İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başı davalardan kurtulmuyor.

Hakaret davasından usulsüzlük davasına ve hatta diplomasının incelenmesine kadar birçok konuda İmamoğlu yargı merceği altında.

Elbette yargı olmadığınız için dava veya soruşturma süreçleri ile ilgili yorum yapmamak gerekiyor. Belki hakaret de etmemek.

Ancak yargı merceği sadece İmamoğlu için geçerli değil.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve bazı CHP’li siyasilere de dava açılıyor.

Halk TV gibi CHP’ye yakın haber kanalı da RTÜK tarafından sık sık mercek altına alınıyor.

Halk TV’de program yapan birçok gazeteciyle ilgili de suç duyuruları, davalar var.

CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’a da yolsuzluk nedeniyle yargı yolu görünmüştü.

Yine belirtmekte fayda var, elbette bu davalarda kim suçlu kim değil bilemiyoruz, o yargının işi, bir suç, bir hakaret, bir yolsuzluk varsa soruşturulmalı.

Ancak…

Ancak suçlar ve kabahatler konusunda CHP bünyesindeki kişiler sürekli mercek altındayken iktidar ve çevresine yönelik herhangi bir yargı girişimi olmuyor.

Ya da iktidara yakın kanallar, gazeteciler yargının ya da RTÜK’ün konusu olmuyor.

Demek ki kendileri yargı ile yolları kesişmeyecek kadar pür-i paklar.

En azından iktidar için öyle.

Ancak…

Ancak iktidar ve destekçileri dışında ülkenin geri kalanı böyle düşünmüyor gibi…

Neyse…

“Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması nedeniyle önünün kesilmesi için kendisine siyasi yasak getirileceği, kendisine yakın medyanın da bu nedenle yargı tarafından mercek altına alındığı” söyleniyor. Çünkü böyle düşünenlere göre İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan fazla oy alması kesin.

Hiç sanmıyorum.

Yarın seçim olsa İmamoğlu ve Erdoğan son turda ikisi kalsa seçimi Erdoğan’ın alacağını düşünüyorum. Bu temenni değil, öngörü, tahmin…

Ancak bazı çevreler İmamoğlu’nun Erdoğan karşısında seçimi kazanacağına kesin gözüyle bakıyor.

Diyelim ki İmamoğlu’un Erdoğan karşısında seçim kazanma ihtimali var, bu nedenle siyasi yasaklarla önü kesilecek. O zaman İmamoğlu tepki oyuyla popülerliğini arttıracak, siyasi yasakla önü kesilirse kendi yerine aday olarak işaret ettiği kişi İmamoğlu’na gelecek tepki oylarını alacaktır. Şöyle bir tabloda, İmamoğlu yerine diyelim aday Özel ya da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş oldu. Erdoğan karşısında Özel ve Yavaş’ın İmamoğlu kadar şansı yok ancak İmamoğlu nedeniyle kendilerine gelecek tepki oyları Özel ya da Yavaş’a gidecek, oylarını arttıracaktır. Sn Erdoğan, rakiplerinin oylarını niye arttırsın ki?

Belki şöyle bir itiraz gelebilir; Yavaş, İmamoğlu gibi iktidar ile doğrudan karşı karşıya gelen bir isim değil ya da Özel daha önce olduğu gibi “normalleşme” ile iktidarla asgari müşterekte de olsa buluşabilir, bu nedenle iktidarla birlikte olabilirler, Özbudunlar, Zorlular gibi AK Parti saflarına yönelebilirler. Mümkün mü… seçim kazanmış, cumhurbaşkanı olmuş bir isim neden gidip iktidar cephesine katılıp kendi siyasi hayatı başlamadan bitirsin?

O zaman neden İmamoğlu ve CHP ile çevreleri yargı yoluyla mercek altına alınıyor, siyasi yasak ihtimali kapıda bekliyor?

Neden Sn Erdoğan’ın adaylığı kesinmiş gibi konuşuyoruz? Olası bir senaryoya göre ya Erdoğan aday olmazsa ve kendisinin onay verdiği bir aday seçime girecekse ve o adayın olası rakipleri elimine ediliyorsa? Olamaz mı? Seçimler ilgili her senaryoyu konuşuyoruz ancak bunu konuşmuyoruz… İmkansız bir olasılık değil. Elbette temenni değil bir tahmin. Ve elbette bu tahminin, kötü karakterlerin “Erdoğan sağlığı” ile ilgili yaptığı felaket iddialar ile alakası yok, Allah sağlık sıhhat uzun ömürler versin.

Kim bilir belki de “AK Parti içerisinde bir Kemalist bir de milliyetçi muhafazakarlar, İslamcılar var ve bu farklı gruplar etkinliklerini arttırmak için parti içerisinde birbirlerine karşı mücadele halinde” şeklindeki söylentilerin arkasında da Erdoğan’ın bir ihtimal aday olmaması durumunda aday olmak için bekleyenler vardır. Çok ihtimal dışı değil, zira bunu çözüm sürecinde görüyoruz; milliyetçi muhafazakarlar ve İslamcılar çözümden yana, Kemalist denilebilecekler ise çözüme karşı… sanki böyle düşününce çözüm konusunda bir İmralı bir kayyım şeklinde yürüyen anlaşılması güç süreç de kısmen anlaşılabilir olmuyor mu?

Yani Erdoğan’ın siyasi deha olarak bu seçimde her ihtimali ama her ihtimali düşündüğü bir gerçek, o nedenle yargı meselelerini sadece ama sadece İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı ile birlikte düşünmemek gerekiyor. Çünkü Sn Erdoğan’ın oyun kurucu olduğu bir siyaset sahnesi tek ve düz bir ihtimalden fazlasını içeriyor. Dolayısıyla meseleye tek bir noktadan değil de biraz daha geniş ve birbirinden farklı birden çok ihtimal üzerinden bakmak gerekiyor.

Unutulmasın; başta sorulan bir soru vardı; hukuk bir tek CHP’ye mi işliyor? Bu soruyu, yargıya güven sağlanması ve adalet adına sormak oldukça olağan da… son günlerde bu soruları soranların bazılarına bakılınca da görülen bazı şeyler var, misal kendilerinin de vaktiyle yargıyı sopa gibi kullanma taahhüdünde bulunmaları; Erbakan’ı yargılama, hükümet düşürme, parti kapatma, Erdoğan’a siyasi yasak, parti kapatma davaları… Erdoğan’a ve sadece Erdoğan’a değil, ailesine, henüz çocuk yaştaki torunlarına kadar “Yargılanacaksınız!” diye tehditlerde bulunanlar, bugün yargıya güvenin azalmasındaki rolleriyle yüzleşmeden ülkede “normalleşme” pek mümkün görünmüyor. Ve adil olarak konuşmak gerekirse bu “yargılanacaksınız” tehditleri de bugün yaşananları haklı çıkarmıyor.