Nurettin Yıldız, kendisi dini sohbetler vermesiyle tanınan bir isim… ve kendisini yaptığı bazı açıklamalar nedeniyle vaktiyle eleştirdiğim de olmuştur. Yıldız, geçtiğimiz günlerde bazı açıklamalar yaptı.
Yıldız konuşmasında özetle şöyle diyor; “Şeyh önce kendisini kurtarsın, cennete gitsin. Makam arabaları olan adamlar iman kabul ediyor, tövbe kabul ediyor... Papaz mısınız siz ya ne günahı siliyorsunuz? Kimsiniz?"
Açıklamaları, İslam adına doğru ve isabetlidir ve maalesef geç kalınmış açıklamalardır. Hatta kendisi gibi İslam adına doğru olanı söylemesi gereken, İslami ilimlerle meşgul birçok isim, neden bu doğruları söylemiyor da göğe bakıp ıslık çalıyor, hayret edilesi bir durum.
Tarikatları tümden zararlı ilan etmek, şeyh-mürit ilişkisini yok saymak, tarikatların İslam’a hizmeti olmadığını söylemek doğru olmasa da geldiğimiz noktada birçok tarikatın İslam ile alakası olmayan ve hatta Kur’an-ı Kerim’e ve Peygamber (SAV)’e karşı tavır ve tutum içine giriştiklerini görmek mümkün ve bunu İslam adına yaptıklarını iddia ediyor olmaları da abesle iştigal. Zira…
Zira, Kuran-ı Kerim’den ve sahih hadislerden öğrendiğimiz kadarıyla İslam’da kul ile Allah arasına kimse giremez. Yani kimse sizi cennete ve cehenneme götüremez, getiremez. Burada mecazen söyleyecek olunursa, iki muhatap vardır; Allah ve kul. Allah, kullarına yerine getirebilecekleri görevleri yerine getirebilecekleri şartları taşıdığında verir, Allah kullarını doğrudan muhatap kabul eder; buluğa erince namazı kılın, belli bir miktar malınız olunca zekatını verin, yetimin hakkını yemeyin, haksız yere bir cana kıymayın, zinaya yaklaşmayın, yalan söylemeyin… mesaj açık, buyruk net. Bu konuda da Allah, emirlerini yerine getiren kullarına cenneti vaat eder. Allah’ın rızasını kazanacaklarını müjdeler. Müteşabih, yani üzerinde manası açısından tartışmaların olduğu ayetlerde de değil apaçık ayetlerde defalarca bunu belirtir.
Kuran’ı Kerim bir parçası ele alınarak izah edilebilecek bir kitap değil o nedenle birçok ayetle yukarıda ifade edilenlerin Kuran’daki karşılıklarının meseleyi açıklamaya yetecek kadarıyla şöyle paylaşabiliriz…
Allah, Kuran’da salih amel işleyen kullarını cennetle müjdeler. Ayetlerde geçen salih amel’lerden maksat da başta ibadetler olmak üzere her türlü olumlu ve yararlı davranışlardır.
“İman edip salih ameller işleyenlere gelince, onlar cennetliktir, onlar orada ebedî kalacaklardır.” Bakara Suresi-82. ayet.
“İman edip salih amel işleyenleri, içinde ebediyen kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğiz.” Nisa Suresi-57. ayet.
“Allah, iman edip salih ameller işleyenlere, günahlarını bağışlayacağını ve onlara pek büyük bir mükafat vereceğini vaadetmiştir.” Maide Suresi-9. ayet.
“İman edip salih ameller işleyenlere gelince, ki biz kimseyi gücü yetmediği şeylerden sorumlu tutmayız, işte onlar cennetliktir ve orada sonsuzca kalacaklardır.” Araf Suresi-147. ayet.
Salih amel işleyen kullar da muttakiler olarak tanımlanır ve kendileri yine cennet ile müjdelenir.
“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.” Bakara Suresi- 177. Ayet.
Ve ayrıca hiçbir kişi bir başka kişinin günahını silemez, affedemez, bu şeyhiniz olsa dahi böyledir. Allah-ü Teala Al-i İmran suresi 86. ayette “İman ettikten, Peygamber’in gerçekliğine bizzat şâhit olduktan ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra bile bile inkara saplanan bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Çünkü Allah, öyle zâlimleri asla doğru yola erdirmez.” buyurduktan sonra aynı surenin 89. ayetinde “Ancak bundan sonra tevbe edip hallerini düzeltenler müstesnadır. Çünkü Allah, çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.” buyurur.
Zannediyorum bir köşe yazısı için bu kadarı kafi. Allah, Kuran’da hiçbir aracı olmaksızın kullarını doğrudan muhatap kabul ettiğini belirtir, onlara emrettikleri ve nehyettiklerine uydukları müddetçe cennete gideceklerini vaat eder. Hiçbir ayette şeyh ya da başka bir aracının kimseyi cennete götüreceğinden ya da günahını sileceğinden bahsetmez aynı şekilde bu durum hadislerde de böyledir. Ve hatta tam aksi şöyle buyrulur Kuran’da:
“Hiçbir günahkar başka bir günahkarın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri halde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah’adır.” Fatır Suresi-18. ayet.
Elbette Allah ve kul ilişkisi, amir-memur ilişkisi gibi ben sana görev vereyim sen yap, sana karşılık olarak şunu vereceğim şeklindeki pragmatik, rasyonel ve ruhu olmayan bir ilişki değildir. Allah ile kullar arasındaki ilişki insanı manen mutmain eden, razı olmaya-olunmaya, kalpte doğan huşu ve mutmainlik haline dayanır ve bunun en güzel ifadesi de şu ayette bulunur:
“Size bunlardan daha güzelini haber vereyim mi? Takva sahiplerine Rableri katında altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve hepsinden öte Allah’ın rızası vardır. Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.” Al-i İmran Suresi- 15. ayet.
“Ve o gün, Allah, cennetlik olan mü'min kimseye hitaben şöyle buyurur:) “Ey mutmain olan nefis! Sen O'ndan (Allah'ın verdiği bütün mükâfatlardan) razı, O da senden razı olarak Rabbine (O'nun manevi huzuruna) dön. (Razı olduğum salih) kullarımın arasına katıl ve gir cennetime.” Fecr Suresi- 27. ve 30. ayetler.
Tüm bahisleri bir ayette izah etmek gerekirse de şu ayete bakmak kafidir.
“Şüphesiz, iman edip, salih ameller işleyenler var ya; işte onlar mahlukatın en hayırlısıdırlar. Onların mükafaatı Rabb’leri katında, altından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Bu, Rabbine haşyet duyanların mükafatıdır.” Beyyine Suresi- 7. ve 8. ayetler.
Yani evet, cennet hak bir vaattir ve Allah kullarına şunları yaparsanız cennetliksiniz der ancak bununla birlikte somut bir karşılık dışında, hiçbir karşılık beklemeden razı olma makamı da vardır ve sanıyorum en güzeli de odur.
Konumuza dönecek olursak, Allah cennete gitmenin, kendi rızasını kazanmanın binlerce yolundan bahsediyor. Dahası günah, hata biz kullar için olduğundan ötürü, tövbenin de varlığından, insanı affedeceğinden bahsediyor. Bunların hepsinin sadece ama sadece Allah ve kul arasında geçeceğini belirtiyor, Hristiyanlıkta olduğu gibi hiçbir kişi bir kulun günahını silemez, bazı tarikatlarda olduğu gibi hiç kimse bir başkasını elinden tutup cennete götüremez, şefaat edemez. Yani cehennemden azad olmanın ve cennete kavuşmanın, Allah’ın rızasına nail olmanın yüzlerce yolu var ve bunlardan hiçbirisi bir şeyhe intisap etmek değil. Dolayısıyla, hem İslam’a, İslam’da olmayan şeyleri sokmaktan hem aslı astarı olmayan bir İslam anlayışı icat etmekten vazgeçseniz iyi olur zira kendisini kurtarıp kurtaramayacağı dahi belli olmayanların -çünkü bunu ancak Allah bilir- bir başkasını kurtarmaya kalkmasının lüzumu olmadığı gibi İslam’da da yeri yurdu yok, vesselam.