Wilson ilkeleri ile birlikte yalnızlık politikası sayesinde savaşlara katılmayan ABD, savaş sonrası açıkladığı ilkelerle Avrupa’nın tamamını kontrolü altına almıştı.
Bu tavır büyük tedarikçi olan Amerika’nın işine yaramış ve savaştan yorgun çıkan bütün ülkelerin adeta yöneticisi konumuna gelmişti.
Amerika’dan önce dünyaya zulüm yağdıran ülke İngiltere’den de bahsetmek, yazının daha sağlam zemine oturması için önemli;
Henüz 1100. yıllar, İngiltere’nin dünya üzerindeki etkinliği büyük bir ulus devlet mantığını beraberinde getiriyordu. Üzerinde güneş batmayan ülke olarak yorumlanan İngiltere, aslında ulus olarak adlandırılan bir sömürü devleti... Buna da işgal ettikleri ülkeyi kurtarma politikası adını vermişlerdi.
İlk İşgal ettikleri ülkeler 1100’lü yıllarda İrlanda, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, Almanya, Avusturya, Norveç-Danimarka, Finlandiya, Estonya, Kuzey Rusya, Bulgaristan hatta Akdeniz’i elinde tutmak için Kıbrıs’ı dahi işgal etmişti.
1900’lü yıllarda İngilizler Osmanlı Devleti’nin çöküşü ile birlikte Türkiye’yi de kısa bir süreliğine işgal etmiş, kurtuluş savaşı ile birlikte İngiltere Türkiye’den çıkmak zorunda kalmıştı.
Kısaca şunu söyleyebiliriz, Hindistan lideri Gandi’de dahil birçok devlet, Türkiye’nin kurtuluş savaşı yıllarını kendilerine örnek alarak sömürü düzenin en büyük ülkesi olan İngiltere’ye karşı mücadele başlatacaktı.
Hatta Gandi şu sözleri ile tarihe geçecekti, ‘Türkler İngilizleri yenmeden önce Tanrıyı bile İngiliz zannederdim.’
Sadece Avrupa’da değil, Ortadoğu, Afrika, Asya’da İngiltere’nin işgal ettiği diğer bölgelerdi. Güneş batmayan ülke mantığını daha net bir şekilde anladığımıza göre, şimdi de yazımızın en can alıcı kısmına geçelim.
İngiltere tarafından sömürüldükleri halde sömürülmenin ne denli kötü bir durum olduğunu bilen devletler, bundan ders çıkarmak yerine aynısını yapmaya başladı. Filistin’i İşgal eden İngiltere 1946-48 yıllarından sonra İsrail’e aynı mantığı aşılamış oldu. İsrail, Hitler’in katliamlarından kaçırılarak Filistin’e getirildi. Getiren ülke ise İngiltere… Gemilerle Filistin’e getirilen Yahudiler uzun yıllar sürecek olan ateşi yakmaya başladı.
Bu durum sadece o bölgede yaşanmıyordu,
Örneğin; Fransa binlerce kilometre uzağında olan Afrika’yı sömürge yapacak ve yüzbinlerce insanı katledecekti, Amerika, türlü bahanelerle Ortadoğu’nun kalbinde üstlerini kuracak, barış getiriyorum yalanı ile hakimiyetini oluşturacaktı.
Nitekim bugün Fransa, işgal ettiği Afrika ülkelerinin uyanışı karşısında baskı ve caydırıcı bir yöntem uyguluyor, İngilizler dünyanın birçok yerinde birinci dünya savaşı sonrası kurdurduğu ve desteklediği ülkelerde kontrolünü elinde tutmaya çalışıyor.
Bütün bunlar Avrupa’nın gerçek yüzünü göstermeye yetmedi.
Şimdi ise yıl 2024 ve,
İsrail 7 Ekim 2023 saldırısı ile birlikte Ortadoğu’da ciddi bir soykırıma imza attı. Geçmişin sömürülen devletleri, yeni dünyanın sömüren devletleri oldu. Geçmişte zulüm görenler, gördükleri zulümden ders çıkarmak yerine aynısını yapmaktan yana durdu.
Filistin’de yaşanan kıyım, Avrupa’nın siyasi düşüncecini tartışmaya açtı. Halk, hükümetinin yaptıklarını gözlemleyerek, katliama ortak olduklarına şahitlik etti.
Kanada, Belçika, İsviçre, İngiltere, Danimarka, Norveç, Finlandiya, Avusturya, Amerika, İngiltere gibi birçok ülkede sokak eylemleri patlak verdi. Birkaç ay öncesinde sokaklarında Kur’an-ı Kerim yakılan bu ülkelerin vatandaşları, suskunluğunu korurken, İsrail’in yapmış olduğu soykırımla birlikte İslam mensubu olan ülkelerin yaşadıklarına dikkat kesilmeye başladılar.
Bu durum Avrupa’nın uyanışı olarak yorumlanmalı!
Avrupa vatandaşları ülkelerini yöneten siyasilerin ne kadar karanlık odaklar tarafından yönetildiğini görmeye başladı. Sokak eylemleri, üniversite eylemlerini tetikledi.
Avrupa’da bütün bunlar olurken kafalarını kuma gömenlerde vardı elbette, Avrupa yöneticileri tarafından desteklenen, adeta atanan Müslüman olduklarını düşünen Cem Sultanlar sayesinde İslam mensubu olan birçok ülke bugün üç maymunu oynuyor.
Burada altını çizerek belirtmekte fayda görüyorum, hiçbir Avrupa ülkesinin yöneticisi İsrail’de yaşanan katliama doğrudan engel olamaz! Bu bilinen bir gerçek.
Siyonistler tarafından yönetilen ve atanan bu insanlar, kendilerine yapılanı üç maymunu oynayan İslam ülkelerindeki liderlere yapıyorlar.
Zincirleme şeklinde süregelen bu durum bu şekilde devam edecek! Ta ki dünyada vicdan sahibi olan insanlar artık yeter diyene kadar.
İşte bu cümle Avrupa’daki kirli düşünceyi yok etmeye, vicdanın artık aranır olduğunu görmeye, zalimin zulmünün son bulduğu günlere kapı aralayacak.
Kısacası Gazze’de yanan ateş Avrupa’da güneş olup doğacak!
Avrupa Vatandaşları lobilerin, misyonerlerin, tapınakçıların, masonların vurduğu kelepçeden kurtulmuş olacak.