasa platformlarda sergilenen, adına insan denen biz mahlukların acınası hallerini, acziyet ve zavallılığını gözler önüne seren, bir avuç insan artıklarının diğer insan denen yaratılmışlara zulmettiği, astığı astık, kestiği kestik bir şekilde yeryüzünde hüküm sürdüğü bir sahnede takıldık kaldık.

Biz, elinden dua etmekten başka bir şey gelmeyen her insan gibi, özellikle bir Müslüman olarak evde oturmaktan usandık. Birkaç ürünü boykot etmekten başka hiçbir şey yapamamaktan usandık. Allah’tan İsrail’i kahretmesini istemekten, beddua etmekten usandık.  Müslüman kimliği taşıyan insanların duyarsızlığından, insanlığını kaybetmişlerin arsızlığından usandık.

Kınama İşbirliği Teşkilatının ! kınamasından usandık. Müslüman liderlerin bir araya gelip hiçbir şey yapamamasından usandık.

Birinden şöyle bir şey duymuştum: Geçmişimizle övünüyor, tarihin arkasına sığınıyoruz ancak bugün olanlara seyirci kalmaktan öteye gitmiyoruz…

Biz artık zulme seyirci kalmaktan usandık !

Sözde düşman ancak ortak payeleri İslam’ı ortadan kaldırmak olan ve varlıkları ile birbirini besleyen, Ortadoğu’daki gücünü birbirinden alan iki ülke, İran ve İsrail’in oyunlarından usandık.

Evet, Ortadoğu’da casusluk ajansları, savaş stratejileri ile her ne kadar ayrı görünse de asıl hedefleri İslam’ı yıkmak olan bu iki ülke, biliyoruz ki varlıklarını birbirlerine borçlular.

Her fırsatta dile getirdiğimiz gibi bin yıllık plan tıkır tıkır işliyor. Unutmamak lazımdır ki tarihte Müslümanlar, bir taraftan Moğollar ve bir taraftan haçlılarla savaşırken, İran her zaman Müslümanlarla savaşmıştır.

Hiçbir zaman batılı devletlerle savaşmayan ama her zaman onlara düşman gibi bir algı ile hareket eden İran, Müslüman kılığında İslam’a düşmandır.

Hamas lideri İsmail Haniye’nin davete icabet etmesi şehadetine sebep olmadı mı? Tıpkı Efendimizin göz nuru Hz. Hüseyin’in de Kufe’ye davet edilmesi gibi değil mi ?

Ne oldu ?

Müslümanlar o gün de gaflet içinde tefrikaya düşüp seyirci kaldılar, bugün de seyirci kalmaya devam ediyorlar.

Vadedilmiş topraklar diyerek Arz-ı Mev’ud hayali ile topraklarımıza kadar gelecek olan bu vahşet şimdi durdurulmaz ise, kıyametin başlayacağını söylemek hiç de ütopik olmayacaktır.

Hamas lideri şehit İsmail Haniye’nin alçakça suikaste uğraması 3. Dünya savaşının pimini çekmiştir. Artık Ortadoğu’daki bu vahşetin son bulması için ne yapılması gerekiyorsa, mazlum coğrafyaların hamisi olarak yerine getirmek ve harekete geçmek gerekmektedir.

Her türlü savunma ve savaş argümanlarını temin ederek düşmanın tehdidine boyun eğmeden gereken hamleyi yapmak elzemdir, zira kumanda edilmekten de usandık.

Nitekim tüm teknolojik yenilikler, sosyal platformlar, iletişim ağları ne yazık ki Siyonistler ve onlara hizmet edenlerin elinde.

Müslümanlar olarak kayda değer bir sosyal ağ oluşturmamız birinci önceliğimiz olmalı. Tepkimizi dahi dile getiremiyoruz. Öldürüyorlar, yakıp yıkıyorlar, istediklerini istedikleri gibi servis ediyorlar ancak caniliklerini duyurmamıza müsaade etmiyor, sadece seyirci kalmaya mahkum etmek istiyorlar.

Biz artık prangalara mahkum olmaktan usandık.

İçimizdeki tüm asalaklara rağmen şehit Haniye’den dolayı devletimizin almış olduğu karar neticesinde yaptırımından gurur duymakla birlikte, bir an evvel kendi potansiyelimizi ortaya koyarak her alanda bağımsızlığımızla meydan okumanın ve mazlumların hakkını gözeterek, zalime zulmünü haykırmaktan öteye geçmenin vaktinin çoktan geldiğini ifade etmek istiyorum.

Velhasıl, biz artık usanmaktan usandık !

Selam ve dua ile…