ABD Başkanı Trump, Yemen’deki Husilere karşı savaş açtıklarını duyurdu. Trump yönetiminin Ortadoğu’dan askerlerini çekecekleri konuşuluyorken böyle bir karar, şaşırtıcı ya da tezat değil zira Trump’ın Ortadoğu politikası, ABD’nin artık Ortadoğu’da kalıcı, sürekli müdahale eden, ABD dışındaki “uzak” bölgelerin komiserliğini yapmak üzerine kurulu değil. Bunun yerine Ortadoğu’da kısa süreli, vur-çekil şeklinde yani “daha az zahmetli ve daha az masraflı” politikaları tercih ediyorlar, edecekler. Bir diğer gerekçe ise İsrail’i sınırlamak, evet doğru okudunuz sınırlamak…
Netanyahu ve aşırı radikal sağcılardan oluşan kabinesi, güvenlik bahanesi ile kendisine izin verilen işgallerin sınırına ulaşmış durumda ancak yine de daha fazlasını istiyor. Ancak her ne kadar 7 Ekim’den bu yana İsrail’in tüm aşırı şiddetine rağmen İsrail, ABD ve Avrupa’nın desteğini arkasına almış olsa da bir yerde Netantahu’ya “dur” deme isteği hissediliyor. Zira Netanyahu’ya verilen destek Avrupa için konuşursak tüm “Avrupa değerlerini”, ABD için konuşursak ABD’nin tüm “demokrasi, özgürlük” iddialarını yerle yeksan etmiş durumda. Ancak ne Avrupa ne de ABD, İsrail’den doğrudan vazgeçemez, doğrudan İsrail’i yalnız bırakamaz zira İsrail’in Avrupa’yı ve ABD’yi kendine tabi kılacak güvenlik ve ekonomik gücü var. Aynı zamanda ABD, eskisi gibi Avrupa ile ortak hareket etmek yerine Trump yönetimiyle birlikte Avrupa’ya karşı bir tavır alan konumda ve bu konumunun gereği olarak İsrail’i de Avrupa’ya kaptırmak istemiyor. Ve Avrupa’dan farklı olarak ABD ve İsrail’in örtüşen Ortadoğu politikaları, uzun süredir İran’ı çevrelemek üzerine inşa edilmiş durumda. Bu durumda da İsrail, Avrupa’ya oranla ABD’ye bir adım daha yakın duruyor.
Trump gibi küstah bir yönetici olsanız dahi şu durumda Netanyahu’nun aşırılıklarının tümüne evet diyemezsiniz aynı zamanda Ortadoğu’da askeri olarak kalmak istemeyen bir yönetimseniz İsrail’in Ortadoğu’daki emir eri olamazsınız ancak İsrail’e de bir şeyler vermeniz gerekir…
İsrail, Filistin’de “kendisine verilen izinden” fazlasına talip olduğu ve bu da artık pek mümkün olmadığı için İsrail’e Filistin dışında bir şeyler vermek gerekiyordu. Bu nedenle Trump, her ne kadar Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etmiş, “Yüzyılın Anlaşması, İbrahim Anlaşmaları” ile Arapülkeleri ve İsrail arasında normalleşmeye gitmeye çalışmışolsa da bu girişimler, İsrail aşırılığı nedeniyle istenen sonucu vermedi. Ayrıca İsrail’in kan gölüne çevirdiği Gazze’yi riviera yapmak isteğine Trump’ın çanak tutması sadece Gazzeliler, Filistinliler tarafından değil oldukça geniş bir kesimden tepki aldığı ve alacağı için İsrail’in istekleri “bak artık o kadar da değil” diyerek şimdilik ertelenmek zorunda kaldı. Ancak sürekli bir şeyler isteyen İsrail’e de bir şeyler vermek gerekiyordu, bu nedenle Gazze sahilleri olmayınca İran deneniyor. Zaten Trump’ın politikaları, Biden ve demokratlar gibi İran ile nükleer anlaşmalar üzerine değil İran’ı sınırlamak üzerine kurulu olduğu için Trump bir taşla iki kuş vurmak istiyor; bu politikalar ile de hem kendisi hem de İsrail’i memnun etmek mümkün.
Hatırlamakta fayda var… İran’ın sınırlanması meselesi birden Trump’ın yönetime gelmesiyle oluşmadı. İsrail, Lübnan’da İran’ı bir diğer deyişle Hizbullah’ı geriletti. İran’daki Hamas liderini öldürdü. İran’da siyasi isimlere suikast yapıldı. Suriye’de İran ile ortak hareket eden Esed rejimi devrildi. Yani İran’ın dışarıya uzanan eli kolu bağlandı. Bu yolun sonunda da İran’ı sınırlamak açısından sıra yine İran ile dirsek temasında olan Yemen’deki Husilere geldi ve Trump,Husilere karşı bir savaş başlattı. Belirtmekte de fayda var; farkındaysanız Trump, doğrudan ülkelere, uluslararası ortamın “meşru birimi” devletlere savaş açmıyor bunun yerine o devletlerin uzantılarını hedef alarak o devletleri sınırlıyor.Bu nedenle doğrudan İran’ı vurmak yerine Yemen’deki Husileri “deniz ticaretini engelliyorlar” diyerek vurmak, Trump için daha konforlu ve bu nedenle bunu tercih ediyor. Ama…
Ama mesele bir savaş açmaksa bu, yazıldığı kadar kolay olmuyor. Türkiye kamuoyunda genellikle “gösterilen” acılar nedeniyle daha hassas olunduğu için örneğin Suriye ya da Filistin konusunda daha fazla duyarlılık ve dikkat var ancak Yemen’de yaşanan kıyım da Suriye ya da Filistin’den aşağı kalır değil.
Yemen’de İran etkisi hem yeni değil hem de bir sır değil. Şia’nın bir kolu olan Zeydilik, Husilerin mezhebi… Husiler, Yemen nüfusunun ortalama olarak üçte birini oluşturuyorlar. İran’ın “devrim ihracı” faaliyetlerinin bir kolu olarak Yemen’de faaliyet gösteriyorlar. Yemen yönetimi ile Husiler arasında uzun süredir devam eden güç savaşı mevcut. “Arap Baharı” sürecinde ülke içindeki gerilim ve Husilerin etkisi arttı. Artan bu etki aynı zamanda İran etkisini de arttırdı. Buna bağlı olarak Suudi Arabistan Husilerin etkinliğini azaltmak için 2015’te Yemen’e müdahale etti. Husiler sadece İran ile değil aynı zamanda yer yer Hamas ile de ortak hareket ediyor ve İsrail’e yardım götüren gemileri de hedef alıyorlar. Husilerin Kızıldeniz’deki saldırıları ticareti de olumsuz etkiliyor ve Kızıldeniz güzergahı,Husiler nedeniyle kullanılamıyor. Dolayısıyla Husilerin ABD tarafından doğrudan hedef alınması şu durumda birçok amaca hizmet ettiği için pek sorun olarak görülmüyor. Ama… yine bir amamız daha var.
Ama… Husilerin, İran’ın yayılmacılığını önlemek, Suudi Arabistan, ABD ve İsrail’in güvenliğini sağlamak, uluslararası/küresel şirketlerin zarar etmesini önlemek için hedef alınması, “makul kabul edilebilecek” bir şey değil. Zira Yemen’de uzun yıllardır devam eden iç karışıklıklar hatta iç savaş ve dışarıdan müdahale sonucunda Yemen, Gazze’den çok farklı değil. Düşünün, bahsi geçen çatışmalar nedeniyle 150 binden fazla insan hayatını kaybetti. Yemen nüfusunun %80’i yardıma muhtaç, Yemen, çocukların açlıktan öldüğü bir yer, milyonlarca Yemenli çocuk, açlık, kıtlık ve salgın hastalık nedeniyle ölümle burun buruna… Bu nedenle “ama İran, ama Husiler” denilerek ABD’nin Ramazan günü Yemen’i vurması, sessizce seyredilemez, hele ki İsrail’in histerik işgal krizlerini teskin etmek için Gazze olmadı o zaman biraz İran’dan, biraz Yemen’den verelim küstahlığı da kabul edilemez.