Türkiye yine (her zaman denildiği gibi) çok önemli bir seçime gidecek!
Bu seçimin önemli olmasındaki en büyük etken iktidarın çatırdayan ekonomi politikasının sonuçlarının artık ayan beyan ortaya çıkması ve vatandaş tarafından hissedilir hâle gelmiş olması ile oldukça ilintili…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’nin bertaraf edilmesinden sonra ülkenin birliğini korumak için aldığı sert tedbirlere karşı tepki vermeyen ekonominin, anayasa değişikliği ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçerek denge denetleme sisteminde büyük bir gedik açması ile esas tepkiyi vermeye başlamıştı.
ABD Başkanı Trump’a kafa tutulduktan sonra geri adım atılmayacağı pozuna yakılan dolarların yanında “Yeni bir şey deniyoruz!” diye Türk Lirası’nın itibarını yerle bir etme politikasının tabiri caizse bizi soktuğu keseden yiye yiye kefenin cebini gördüğümüz durumun sonuna geldik.
Vatandaşa öncesinde çok anlatıldı.
Ama makro ekonomi, finans piyasası ya da kamu bütçesi gibi konularda ilgisi ve bilgisi olmayan vatandaşın durumu anlaması ancak kafasına düşen kaya ile mümkün oldu.
Bu durum geri dönüşü epey zor bir tablo ile yüzleşmemize neden olsa da, bu seçim gerçekten de o seçim olacak!..
Çünkü iktidarın ülkeyi toparlamak için parasal sıkılaşmayı artırması gerekiyor.
Herkes Mayıs ayındaki genel seçimlerden sonra olduğu gibi zam yağmuruna tutulacağını zannediyor ama hayır öyle olmayacak!
Olacak olan parasal sıkılaşmadır.
Yani kredibiliteyi yani kredileri büyük ölçekte piyasadan çekecek faiz artışlarına gitmenin yanı sıra bir dizi regülasyon yani yasal düzenleme bizleri bekliyor.
Bunun getireceği sonuç da şöyle olacak:
Halihazırda kredi veya kredi kartı ile küçük ekonomisini döndüren milyonlarca insan var.
Kredi muslukları vatandaş için seçimden hemen sonra kısılmıştı.
Sıra iş dünyasına geldi.
Esnafın, KOBİ’nin, pazarlamacı ve daha bilumum işverenin kredi limitleri daralacak.
Bu işletmeler borç parayla işlerini ya da borçlarını çevirdikleri için artık bunu yapamaz duruma gelecekler ve bir bir iflaslar ve ardı sıra intiharlar gelmeye başlayacak.
Bunun getireceği sosyal sorunların nereye varacağını hep birlikte izleyeceğiz.
Emeğiyle geçimini sağlayan vatandaş nezdinde ise şöyle olacak:
Şu an kredi kartı harcamaları epey yükseldi.
Çünkü hane başı yüksek borçluluk oranları düşük olan maaşlar nedeniyle kişilerin ev ekonomisini ancak kredi kartı ile döndürmesine neden oluyor.
Kredi kartı aynı zamanda kayıtlı ekonomiyi beslediği için önemli bir vergi toplama aracı olduğundan sistemden çıkarılamaz, fakat enflasyonun yani fiyatlar genel düzeyindeki artışın aşağı yönlü bir duruşa geçmesi için buradaki geniş alım gücünün de daraltılmaya ihtiyacı olacak.
Kredi kartı limitlerini direkt daraltacaklarını düşünmüyorum bunu yerine yükselişi süren enflasyonist ortamda maaş karşılığına denk gelecek limit epey azaldığı için bu süreç zaten otomatik olarak alım gücünü düşürecektir.
Belki hızlı ve güçlü bir sıkılaşma için yasal olarak net maaşın 4 katına kadar olan kredi kartı limitleri de aşağı çekebilirler.
Bununla ulaşılmak istenen amaç alım gücü sınırlandırılan tüketicinin ticaretten kopmaması için satıcıların fiyat artışını öncelikle durdurması sonra da aşığı yönlü düşürmesidir.
Bu yolla enflasyonda kırılım başlar ve süreç uzadıkça bu fiyatların ve fiyatlamanın dengeye oturduğu bir ortam yaratır.
Peki bu süreçte sosyal bunalım ne olacak?
Açlık sınırının altına gelen asgari ücret bir yanda bunun çok çok altındaki emekli maaşı nedeniyle aylardır süren emeklilerin isyanı başka bir yanda…
Bir de bundan sonra durumu görmek gerekiyor.
Artık kaynakların yeniden dizayn edileceği bir süreç işleyecek.
Bu sürede dezavantajlı olan halka yardım etmek için bütçede yeterli kaynağı olmayan hükümetin imdadına ancak yerel yönetimler yetişebilir.
Bu seçimde belediyeleri kim alırsa alsın herkes halka yardım etmek zorunda kalacak.
Yatırımlar aksayacak, halkın genel durumu iyileştirilmeye çalışılacak.
Çünkü aksi bir politika belediye başkanlarına olan yaklaşımı büyük ölçekte olumsuz bir havaya götürecektir.
Ama bu zor durum nedeniyle belediye kaynaklarını halka yönelten belediye başkanları aksine bir hava yakalayarak siyasi itibarlarını artıracak ve gelecek dönemde daha büyük koltuklara hamle yapma fırsatını elde edecektir.
Yani sizin anlayacağız her şey hesap ve denge, kimse gerçekten sistemi düzeltmeyi umursamıyor.
Herkes sadece fırsatlardan yararlanmaya çalışıyor.
Hükümet de işte böyle bir tabloda kaybettiği belediyelerle ilgili yaşanan ekonomik bunalımın sebebinin bir kısmını el değiştiren belediyelere bağlayacak öte yandan ise bir süredir hazırlıkları devam eden Irak’a sınır ötesi operasyona ile gündemi meşgul edecek.
Türk halkının devletçilik seviyesi epey yüksektir.
Bu yadsınamaz bir gerçek…
Hassasiyetin farkında olan iktidar, sıkıştığı her durumda devletin bekasını gündeme getirdiği bir siyasal dili yıllarca kullandı.
Aynı şekilde AK Parti’nin ilk yıllardaki zorlu ekonomik koşullarda art arda terör operasyonları yapmasını da unutmamak gerekiyor.
Yani zaten bildikleri senaryoyu işletecek ve ekonominin içinde bulunduğu durumun terörle mücadele operasyonları nedeniyle ortaya çıkan maliyetten kaynaklandığı algısını pekiştireceklerdir.
Tüm bunları geçse bile 2017’den bu yana yakılan dolar rezervleri yerine gelmeyeceği için er veya geç bunları yerine koyacak bir çalışmaya girilmesi gerekecek.
İstanbul bu nedenle çok ama çok önemli çünkü Batı’dan istediği kredileri alamayan yönetimin Körfez’e pazarlayabileceği bir Kanal İstanbul’u var.
Bu projeyi sözde boğaz geçişlerinden para almak için gündeme getirmişlerdi ama görüldüğü gibi o gündemden eser kalmadı.
ABD’ye de NATO kuvvetlerinin Montrö’yü delmeden Karadeniz’de konuşlanmasına izin verileceği algısı veriliyordu ama İstanbul Boğazı’na yapılması planlanan Kanal’ın Çanakkale Boğazı’nı da kapsayan Montrö’yü nasıl egale edeceğine hiç değinilmedi.
Yani algı üstüne algı ile esas sebep hep gizlendi.
Yine öyle olacak.
Esas sorunlar olan; enflasyon, üretimde verimlilik, tabana ulaşan yaygın demokrasi ve eksik teknoloji yatırımları ile kamu gücünün sınırlandırılması gündemleri örtülecek ve gündemi meşgul edecek başka konularla devam edilecek.
Zorluklar var ama bence en büyük zorluk vatandaşın güzellik uykusundan bir türlü çıkmak istememesi…
Siz böyle oldukça onlar da böyle olmaya devam eder.
Benden söylemesi…