Muhalefet mevcudu korumak

iktidar kaybettiklerini geri almak için yarışacak.

31 Mart yerel seçimleri

Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki kadar olmasa da renkli görüntülere sahne olacak.

Konuşurken mangalda kül bırakmayanlar, biz tek başımıza seçimlere gireceğiz diyenler kapalı kapılar ardında ittifak görüşmelerine başladılar bile.

Özellikle de küçük partiler.

*

Meral Akşener’in İYİ Parti kurultayında yaptığı sert konuşma “ittifak köprülerini attı” diye yorumlansa da durum hiç de öyle değil .

(AKŞENER: İstanbul seçimini biz değil HDP kazandırdı’ diyorlar. İyi, bundan sonra size hayatta başarılar diliyorum. CHP’den 15 milletvekili istedik, hayatımın en büyük pişmanlığıdır” demişti)

 

Meral Akşener ve kurmayları CHP ile sıkı temas halinde.

Taraflar arasında basına yansıyan ve yansımayan görüşmeler gerçekleşiyor. 

İYİ Parti hiç il belediyesi olmadığı için bu seçimlerde en az 5 ilde belediye başkanlığı kazanmak istiyor.

İYİ Parti’den yerel seçimlere tek başımıza gireceğiz açıklaması gelse de ben öyle olmayacağını düşünüyorum.

(Son olarak Kürşad Zorlu, “81 ilde kendi adaylarımızı çıkaracağız, seçim ittifakı bitti” demişti)

 

CHP ise parti içinde yaşanan kaos nedeniyle mevcudu koruma derdinde.

Özellikle de Ankara ve İstanbul’u…

*

Peki, AK Parti’de neler oluyor.

 

AK Parti Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçim zaferinin ardından mental olarak daha rahat.

Cumhurbaşkanı Erdoğan teşkilatlara verdiği talimatla yerel seçim çalışmalarını çoktan başlattı bile.

AK Parti’de ilk hedef Ankara ve İstanbul’u geri almak.

İstanbul ile ilgili edindiğim kulis bilgilerini önümüzdeki günlerde paylaşacağım.

Ancak bugün konumuz Ankara.

*

Mansur Yavaş’ın

CHP ya da İYİ Parti’den aday olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

*

 Soru şu;

Peki, AK Parti Yavaş’ın karşısına kimi çıkaracak.

Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’un adı yazılıp çizilse de durum hiç de öyle değil. (En azından bugün için)

 Turgut Altınok’un Melih Gökçek’le arasının açık olmadığını bilmeyen yoktur.

İki isim de birbirlerini hiç sevmezler. Öyle sevmezler ki bu öfkelerini bazen AK Parti’nin önüne bile koyarlar.

*

 Çok geriye gitmeyim.  AK Parti son milletvekilliği seçimlerinde Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek’i Ankara 2. bölgeden milletvekili adayı gösterdi.

Peki, 2. bölgede hangi ilçeler var.

Tek tak saymayayım ancak 10 ilçeden biri de Keçiören.

Turgut Altınok’ la özdeşleşen ve 1 milyonun üzerinde insanın yaşadığı Keçiören.

Seçim çalışmaları döneminde Altınok’un, Osman Gökçek’in milletvekili seçilememesi için Keçiören ve Altındağ ilçelerinde, Gökçek aleyhine çalışma yürüttüğü konuşuldu.

Hatta bu haberler öyle ayyuka çıktı ki;

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Altınok’u uyararak, “Melih Gökçek’le olan husumetin partinin önüne geçiyor, işine bak” dediği bilgisi kulağıma çalındı.

*

 Melih Gökçek uzun yıllar Ankara’yı yönetti.

İkili arasındaki husumet devam ediyor.

Hal böyle iken Turgut Altınok Ankara için aday gösterilirse Gökçek’in bu duruma sessiz kalması pek olası değil.

Ayrıca Altınok’un Keçiören Belediye Başkanlığında eski performansında da uzak olduğu yazılıp çiziliyor.

O nedenle AK Parti Ankara’yı riske atamaz. Mansur Yavaş’ın karşısına isminde soru işareti daha az olan bir adayı çıkarmak isteyecektir.

(Tabii bu bugün için geçerli. Yine en büyük adaylardan biri Turgut Altınok)

*

O isim Sinan Oğan

 *

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 2. turda Erdoğan’ı destekledi

Hem ülkücü, hem de Ankaralıların sevdiği bir isim.

Defosu yok.

 Üstelik aldığım bilgilere göre AK Parti içinde de ismi konuşulmaya başlanmış bile.

 Oğan ismine sıcak bakanların sayısı azımsanmayacak kadar fazla.

 Eğer Oğan da kabul ederse isminin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne konulması çok olası.

 

***

 

 ÖZGÜR TANJU!!!

 

Artık gerçekten özgür.

Çünkü onun bir partisi yok.

Vardı da artık yok.

Rest çekti, isyan etti,

Konuştu, yürüdü,

Ve Sonunda başardı

Kendisini CHP’den ihraç ettirdi.

“Yürümekle yollar aşınmaz” diyen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın CHP’deki hikayesi bitti.

 *

 Çarşambanın gelişi perşembeden belliydi aslında.

Ancak Özcan olmazı denedi,

Şartları zorladı,

“Yeni Don Kişot belki ben olurum” dedi

Ama olmadı, olamadı.

*

 

Tanju Özcan’la benzer kaderi yaşamak istemeyen İmamoğlu ise daha temkinli.

Karadeniz gibi hırçın ve dalgalı değil.

Kendinden beklenenin aksine daha sakin.

Başına gelebilecekleri biliyor.

O yüzden işlerini ayağa kalkmadan hallediyor.

Tanju Özcan gibi yollara düşüp 35 derece sıcakta boşu boşuna yürümüyor.

Oturduğu yerden kurduğu internet sitesine gelen yorumları okuyor

Canı sıkıldığında da arkadaşlarını bilgisayarın başına topluyor.

Onlarla zoom toplantıları gerçekleştiriyor.

Yani kolay yoldan CHP’nin genel başkanlık koltuğuna nasıl oturabilirim diye fırsat kolluyor.

Kolluyor diyorum çünkü Kılıçdaroğlu da genel başkanlık koltuğuna bir kollama vakası sonunda oturdu.

(Baykal ve kaset skandalını kastediyorum)

 

 *

 Peki, şimdi ne olacak.

Tanju Özcan’ın CHP’den ihraç edilmesi neyi değiştirecek.

Tabii ki hiç bir şeyi.

Ancak CHP içinden edindiğim bilgiye göre; eğer Ekrem İmamoğlu çıkışlarını sertleştirir, daha üst perdeden söylemlerle Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkarsa İstanbul adaylığı da tehlikede.

Çünkü İmamoğlu’nun yerine oyuna girmeyi bekleyen bir Mustafa Sarıgül gerçeği var.

Bu senaryo parti içinde de iyiden iyiye dillendirilmeye başlanmış.

Hatta Sarıgül isminin İmamoğlu’ndan daha fazla oy alacağı, İmamoğlu ile İstanbul’un yeniden kazanılamayacağı kulisleri de yapılmaya başlanmış bile.

*

 İlhan Kesici’ler, Mustafa Sarıgül’ler, Gürsel Tekin’ler ve daha niceleri…

(Tabii ki liste başı Kılıçdaroğlu)

 Bu isimleri voltranı oluştursunlar diye saymadım.

CHP’nin “gitmeyenler partisi”ne dönüştüğünü bir kez daha hatırlatmak istedim

 

 ***

 Zam yılı, gam yılı

 

“Ne olacak bu konut fiyatları” diye başlayım dedim bu bölüme.

Kira fiyatları oradan “beni unutma” diye göz kırptı.

*

Araba,

Et,

sebze-meyve,

eşya,

tekstil,

elektronik,

akaryakıt fiyatları

derken pişman oldum yazıya böyle devam ettiğime.

Latife yapmıyorum bu kadar zamma rağmen hayatını hiçbir şey olmamış gibi devam ettirebilen başka bir toplum daha yoktur dünyada.

Lafa gelince herkes konuşuyor herkes şikayetçi.

Ama pratikte öyle değil.

Kızmayın ama hiç kimse alışkanlıklarından ve keyfinden ödün vermiyor.

Benzin 19 TL iken trafikte olan araç sayısı benzin 36 TL olduğunda değişmiyor

Et 100 TL iken gidilen piknikler, yakılan mangallar et 400 TL olduğunda  azalmıyor

200 bin TL’ye 3+1 ev alınabilirken bugün 1+1 evler 3 milyondan başlıyor

ve kapış kapış gidiyor.

*

 O zaman şu satırları iliştirelim yazının bu bölümüne.

 Amin Maalouf der ki bir sözünde

 “Ortadoğu insanı, her şeye üzülen ama hiç bir şeyle ilgilenmeyen insanlardır”

 

*

Şimdi Diyeceksiniz ki et mi suçlu

Benzin mi?

Yoksa

Demir, çimento mu suçlu

Tabii ki öyle değil.

Tabii ki ekonomiyi gözlerdeki parıltıyla yönetmenin faturasını ödüyoruz.

(Pandemi sonrası dünyayı saran ekonomik krizi de es geçmiyorum)

 

Çünkü üretmedik, tükettik.

Üstelik yıllarca cepten yedik.

Bunun elbette bir faturası olacaktı.

Hesap zamanı geldi çattı.

Garson geldi, hesabı getirdi.

  Vatandaşa çıkan fatura ortada.

*

 2023 resmen

 Zam ve gam yılı oldu.

 *

 

Ancak şunu belirtmeden de geçemeyeceğim.

Tamam, enflasyon ve hayat pahalılığı konusunda ekonomi yönetimi suçlu,

Fırsatçılar, simsarlar, tefeciler, aracılar suçlu…

Peki, bizim hiç suçumuz yok mu?

Diyeceksiniz ki ben tüketiciyim kardeşim benim işim tüketmek

Ben tüketirim.

O da diyor k;  ben de satıcıyım kardeşim benim işim satmak

Böyle spekülatif piyasa koşullarında ben de tutturabildiğime satarım.

Öyle de oluyor zaten.

Bir tarafta her şey daha fazla pahalanacak yanıma kar kalır almışken 3’er 5’er alıyım diyenler.

Diğer tarafta “nasılsa satılıyor, alıcısı var” diye zam üstüne zam yapanlar.

*

 

Bazı konuştuğum sektör yetkilileri der ki;

Vatandaşın talebi düşerse fiyatlar bu şekilde artmaya devam etmez, edemez.

Satılmadığı için ya sabit kalır ya da geri çekilir.

Ah o korku var ya o korku.

Önümüzdeki ay daha da pahalanacak, eyvah alamadık korkusu.

İşte fiyatları dinamitleyen yegane sebeplerden biri de bu.

Beyin loplarımız böyle çalışmaya devam ederse biz bu fiyatları daha çok konuşuruz.

Özellikle ev ve araba fiyatlarını zirveye taşıyan da zaten bu.

Bir dahaki ay yüzde 10 daha zamlanacak kaygısı.

Tamam belki öyle ama, bu endişe ile tüketmeye devam ettikçe

Durmaz bu fiyatlar.

*

 

Kimse kusura bakmasın,

Kimse de kızmasın

Karşımızda 1’e 7,  1’e 10 kazanmaya alışmış açgözlü bir tacir ordusu var.

***

ENFLASYON İÇİN 3 YIL…

 

Yazı uzadığı için bu kısmı özet geçeceğim.

Merkez Bankası 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 58 olarak güncelledi.

2024 yılsonu tahmini yüzde 33, 2025 için ise beklenti yüzde 15 olarak açıklandı.

*

 Görünen o ki; Merkez Bankası’nın yaptığı faiz artırımları kısa vadede ekonomide gözle görülür bir etki yaratmayacak. "Enflasyonun düşmesi üç yılı bulacak".