Merkez Bankası Başkanı Dr. Fatih Karahan 3.çeyrek Enflasyon Raporunu sundu.
Herkes gibi merakla dinledim.
Soru cevap kısmında cevabı merak edilen iki soru vardı.
Biri Ekonomi Gazetesi’nden Alaattin Aktaş’ın sorusuna cevap veremeyen TÜİK’in, enflasyon hesaplaması konusunda akıllara getirdiği “açıklanan enflasyon oranlarına doğan güvensizliğin para politikalarına etkisinin ne olduğu” sorusuydu.
Başkan Karahan TÜİK’in EUROSTAT’a uygun hesaplama yöntemleri kullandığını ve kurum olarak da çıkan verilere güvendiklerini söyledi.
Hatta TÜİK ile Merkez Bankası arasında bir “Çalışma Komitesi” kurulduğunu da açıkladı.
Yani sevgili okurlarım!
Tabii ki yine, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!..” tadında bir olay oldu.
Aslında Merkez Bankasına haksızlık yapmamak gerekiyor.
Makro ihtiyati tedbirlerle birlikte uluslararası arenayla eşgüdümlü hareket etmeye çalışan faiz politikası noktasında başarılı bir çalışma sergiliyor.
Fakat ekonomi sadece para politikası araçlarıyla yönetilemez.
Her ne kadar Merkez Bankası bu yönetimin çok önemli bir noktasında fiyat istikrarını sağlayarak ekonominin rekabetçiliğini ve büyümesini garanti altına alma sorumluluğu taşısa da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın genişleyici para politikası etkisi yapacak yatırım planları ile verimliliği artırmaya dönük çalışmalara kaynak ayırmak adına tasarruf planları olmadan tabii ki de bu iş olmaz!
Yürütme tasarruf için kılı kırk yaracak, Maliye de vergi kayıplarını önlemek için adil vergilendirmeden bir an bile taviz vermeyecek.
Fakat ikisinde de sorun var.
Bazı şirketlerin sosyal medyada matrahsız yani vergilendirmeye konu olacak oranda gelirleri olmadığının vatandaşça paylaşılması gerçeği ayan beyan ortaya döküyor.
Sistemi taşıyan orta ve alt gelir grubundaki vatandaştan alınan vergiler!..
Yanlış kararlarla sırf koltuğunu tutmak adına güzel bir ekonomik hava varmış(!) izlenimi vermek için para politikası hazır olmadan yapılan faiz indirimlerini sözde “Nass var! Nass!..” çıkışıyla legalleştirmeye çalışan kötü niyetin bedelini ödüyor milyonlar!...
Bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı yok.
Herkesin susması bu gerçeği değiştirmiyor.
İnsanların korkması da yersiz.
Eşek olanın sırtına binen çok olur.
Hak, hukuk bilmek çok önemli…
Kimsenin kişilik haklarına dokunmadan sonuna kadar yapılan tüm yanlışları, en açık ve sert biçimde dile getirmek hepimizin vatandaş olarak boynunun borcu...
Yumuşak başlı olmak sadece hata yapanın cüretini artırır!..
Neyse konudan sapmayalım.
Merkez Bankası Başkanı’nın ikinci merak edilen soruya cevabı da oldukça yetersiz oldu.
Milyonlarca insanın şu an açlık ile mücadele etmesine neden olan Asgari Ücret Artışı Süreci’nde, zam oranlarının belirlenmesinde Merkez Bankası’nın pozisyonu çok etkili oldu.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hedef enflasyona göre zam yapılacağı vurgusu yapmış, talepler neticesinde hedef enflasyon ile mevcut enflasyon arasında bir noktada uzlaşma sağlanmış ama tabii ki de her seferinde olduğu gibi iki ay sonra yapılan açlık sınırı hesaplamalarıyla verilen bu zam da atomlarına ayrılmıştı.
Burada suç ne Merkez Bankası’nda ne de Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda…
Suç tamamen yürütme tarafında…
Tasarruf kısmında gereken özenin gösterilmemesi, üstüne yatırım programlarında asgari ücretlinin temel ihtiyaçlarını sağlayacağı ürünlerin üretiminin ve temininin öncelenmemesi açıkça bir iş bilmezlik ve öngörüsüzlük…
Umursamazlık demek istemiyorum çünkü artık o kısmı bambaşka bir boyuta girer.
Binlerce kişiden oluşan yürütme ile yasamada görev alan bu kadar insanın, ülkenin bazı varsıllarının vergisiz bir şekilde hayat sürmesini istediğini düşünmek, üstelik yapılan bu ekonomik hareketlilikten en çok kazanan bu kesimin, iş yaratılan krizin çözümüne gelince muaf tutulmasını umursamazlık duygusu ile ifade etmek ağır kaçar...
Faturanın yoksulluk ve yoksunluk sıkıntısı çeken halka kesilmesine bilerek ve isteyerek rıza göstermenin yükünü her yürek taşıyamaz!
Kimsenin bilerek ve isteyerek bu durumun tarafı olacağını düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum.
Bu nedenle yapılacak olanların hesabını vermekten başlayarak ülkemizin daha da müreffeh bir devlet olmasına çabalama zorunluluğunun getirdiği sorumluluğu ben omuzlarımda hissediyorum.
Lütfen sizler de hissedin ve kendi payınıza düşeni yapın.
Siyasetin erken seçim havasına ısındırıldığı bir dönemde doğru kararların verilmesi için ülkenin kutuplarının aldığı ya da alacağı sorumluluk epey önemli olacaktır.
Bu nedenle doğru olana ulaşmak ve ülkemizin tüm unsurlarıyla birlikte ortak menfaatini aramak yegâna çabamız olmalı.
Koltuk heveslileri bu gibi yüce ülkülerden uzak olabilirler.
Ya da BOP Eş Başkanlığı ile ülkemize “eş başkanlık uygulamasını” da getirmiş olabilirler.
Önemli olan onları sarsarak kendilerine gelmelerini sağlama sorumluluğundan vazgeçmemektir.
Eğer kendilerine gelme eşiğini geçtilerse o zaman emekli ederek ülkemizin âlî menfaatlerine hizmet eden yeni isimlerle yol yürümek hepimizin boynunun borcudur.
En azından ben hayata böyle bakıyor, mesleğimi de bu ilkeler ışığında yerine getirmeye çalışıyorum.
Bu ilke ile Elips Haber’de siz değerli okurlarıma ulaşabildiğim kulis bilgilerini bir yıldan daha fazla süren yazılarımla sunmaya gayret ettim.
Elimden geldiği kadar yapıcı olmaya ve köşemin adı olan Ara Formül mottosuyla çözümlere odaklanmaya çabaladım.
Şimdi mesleki olarak önemli bir sorumluluk daha alarak farklı bir platformda yoğun bir çalışmaya girişeceğim.
Bu nedenle buradaki yazılarıma bir süre ara vermek durumundayım.
Bana bu mecrada siz değerli okurlarımla buluşma fırsatı veren Kıymetli Dostum Bünyamin Güler’e ve tüm Elips ailesine teşekkürü bir borç bilirim.
Ülkemizin daha da iyi olması için göstereceğimiz çabada siz değerli okurlarıma buradaki satırlarla ufacık bile bir faydam olduğu düşüncesiyle avunarak bir müddet müsaadenizi istiyorum.
Kalın sağlıcakla…