Her felaketin iki ilacı vardır. Zaman ve sessizlik der Alexandre Dumas. Her şeyi anlatacağımız ortak bir dildir sessizlik… Kaçırdığımız her anın şahididir bir nevi.

Her felaketin iki ilacı vardır. Zaman ve sessizlik der Alexandre Dumas…

Her şeyi anlatacağımız ortak bir dildir sessizlik… Kaçırdığımız her anın şahididir bir nevi.

Hayatın ezgilerinde, sevgiliyi görünce hızlanan kalp atışında, yağmurun toprağa karıştığı anda huzuru bulamayan insan hayatı anlamsız bulur. Çünkü kalabalık içinde kaybolmuştur. Yalnız olduğumuz ve yalnız bu hayata veda edeceğimiz aşikâr. Arada koca bir kalabalık var yaşama karışan ve kalabalığın her şeyi bastıran gürültüsü var. Emrivakiler var, emirler var.

Her ağızdan bir ses çıkar, herkes müdahale etmeye çalışır. Bu gürültü fazlasıyla yorar seni, bir süre sonra sana sahip çıkmaya çalışırlar, senin sözlerinmiş, senin hislerinmiş gibi üzerine yapışırlar. Herkesten bir parça kalır sende ve sen sen olmaktan çıkarsın. Kaybolursun, kendin olmayı unutursun hatta. Hayatına dahil ettiklerin o kadar çok müdahale ederler ki ne hayatını yaşarsın ne de yaşayanlardan ilham alabilirsin. SESSİZ kalmak öyle kolay bir eylem değildir. Kendinle yüzleşebilmek, küçük bir çocuk gibi sessizlikten hoşlanmazsın ve hep etrafın kalabalık olsun istersin. Dürüst olamadık hiçbirimiz, nefret ettiğimize bile sahte gülüşlerle bakmaya çalıştık, sevmediğini bildiğin halde seviyormuş gibi yaparak hem kendine hem karşındakine yalan söyledin belki… O yüzden kendine dürüst olmayı hep erteledin... Aslında birkaç dakika yalnız kalmayı becerebilsen, birkaç adım geriye gidip yalnız kalabilsen tüm hayatın değişecek. Geçenlerde okumuştum mutlu olmak isteyen kişi önce yalnız kaldığında kendisiyle mutlu olmayı öğrenmelidir. Gerisi zaten gelir…

Kendini tanıman ve kendinle yüzleşebilmen için kendinle sessiz kalman çok kıymetli, ben çoğunlukla meditasyon yaparım hem de öyle bildik yöntemlerle değil örneğin deniz kenarında, orman yürüyüşünde ya da akşam yatmadan hemen önce sessiz kalabilecek bir ortam mutlaka hazırlarım kendime size de tavsiye ederim… Sessizliğin arkasında büyük bir gizem var, inan bana ve sen bunu öğrendiğinde soruların da birer birer cevaplanacaktır emin ol...

Terapist sessizliği dediğimiz bir kavram var ve terapistler bu sessizlikten güç alırlar. Terapiye gidenler zaten sınırla zamanın çoğunun sessiz geçmesine anlam veremezler. Halbuki dinlemek de çok zor bir sanattır hatta aktif dinleme seansları yapılır ve danışan sadece yaşadığı sorunu anlatır ve danışman sadece dinler yorumsuz ve yargısızca...

Danışanın sessizlikten güç almasına imkân tanırlar ve terapistler danışanın karşısında sessiz kalabilmek için uzun süre eğitim alırlar. Bazen yöntemler farklı olabiliyor ve her yöntem herkese uymayabiliyor. Yani çok yakınımda olan kişilerden de gördüğüm üzere sessizliğe katlanamayan çok insan var. Yani hiçbir şey olmazsa televizyon açık ve yüksek sesle açık olur gibi…

Sende kendi danışanın ol ve kendine rehberlik et. Biraz kendi köşene çekilip sessizlikten güç almaya ne dersin? Zihnini bulandıran düşüncelerden sırtına binen yüklerden seni bunaltan her şeyden uzaklaşıp kendine format atmaya ne dersin… Geçmişte yaşadıklarından hangilerini bugüne taşımak istiyorsun sor kendine. Şimdi hoşlanacağın bir müzik aç ve dans et. Bilmiyorsan da edebilirsin çok da anlamlı hareketler yapmana gerek yok bunun için kendine kızma ve kendini yargılama… Bırak bedenin aksın. şarkı bestele çok anlamlı olmasa da olur ve sadece senin bildiğin bir şarkı olsun. Dans et ve değişimini fark et. Sonrasında tek isteğin biraz sessizlik ve başını omzuna yaslayıp öylece kalabilmek olsun.

Haydi şimdi hayatı sessize alma zamanı…..