Muharrem ayı içerisinde olduğumuz bu günler de Kerbelâ katliamını, ve bu katliama giden yolu konu almak istedim. Üç parçaya ayırdığım bu yazıda Ehlibeyte ve Ehlibeyt yoldaşlarına yapılan haksızlıkları kaleme almaya çalıştım. Bu konu hakkında yazarken Dr. İsmail Kaygusuz, Kerbelâ Olayı, kitabından oldukça faydalandım. 

Kerbelâ coğrafi olarak Irak sınırları içerisinde yer alan bir bölgedir. Kerbelâ’yı önemli kılan Hz. Muhammed’in torunu Hz. Ali’nin oğlu üçüncü İmam Hüseyin’in Emevi halifesi Yezid tarafından hicri 680 tarihinde burada şehit edilmesidir.

İslam coğrafyasında derin etki bırakmış asırlar geçse de hâlen  Müslümanlar arasında  derin düşünce farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Peki Aleviler için nedir Kerbelâ? Kerbelâ; iyiyle kötünün, zalimle mazlumun, güçlüyle zayıfın, karanlıkla aydınlığın savaşıdır. İmam Hüseyin burada İyi olan, aydınlık olan, mazlumun yanında zalimin karşısında olan, kutsal olandır.

Kerbelâ’ya Giderken HZ Ali

Kerbelâ olayı temelde Hz. Muhammed’in İslam Dinini tebliğ ettiğinde ona karşı mücadele veren müşriklerin o günden kerbelâ’ya kadar olan süreçte yaptıkları İslam düşmanlığının sonucudur. Hz. Muhammed peygamberliğini açıklayıp İslam’ı  yaymaya başladığında müşrikler çeşitli yollarla Hz. Peygambere karşı mücadelede bulundu, Hz. Muhammed bu müşriklere karşı verdiği mücadelede her zaman Hz.  Ali’yi yanında gördü. Hz. Ali, Hz. Peygamber tarafından eğitim almış, İslam’ı ilk kabul edenlerden olmuş ve Hz. Peygamberin kızı Hz. Fatma ile evlenip peygamberin soyunu sürdürmüş, hatta Hz Muhammed’i öldürmek isteyenleri oyalamak ve peygambere vakit kazandırmak için onun yerine geçmiş, ölümü göze almıştır. Bu ve benzeri bilgi ve  örneklere rağmen Hz. Ali bir çok haksızlığa uğramış, İslam toplumuna nifaklar sokulmasın diye çaba sarf etmiş, insanların hak yolundan ayırılmamalarını sağlamıştır.

Hz. Muhammed İslam dinini geliştirip büyütürken, insanlar İslam dinini tercih ederken, İslam dininin en büyük düşmanı olan Mekkeli müşrikler bile İslam’ı kabul etmeye başlamıştı. İslam’a en büyük muhaliflerden Ebu Süfyan’ın dahi Müslümanlığa geçti ama bu din değiştirme hak aşkı ile değil, gelişen İslam Devleti’nin maddi imkanlarından faydalanmaya dayalıydı.

İslâmiyet yayılıp güçlendikçe bu güçten faydalanmak isteyen güruh ise fırsat kollamakta ama bu fırsatın önünde Hz. Ali ve Ehliyet’i bulunmaktaydı.

İslam tarihinin belki de en vahşi, korkunç olayı Kerbelâ. İslam’ın keskin yol ayrımının ana hattı.

Sıffin Savaşı’nda Muaviye kaybetmek üzere olduğu savaşı hileyle ele geçirince sahip olduğu iktidarı da oğluna devrederek hanedanlığa dönüştürmek istiyordu ve bu sebeple kendisine en büyük engel, düşman ve rakip olarak Hz Ali ve Ehlibeyt’i görmekteydi. 

İslam Devleti üç halife dönemi devamında Hz Ali’nin  halifeliği ve ardından hile ile halifeliği ele geçiren Muaviye dönemi ve bu dönemlerin genel siyasi durumu incelendiğinde İslam coğrafyası genel anlamda üç ana kola ayrılmıştı; Hz Ali yandaşları, Hariciler ve Muaviye taraftarları şeklinde. Hz Ali’nin, Sıffım savaşı ve hakem olayının ardından halifeliği Muaviye’ye devretmek zorunda kalması Haricileri kendine düşman etti ve Harici Abdurrahman b. Mülcem tarafından zehirli bir hançerle sabah saatlerinde evinin yakınlarında yaralandı, aldığı yaranın tesiriyle 26 Ocak – bazı kaynaklara göre 28 Ocak- 661’de vefat etti ve Kufe’ye (bugünkü Necef) defnedildi