Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, son dönem çıkışları ile NLP uzmanları ya da hayat koçlarına benzemeye başladı.

Sürekli olarak pozitif düşünceye yönlendiren ve iş dünyasındaki atmosferi olumlamaya çalışan Şimşek, sosyal medya açıklamalarıyla da buna devam ediyor.

Rezervlerin SWAP hariç son dört yılın en yüksek seviyesine geldiği açıklaması da böyle bir durum meydana getiriyor.

Sağ olsun.

Yüksek faiz politikası ile Türkiye’yi olası büyük bir döviz krizinden kurtardı.

Her ne kadar açık kapılar olsa da enflasyonla mücadele konusunda da bir miktar başarı sağladı.

Fakat bu başarılar verileri makyajlama konusundaki başarısının yanında gerçekten de solda sıfır kalır.

Özellikle yıllardır bu konuda alışkanlık hâline getirilen iki veri daha var.

Bunlardan biri Ticaret Bakanlığı’nın yayımladığı “dış ticaret verileri” iken bir diğeri de TÜİK’in yayımladığı “işsizlik verileri”

Ticaret Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı ile Cumhurbaşkanı başta olmak üzere ekonomi yönetiminin birçok ismi dönem dönem, “Ülkemiz altın ve enerji hariç dış ticaret fazlası verdi.” cümlesiyle veri makyajlama konusunda yıllara yayılan bir başarı sergiliyorlar.

Hariç tutulan altın ve enerji kalemleri yıllara bağlı olmakla birlikte ortalama yıllık yüz milyar ABD Doları tutarında bir büyüklüğü ifade ediyor.

Bu kadar büyük bir meblağın verilerden çıkarılması anlamsız bir ifadeye neden oluyor.

Yani siz 100 milyar dolar ekside olan dış ticareti göz ardı ederek gerçeği ortaya koymuş olmuyorsunuz.

Mal ve hizmet alım satımı üzerinden düzenlenen bir piyasanın, üretim unsurlarının temel enstrümanlarından biri olan enerji kaleminden münezzeh olması düşünülemez.

O nedenle bu şekilde yapılan açıklama ve ölçümleme gerçekten de çok gülünç oluyor.

Hakeza, işsizlik oranlarının açıklanmasında da geniş işsizlik diye tabir edilen açıklama aslında gerçeği perdelemek için kullanılıyor.

Olması gereken, işgücü sayısından iş sahibi olanları çıkarınca kalan sayıdır.

İdeal olan yine bu işgücünü üretime bir şekilde katarak ülkenin potansiyel üretim gücüne ulaşılmasını sağlamaktır.

Ama maratona başlarken 40 km’lik parkuru bitirmek yerine kendinize 5 km’lik hedef koyarsanız ne maratonda yer alırınız ne de yaptığınız işin bir anlamı olur.

İşte bu veri sepetinde de buna benzer bir tablo oluşuyor sevgili okurum.

“Peki, Şimşek bunun neresinde?” dediğini duyar gibiyim.

Hemen açıklayayım.

Saygıdeğer Bakanımız SWAP’ları hesaptan düşerek veri paylaşımında bulunma yaklaşımı tercih etmiş.

Bu çok komik bir durum…

Çünkü topluma, bankaya yüz bin lira borcu olup cebinde nakit bulunan bin lirasıyla zenginlik yaşayanın yanılsaması yaşatılıyor.

SWAP borç alınan dövizlerdir.

Kullanımı sırasında düşük bir faiz ödemesi yapılır.

İstenildiği takdirde geri ödemesinin yapılması gerekir.

Şu an bu paralar istenilse geri ödemesini yapmanın maliyeti oldukça yüksek olacak.

Yani daha yüksek borçla döviz borçlanması yaparak geri ödenecek.

Bu da hâlihazırdaki tahvil sistemimizi bozacak ve yeninde yükselişe geçecek risk primleri (CDS) ile ekonomimiz coşacak.

Bu riskler, Türkiye’nin CDS primlerini yükselten risklerken bunları görmezden gelmek kuma kafayı gömmekle aynı kapıya çıkan bir durum meydana getiriyor.

Kaldı ki rezerv hesabında hiç gündeme getirilmeyen Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi koca bir belamız da hâlâ var.

Her ne kadar bu hafta yapılan düzenlemeyle KKM için faiz limiti 35 bandına ayarlansa da, toplam büyüklüğü 60 milyar dolara denk bir para her an için sistemden böyle bir döviz talebinde bulunabilir.

Bunun önünü alan tek şey faizlerin yüksek olması…

Siz faizleri enflasyonla birlikte indirmeye başladığınızda verilen reel faiz ile birlikte bu oran liralaşacaktır.

Ama bu gerçek, şu an uygulanan politikalarla bile 3 seneye yayılacak bir takvimi işaret ediyor.

Yani öyle “Pat diye faiz indirelim, enflasyonla mücadeleyi biraz askıya alalım.” düşüncesi akla geldiği anda, rezervler anında yine eksiye düşer.

Bu rezervleri artırmak için yıllar gerekir.

İllüzyonla, makyajlanan verilerle gerçek örtülmeye çalışılsa da esas gerçek hemen bozulan bir ekonomin hemen onarılamayacağı gerçeğidir.

Bunu başarmak için tam bir seferberlik gerekir ki siyasetin kalanında böyle bir hava olmadığı gibi Meclis’ten geçen tasarruf düzenlemelerinin uygulama tarihini 1 Eylül’den 1 Ocak 2025’e taşıyarak yasal yaklaşımlarda da bu niyette olunmadığı açıkça görülüyor.

Yapacaklar belli de makyaj ustalığıyla nereye kadar gidilir Allah bilir…

Benden söylemesi…