Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir 18 Mart Çanakkale Zaferi.
Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışan İtilaf Devletlerinin donanmaları, Osmanlı askerleri tarafından durdurulmuş ve geri püskürtülmüştü.
Bu zafer elbette sadece bir başarı değil, aynı zamanda zor günlerden geçen Osmanlı Devleti için de büyük bir moral kaynağı olmuştur. Milletin, devletinin zor durumda olduğu bir dönemde, birlik ve beraberlik içinde destansı bir direniş göstermesi, Türk milletinin kaderinde hiç şüphesiz önemli bir rol oynamıştır.
Unutmamak lazım ki, bana ne Gazze’den Suriye’den diyerek Türkçülük narası atanlar, o üstenci tavırla aşağılayıp beğenmedikleri milletlerin fertleri sayesinde bugün rahat bir nefes alabiliyor. O gün kelle koltukta canla başla çarpışanlar, Arap, Kürt, Çerkez, Türk demeden devletinin bekası için canlarından geçenlerdi.
Her yıl, Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü olarak andığımız 18 Mart, sadece ülke içinde değil, dünya tarihinde de benzersiz bir direniş ve dayanışma örneği olarak yerini almıştır.
Çanakkale Zaferi, sadece askeri stratejilerin ve liderlik kabiliyetlerinin bir sonucu değil, aynı zamanda Türk askerlerinin derin inançları ve iman gücünün de bir göstergesi olarak kabul edilir. Hiç şüphe yok ki bu savaşın kazanılmasında, tüm olumsuz şartlara rağmen askerlerin üstün bir moralle, kararlılıkla mücadele etmesi ve sağlam bir inançla tevekkül etmeleri büyük bir rol oynamıştır.
Birçok anlatı ve tanıklık, savaş sırasında Türk askerlerinin zorlu koşullara rağmen gösterdiği olağanüstü fedakarlıkları ve cesareti vurgular. Düşmana karşı koyarken beslenen manevi güç, askerlerin kendilerini adeta birer kahramana dönüştüren içsel bir motivasyon kaynağı olmuştur. Bu iman gücü, savaşın en çetin anlarında bile pes etmemelerini ve inanılmaz bir direniş göstermelerini sağlamıştır.
Ayrıca, Çanakkale Zaferi’nde kahramanca mücadele eden askerler, sadece vatanları için değil, aynı zamanda dini inançlarının da gereğini yerine getirmek için savaştıklarına inanmışlardır.
Ya zafer, ya şehadet !
İşte bu bilinçte olan bir milleti yenebilmek ne mümkündür.
Çanakkale Savaşları’ndaki iman gücü, Türk halkının birlik ve beraberliğini de pekiştirmiş, gelecek nesillere de ilham kaynağı olmuştur. Bu inanç, savaşın sadece fiziksel güçle değil, aynı zamanda kuvvetli bir ruh ve inançla da kazanılabileceğine dair önemli bir ders vermiştir.
İnsanlık tarihinin en kanlı çatışmalarından biri olan Çanakkale’de, savaşın trajedileri arasında bir umut ışığı ve karşılıklı saygının simgesi olarak, en zor koşullar altında bile insanlık değerlerini unutmayıp yardımlaşmanın ve anlayışın önemini vurgulayan, savaşın yüzünü bir nebze de olsa yumuşatan nadir anlarda yaşanmıştı; Mehmetçik ile Anzak Askerinin hikayesi gibi.
Evet Çanakkale’de birçok hikaye yaşanmıştı, savaşın seyrine yön veren Seyit Onbaşı gibi…
Birçok hikaye de yarıda kalmıştı Mehmetçiklerin hayalleri gibi…
Hayallerin, umutların, imanla ve vatan sevgisiyle yoğrulduğu bu serüvende ben, muhakkak hepinizin bildiği bir hikaye ile yazımı sonlandırmak işitiyorum.
Bu hikaye, savaşın şiddetli geçtiği günlerden birinde, Türk ve Anzak askerlerinin karşı karşıya geldiği bir çatışmayı anlatır. Savaşın acımasızlığı, insanlık dışı koşulları altında düşman olarak karşı karşıya gelen bu iki askerden Anzak askeri ağır yaralanır ve yardım çağrısında bulunur.
Türk askerlerinden genç bir Mehmetçik, çatışmanın ortasında, ateşkes ilan edilmediği bir sırada, büyük bir cesaret göstererek ateş hattının ortasına atlar. Anzak askerine su verir ve onu güvenli bir yere taşır. Bu davranış, savaşın korkunç yüzüne rağmen, insanlığın güzel yüzünü de gösterir.
Bu hikaye bize, Çanakkale Savaşı’nın sadece stratejik bir zafer olmadığını, aynı zamanda insanlık değerlerinin de ön plana çıktığı bir dönüm noktası olduğunu anlatır. Mehmetçiğin gösterdiği bu insaniyet ve kardeşlik, savaşın acımasız yüzüne inat, farklı milletlerden insanlar arasında, koşullar ne olursa olsun saygı ve anlayışın mümkün olduğunu gösterir.
Çanakkale Savaşı’nın acı hikayeleri, bugün bile o dönemin zorluklarını, kahramanlıklarını ve insani yönlerini yansıtarak, gelecek nesillere aktarılacak önemli dersler içermektedir.
Biraz acı, biraz gözyaşı, çokça şükür ve kuvvetli bir iman; Çanakkale’yi geçilmez kılan !
Selam ve dua ile…