İmam Hüseyin, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ikinci oğludur. Hicretin dördüncü yılı Şaban ayının üçüncü günü Medine’de dünyaya geldi. Künyesi Ebu Abdullah’tır; lakapları ise Raşid, Tayyib, Vefî, Zekî, Mübarek, Sibt, Seyyid. Ve Seyyid’üş- Şüheda’dır,

İmam Hüseyin’in imamet dönemi Muaviye’nin iktidar dönemine denk geldi ve İmam Hüseyin, abisi İmam Hasan’ın yaptığı anlaşmaya rivayet etti. Fakat Muaviye, İmam Hasanla yaptığı anlaşmaya rağmen yerine oğlu Yezid’i halife yapmak istemesi. Yezidin, İslam dışı yaşamı, İslam değerleriyle dalga geçmesi Müslümanlar tarafından tepki görmekteydi ve halifelik makamına oturmasını tecavüz, gasp olarak görülüyordu. Bir çok İslam topluluğu bu nedenle Yezid’e biat etmiyordu.

İmam Hüseyin, Yezid’e  Biat Etmiyor

İbn-i Sa’d, Tabakat’ında şöyle yazıyor:” Hüseyin bin Ali, Yezid’e biat etmeyen şahıslardandı”. Sonra şöyle ekliyor: “Muaviye hicretin 60. Yılında öldüğünde oğlu Yezid hilafet makamına oturdu, halkın bir kısmı ona biat etti. Sonra Yezid Medine’nin hâkimine şöyle bir mektup yazdı: “Halkı çağırarak onlardan biat al, İlk önce Kureyiş’in büyüklerinden başla; onların ilki de Hüseyin bin Ali olsun. ” Medine’nin hâkimi, İmam Hüseyin’den biat almak isteyince, İmam Hüseyin  cevabında şöyle buyurdular: “Biz, nübüvvet Ehl-i Beyt’i ve risalet madeniyiz. Yezid ise fasık, şarap içen ve adam öldüren birisidir. Benim gibi birisi onun gibi bir kimseye biat etmez...”

İmam Hüseyin başka bir sözünde de şöyle buyuruyor: “Artık İslam’la vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur...”

 Yazid’in halifelik koltuğunda oturmasına, Küfe  halkı tarafından da tepkiyle karşılandı ve isyan sesleri çıkmaya başladı. İmam Hüseyin’i Küfe’ye gelmeye ve kendilerine liderlik etmeye zorlayan mektup ve haber yollandılar.  

İmam Hüseyin’i çağıran Küfe’liler, ondan yanlarına gelmesini ve başlarına geçerek Emevi egemenliğine  karşı ayaklanmasını istediler. İmam Hüseyin’e mektup yazanlar, Küfe halkının sıradan insanlarının yanısıra, nüfuz ve itibar sahibi Küfelilerdi. İmam Hüseyin’i başlarına geçmesi için ısrarla davet ediyorlardı.

Medine şehrinde karışıklık, küfe’lilerden gelen davet üzerine İmam Hüseyin, hicretin 60. Yılı Recep ayının sonuna doğru, ailesi ve dostlarıyla birlikte Mekke’ye doğru hareket etti. İmam Hüseyin , hareketinin hedefini, kardeşi Muhammet bin Haneffiye’ye yazdığı bir vasiyette şöyle açıklamıştır: “...Ben azgınlık, makam, fesat ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak, ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali bin Ebi Talib’in yolunda gitmek için o şehirden ayrıldım...”

İmam Hüseyin’in, Küfe’den gelen daveti kabul etmesini Dr. İsmail Kaygusuz Kerbelâ Olayı kitabında şöyle gerekçelendiriyor;

“Hüseyin Küfe’den gelen çağrıları değerlendirmek istedi. Yezid’in valileri, hangi şehirde oturursa otursun onu boyun eğmeğe zorlayacaktı. Bu nedenle Küfe’ye gitmeye ve orada şansını denemeye karar verdi. Başka çıkar yolu da yoktu.  On dokuz yıldan beri Medine’de yaşadığı ekonomik gözaltı Ali ailesini giderek yozlaşmaya itmişti. Zaten Medine  zevk,  eğlence ve mizah merkezi halini  almış; buradaki Haşimiler siyasetten ve savaşlardan uzak, Peygamberin kabilesinden olma ayrıcalığının zevkini çıkarıyorlardı. İmam Hüseyin bu yozlaşmayı ve kendi ailesinin prestijinin azaldığını görüyor üzülüyordu. Küfe’de  istediklerini bulamazsa, büyük olasılıkla son İran şahı Yezdigerd’in  kızı olan karısı Şehriban’ın ülkesi İran’a geçip, oraya yerleşmeyi düşünüyordu”. İmam Hüseyin’in kardeşine yazdığı vasiyet ve Dr. İ. Kaygusuz’un  değerlendirmesi dikkate alındığında; İmam Hüseyin’in İslam aleminde; bir uyanma meydana getirmek, İslam’ın yozlaşmasını engelleyip dedesi Hz Muhammed’in ve Kur’an’ın emri olunan gerçek İslam’ı hatırlatmak, İslam’ı Emevi hanedanından, Yezid’ten kurtararak bir devrim yapmak istediği düşünülüyordu.

Müslim Akil Küfeye Gidiyor

İmam Hüseyin, Mekke’den hareket etmeden önce amcasının oğlu Müslim Akil’i gizlice Küfe’ye gönderdi ve ondan haber beklemeye başladı. Müslim Akil ,dikkatli ve gizli propaganda toplantılarıyla, bir ay içinde yirmi bine yakın Küfeli, İmam Hüseyin’e biat yemini etti ve  Hüseyin’in kurmayı planladığı ordusuna katılmayı kabul ettiğini bildirdi. Elbette ki bunlar Şam’a, halife Yezid’in kulağına da ulaşmış ve  Yezid; ilk iş olarak, ılımlı ve harekete göz yuman Küfe valisi Numan b. Beşir’i görevden alıp, Basra valisi Ubeydullah b. Ziyad’i onun yerine geçirmek oldu.

Ubeydullah,  görevi devraldığında ilk yaptığı “evinde yabancı saklayan ya da yabancı görüp de haber vermeyen çarmıha gerilecektir” tehdidiydi fakat bir işe yaramadı. Ubeydullah,  gizli casusları aracılığıyla, Müslim’in güvenini kazanıp adamlarını İmam Hüseyin yandaşları arasına soktu. Böylece olup biten her şeyden günü gününe haberdar oldu.

Ubeydullah, Müslim Akil’e yardım eden Bin Urve’yi  konağına çağırıp , Küfeliler önünde idam ettirdi, Kasaplar Pazarında astırdı. Ne kendi kabilesi ve ne de diğer kabileler onu kurtarma girişiminde bulunulmadı. Ayrıca diğer kabilelerden rastgele kişileri yakalatıp kendi kabilelerinin oturduğu mahallelerde idam attirdi.

Ertesi gün  Müslim Akil yanında bulabildiği taraftarlarıyla Pazar yerinde toplandı, sözde valiye başkaldıracak, vuruşacaklardı ama İmam Hüseyin’ine biat yemini eden Küfeliler Müslim Akil’i tek başına bırakıp dağıldılar. Sokaklarda sığınacak ev arayan Müslim, Al Kinde kabilesinden dul bir kadın içeri aldı. Ama kadının oğlu korkusundan kabile başkanına, o da valiye bildirince Müslim Akil yakalandı ve  vali Ubeydullah tarafından idam edildi. Müslim Akil’in Küfe de olan 2 oğlu için arama çalışmaları başladı. 8, ve 9 yaşındaki iki oğlu, Küfe’de Yahudi inançlı Haris tarafından yakalandı menfaat ve çıkar için çocukların başlarını kesilerek katledildi.

İmam Hüseyin Küfe’ye gelmek üzere Mekke’den ayrıldığı gün (10  Eylül 680), Müslim Akil öldürülmüştü. İmam Hüseyin en yakın akrabalarından Abdullah b. Cafer’in  oğulları kadınları ve çocuklarıyla birlikte yola çıktılar.  Sadece elli silahlı erkek vardı gerisi kadın ve çocuklardan oluşuyordu. İmam Hüseyin Tanim’de, Şam’a  giden bir kervanı ele geçirdi. Bundan sonra Küfe yolunu tutarak Zat, Irk, Vadi Zürrumme’den geçerek  Hacir, Zerud ve Salebiye üzerinden  Zübale’ye ulaştı. Burada Hac ziyaretinden dönen birkaç Küfeli de ona katıldı. İmam Hüseyin, Küfeden gelen olumlu haberler, davet mektupları ve imzalı biad  yeminleriyle beraber küfeye doğru yol alıyordu fakat İmam Hüseyin yolda Müslim Akil öldürüldüğünü öğrendi ama artık geri dönüş yoktu.

Küfe valisi İmam Hüseyin’in yolculuğundan haberdar ve onun Küfeye ulaşmadan ortadan kaldırmak için kararlıydı. Yezidin teklif ve vaatleri Küfe valisinin gözlerini çoktan kör etmişti.

Ubeydulah b. Ziyad, Kadisiye’den, Tamimli  Hür  b. Yezid’in kumandasında bin kişilik öncü birlik gönderdi.  Hür b. Yezid, Küfe valisi Ubeydullah’tan, Hüseyin’e dinlenme olanağı kullanmaması ve onun bir kalede veya su kenarında konaklamasına izin vermemesi buyruğunu almıştı. Kendisini hemen arkasından izleyen bu öncü birlik yüzünden ne Ninive ne de Gadıriye ve Şefiye’de konaklayabildi. İmam Hüseyin’i bir dost görünüşü altında  herhangi bir saldırıda  bulunmadan öylesine yakından izliyorlardı ki, arkasında namaza duruyor. Hatta Hüseyin’in susayan askerlere kendi sularından verdiği bile anlatılmaktadır.

İmam Hüseyin Kerbelâ’da

İmam Hüseyin, Akr köyüne yakın Kerbela’da konaklamak zorunda kaldı. Ömer b. Sad, Hazar Denizi kıyılarında ayaklanmış Daylamlıları bastırmak için Küfelilerden oluşturduğu beş bin kişilik ordusuyla, aldığı emir üzerine İmam Hüseyin ve adamlarını kuşattı. İmam Hüseyin’i çağırıp başlarına geçmesini isteyen, biad yemini imzalayan, ordusunda savaşmak için ant içen Küfe’liler, İmam Hüseyin’e karşı, Ömer b. Sad’ın kumandasında düşman olarak  yerlerini aldılar. İmam Hüseyin’in çağrısı ahlaklı, erdemli bir toplumaydı ama Ömer b. Sad’in ise  cihad,  fetih ve ganimet çağrısı vardı; mal, para ve toprak vaadi vardı. Çıkar, para, güç Küfeli’leri satın almaya yetmiş, İmam Hüseyin’e karşı savaşmaya ikna etmiştir.

Ömer b. Sad, İmam Hüseyin’le istişarelere başladılar. Ömer b. Sad hemen arkasından, Ubeydullah’la görüşmüş. Ondan Hüseyin’in, Yezid’in halifeliğini kabul edip ve ona biat etmediği takdirde, bir yere bırakılmaması ve zor kullanması buyruğunu almıştı.

Ömer b. Sad, kendi koltuğunun elinden gideceği korkusuyla, derhal saldırı hazırlıkları yaptı. Fırat tarafından sararak, suyun önünü kestiler. İmam Hüseyin, Yezid’e kesinlikle biad etmeyeceğini söylemiş ve kampında bulunan yakınlarına, Yezid’in istediğinin kendisi olduğunu, isteyen herkesin gidebileceğini söyledi, buna rağmen kimse onu terk etmedi. Ömer b. Sad ve beş bin kişilik ordusu hemen kampın yanındaydı. İmam Hüseyin’le birlikte ailesinden 18 ve yandaşlarından 54 kişi olmak üzere savaşabilecek 72 kişi vardı. Gerisi kadınlar ve çocuklardan oluşuyordu. Kampın suyu ve yiyeceği tükenmişti. Kaçınılmaz olan yaklaşmaktaydı...