7 Ekim Cumartesi sabahı dünya genelinde yankılanan bir habere açtık gözlerimizi. Hepinizin bildiği gibi, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam tugayı güçleri, İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” operasyonunu başlattı. Allah yardımcıları olsun.

Kendilerinden habersiz Kudüs semalarında tabiri caizse kuş dahi uçurtmayan, her şeyden haberi olan İsrail ve Mossad’ın böyle büyük çaplı bir saldırıdan haberinin olmaması imkansız gibi dursa da, belki de büyük bir zaafa düşürdü Rabb’im onları!

Hiç şüphesiz, tıpkı Amerika’nın 11 Eylül’de yaptığı gibi bu harekatı bahane ederek kendileri için uluslararası camiada dayanak bulup, meşru müdaafa kisvesi altında hayalindeki toprak bütünlüğüne kavuşmak ve tüm Filistin topraklarını, Gazze dahil tamamen işgal etmek için bir bahane olarak kullanacaklar. Nitekim yine sivil, çocuk, kadın, yaşlı demeden aralıksız saldırılara çoktan başladılar.

Peki bu bir planla başladı ise, planın ardında yatan nedir? Kutsal toprak olarak adlandırdıkları işgal meskenlerine, diğer ülkeleri de savaşın içine sürükleyerek Ürdün toprakları da dahil olmak üzere işgallerini genişletmek mi ?

Saldırıları bahane edip Türkiye’ye akın eden Siyonistlerin bir hayali de, depremde boşaltılmış olan Helenistik Yahudiliğin ve Erken Hristiyanlığın ortaya çıkmasında oynadığı kilit rolü sebebi ile “YENİ AHİT’in Beşiği” olarak adlandırdıkları Antakya merkezli Hatay toprakları mı?

Ancak onların bir planı varsa Allah’ın da bir planı var; ve mekeru ve mekerallah…

Biz Rabbimize ve Hak olan davasına güveniyoruz. Burada önemli olan İslam Aleminin duruşu. Birlik halinde topyekün kutsalımız ve ilk kıblemiz Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturmak için elimizle, dilimizle ve kalbimizle ne gerekiyorsa yapmak…

İslam beldelerinin mensubu olan bizler, bu durumu mitinglere dönüştürüp dağılma seronomisinin ötesinde işler yapmalıyız. Yıllardır çoluk çocuk demeden Müslümanları katleden İsrail, iki kadının ölümü ile dünya medyasında haklı olduğunu iddia etmektedir.

İşte biz mitinglerin ötesinde, İsrail’in haksız olduğunu, tecavüzcü ve bebek katili olduğunu, dünyaya haykırarak, dünyayı ikna etmeliyiz.

Bize yeni Selahaddinler gerek !

Evet Müslümanların imtihanı asıl şimdi başladı. Kudüs meselesi sadece Filistin halkının değil, tüm Alem-i İslam’ın davasıdır. Hatta bizi çok şaşırtsa da Kuzey Kore lideri Kim Yong’un tabiriyle “Filistin meselesi sadece Filistinlilerin, Gazzelilerin; Müslümanların değil, aynı zamanda özgürlüğün sembolüdür.”

Yine bu noktada Kolombiya devlet başkanı Gustavo Petro da benzer şekilde “İsrailli çocukların huzur içinde uyumasının tek yolunun Filistinli çocukların huzur içinde uyuması” olduğunun altını çiziyor. Zira MİT başkanımız İbrahim Kalın’ın yıllardır söylediği o mükemmel tespitinde belirttiği gibi “herkes güvende olmadan hiç kimse güvende değildir.”

“Hüda yerine hevaya tabi olmanın bütün müşahhas neticeleri İsrailoğulları aynasında nazara verilmiş, insanoğlunun yeryüzünde tabi tutulduğu imtihanın şiddeti ortaya konulmuştur.”

Allah’ın kendilerine indirdiği kitaba tabi kalmayarak, heva ve heveslerinin peşinden giden, aç gözlülükte sınır tanımayan ve her şeye sahip olma anlayışıyla hareket eden, kendilerini “üstün ırk olarak görüp bu uğurda öldürmek de dahil her yolu mübah sayan siyonist teröristler, insanoğlunun yeryüzündeki imtihanı olmuştur.

İsrailoğulları, yaratıldıkları günden itibaren kendilerini üstün ırk olarak görmekte ve bu sebeple kendilerinden olmayan kavimlere ve dinlere mensup insanları gözlerini bile kırpmadan canice katletmektedirler. Eskiden beri süre gelen bu insanlık suçunu kendilerine vazife edinmişlerdir.

Bu sebepledir ki Kur’an-ı Kerim’in tehditleri ve hiddeti, yapılan yanlışlıkların ve işlenen cinayetlerin büyüklüğünü nazara vermesi açısından önem taşımaktadır.

Eski Ahitte “mukaddes millet” olarak takdim edilirken diğer taraftan da bu azgınlıkları sebebiyle tenkit edilmişlerdir.

Nitekim onların “tahrif edilmiş” akidelerine göre cennete girecek olan tek kavim kendileridir. Dolayısıyla böyle bir ahiret anlayışına sahip olan bir toplumun, dünyadaki emellerine ulaşmada bütün yolları kendilerine meşru görmekte olduğunu unutmamak gerekir.

Kadın, çocuk, yaşlı, bebek demeden sivilleri on yıllardır canı her istediğinde canice katleden, saldırıya maruz bırakan, özellikle ibadet sırasında ve Müslümanlar için kutsal gün olarak kabul edilen başta bayramlar olmak üzere, Ramazan ayı, kadir gecesi dinlemeden kutsal günlerde dahi, Müslümanları tahrik ederek Filistin halkına tacizde bulunan bu işgalci siyonistlere dur demek için geç bile kalındı.

Kur’an-ı Kerim’de “verdikleri sözde durmayan ve yaptıkları antlaşmaya sadık olmayan” grup olarak adlandırılan bu işgalci siyonistler, artık yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödemeli, döktükleri masumların kanlarında boğulmalı…

Sadece Ortadoğu'ya değil, tüm dünyaya barış ve huzurun gelmesinin önündeki en büyük engel, bir avuç ancak dünyaya hükmeden terörist ve katil İsrail rejimidir ve var oldukça ne barış, ne de huzur görünmemektedir.

Bugün tefrikaya düşme günü değil, kardeşlerimiz için, ilk kıblemiz ve harem kılınan kutsalımız için birlik olma günüdür. Ellerinde koca koca silahları olduğu halde, küçücük çocuğun çatal ile üstlerine yürümesinden bile tedirgin olan korkak bir avuç siyonistin, Müslümanların birlik olması durumunda yerle yeksan edilmeleri kaçınılmazdır.

"Yıkılasın israil! enkazını göreyim,

Sana ülke diyenin yüzüne tüküreyim."

Necip Fazıl Kısakürek