Geçtiğimiz hafta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’te DEM Partililerle tokalaşması “olağan dışı” olduğu için oldukça fazla konuşuldu ancak geçen haftanın gündemi, asıl olağan dışı meselesi CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iktidarla normalleşme başlığı altında 28 Şubat paşaları ile ilgili “Ben Erdoğan’dan 28 paşalarını istedim, hallettiler” açıklaması yapmasıydı. Zira Sn Bahçeli’nin DEM’e zeytin dalı uzatmasının sebebi, İsrail’in Gazze işgalini genişletip Lübnan’a kadar yayma ihtimali sonrası PYD’nin Suriye’deki etkinliğinin artıp Türkiye’nin güvenliği ile ilgili riskler oluşturma ihtimaline karşı bir seçenek olarak DEM ile diyalogu anlaşılabilir bir siyasi hamleydi ve pragmatik de olsa olumluydu. Ancak Özel’in açıklamaları birçok açıdan facia… siyasi iflas desem abartı olmaz sanırım…

Türkiye’nin çok sayıda problemi var. Türkiye, sosyal medyanın pesimist dilinde resmedildiği gibi ölüp bitmiş bir ülke değil ancak hukuk, demokrasi, toplumsal huzur, şiddet ve kadına yönelik şiddet, ekonomi gibi önemli problemler ülkeyi yoruyor.

Bu problemlerin müsebbibi iktidar, ve elbette bu problemleri çözdüğünü, çözeceğini, hatta problemlerin olmadığını ve hatta hatta bazı problemlerin failinin muhalefet olduğunu iddia ediyor. Hepsi benim hatam diyecek hali yok. Zaten düşen oylar sonrası “mesajı aldık, gerekeni yapacağız” sadece seçim sonrası için söylenen ezberlerden ibaret, mesajı aldıkları, gerekeni yaptıkları falan yok. Ancak şu durumda, muhalefetin sorunu nedir ve muhalefet başkanı Sn Özel neden iktidarın muhalefet bakanı gibi konuşuyor, anlamak güç…

Özel’in son dönemdeki normalleşmesinin anormalleşmeye dönüşmesinin zirve noktası “istedim, hallettiler” meselesine yakından bakalım…

Ülkede onlarca problem varken Özel’in tek derdinin 28 Şubat paşaları olması, şu durumda CHP’nin oy almaya çalıştığı muhafazakar kesimler ve dindar kesimleri kaybetmesi anlamına geliyor. Zira ülkede birçok problem varken Özel’in listesindeki ilk sıraya “irtica ile mücadele” gibi manipülatif bir meselenin mimarlarının oturuyor olduğunu görmek, darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği kesimler için “CHP aynı CHP” anlamına geliyor. Helalleşme çağrıları nedeniyle mütedeyyin kesimden oy alabilmiş bir CHP, yarın seçim olsa aynı oyu alamaz, misal ben böyle bir CHP’ye oy vermem. Hayır, 28 Şubat’ı tecrübe etmiş, 28 Şubat’ı halen yaşayan biri olarak 28 Şubatçılara olan haklı kırgınlığım nedeniyle değil ve zaten 70 yaşını geçmiş kişilerin hapiste olmasının insana verdiği bir teskinlik de yok. Sadece muhalefetin Türkiye tipi laikçilik sarmalı takıntısından kurtulmadığını gördüğüm için ve emin olun tek gören de ben olmayacağım.

“İstedim, halletiler” vakasının ikinci problemi ise doğrudan CHP seçmenini ilgilendiriyor. Baştan belirteyim, CHP’nin helalleşme söyleminin CHP tabanında sanıldığı gibi fazla bir karşılığı yok. Ama aynı zamanda 28 Şubat paşaları da tabanın önceliği değil. CHP tabanı, ülkedeki her kesim gibi çocuklarının geleceğinin güvende olduğu bir ülke istiyor. Ekonomik problemler yaşamak istemiyor. Sokakta güvenle yürümek istiyor. Ama her şeyden önemlisi partilerinin iktidar olmasını istiyor. Liderleri, iktidarın gölgesinde kontrollü muhalefet olmasın istiyor. Yıllar sonra ilk kez CHP’nin oy oranı AK Parti’yi yerel seçimde geçmiş, genel oranda eşitlenmişken liderlerinin iktidara kendi eliyle iktidar armağan etmemesini istiyor. Ancak Özel, bu beklentilerin tam aksi biçimde davranıyor. Ve bunu anketlerde de görüyoruz zira son çalışmalar, AK Parti’nin son anketlerde bir süre sonra ilk kez CHP’nin birkaç puan önüne geçtiğini söylüyor, elbette bunda Özel’in de payı var.

Bir fısıltı gazetesi de der ki, “AK Parti ve MHP ortaklığı artık AKP için bir yük haline geldi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir müttefik arıyor, bu müttefik de doğal olarak CHP olabilir. Bu nedenle Özel, iktidara bu kadar yakın mesafede duruyor.” Diyelim ki öyle, uzun yıllar sonra CHP, iktidar olmaya bu kadar yaklaşmışken gidip de AK Parti ile ittifak yaparak kendi potansiyelini, iktidar içinde harcayacaksa, ülkeye bu anlayıştan nasıl bir fayda gelir? El cevap: Hiçbir fayda gelmez…

CHP, son yıllarda Kemal Kılıçdaroğlu’nun da çabalarıyla Türkiye partisi olmaya yöneldi. Buna bağlı olarak da oy oranını arttırdı. 6’lı Masa’nın önemli ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in masadan kalkıp seçimi iktidara armağan etmesine rağmen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yer yer belediye başkanlığı yerine cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyormuş gibi davranmasına rağmen CHP oyları yerel ve genel seçimlerde arttı. Yani CHP, iktidar olmaya hiç yaklaşmadığı kadar yaklaştı ancak Özel, bu “başarıdan” vazgeçiyor. Bu siyasi iflas değil de nedir, yoksa ben mi abartıyorum?

Unutmadan belirtmek de gerekiyor. Gençler bilmez, eski CHP her darbenin yılmaz savunucusuydu. Yeni CHP ise daha demokrat bir çizgiye yöneldi ama eskisi kadar tutkulu olmasa da Özel’in eliyle yeniden darbeyi olmasa da 28 Şubatçıları savunmaya soyundu. Ve biri de çıkıp demedi ki; 28 Şubat silahsız da olsa bir darbeydi, ülkenin demokrasisi yara aldı, bankaları soyuldu, kadınlar hedef tahtasına oturtuldu… şimdi o sürecin mimarı ve savunucuları ile o sürecin mağduru olduğunu söyleyenler kol kola girmiş 28 Şubat paşalarını serbest bırakma konusunda “sorunsuzca” anlaşıyor. E o zaman fısıltı gazetesine gerek yok, resmi ittifaklara da… birileri kendi aralarında birtakım anlaşmalar, ittifaklar yapmış. Yapmış da acaba kimin için yapmış ya da niye yapmış ve CHP ile AK Parti seçmeni bunun farkında mı? Yahut şöyle sorayım; ülkenin vatandaşlarının öncelikli sorunları, iktidar ya da muhalefetin umurunda mı?