Alevilik bir yapı olsaydı bu yapının taşıyıcı kolonları dört kapı kırk makam olurdu. İkrar verip, yola girenlerin uyması gereken, kendi gönül ve yaşam eşiklerinden geçmesi gereken bu dört kapıyı size bir hikaye ile aktarmak istiyorum.
Günün birinde bir softa, dervişe sorar nedir bu dört kapı?
Derviş önünde duran iki kap suyun birini kendine, birini softaya verir ve der ki, “ senin malın senin, benim malım benim. Bu şeriat kapısıdır”.
Şeriat kapısı toplumsal ve sosyal kurallarla örülüdür ve toplumsal düzen için olmazsa olmaz kurallar vardır. Bu kapıda birlikte yaşamın getirdiği tüm zorluklara nizam kurulmuştur.
Derviş, kendi önünde duran su tasını da softanın önüne kor ve der ki:” Senin malın senin, benim malım da senin. Bu kapı tarikat kapısıdır, bu kapıda benden bize geçiş vardır”.
Tarikat kapısında kişi kendini yola adar, benliğini kenara bırakır, biz yoluna adım atar. Bu kapıda ikrar vardır ve ikrarın gereği olarak kişinin kendi iradesiyle gönlündeki benliği atıp tüm çabasıyla insanlara iyilik etmesi yer alır.
Derviş, masadaki iki tas suyu da alır ve, “ ne senin malım var ne benim, mülk Allah’ın. Bu marifet kapısıdır”.
Bu kapıda artık dünya malına tamah etmek ortadan kalkar. Marifet kapısına ulaşan insan, dünyanın ona sunduğu güzelliklere yüz çevirir bu güzelliklerin geçiciliğini bilir. Bu kapıdaki kişi bir yolculuğa çıkar, çıktığı bu yolculuğunun nihai amacı duygu ve ilimde en yüksek seviyeye ulaşmak, tanrısal sırra vakıf olmaktır.
Son olarak derviş, softanın gözüne bakar ve derki, “ ne sen varsın, ne ben. Bu hakikat kapısıdır”.
Bir kişinin ulaşabileceği en üst mertebe, mürşidi kamil mertebesidir. Hakikat kapısı senliğin benliğin yok edildiği birlik kapısıdır. Bu kapıda kişinin amacı: Hakkı kendi özünde, özünde de Hakkı görmek ve Hak ile Hak olmaktır.