İnsanlık tarihine kara leke olarak geçen bir soykırım ve seyirci olarak sınıfta kalmış bir dünya, dünyayı yöneten ve bir şeylerin düzelmesi için atılacak adımda izinlerine ihtiyaç duyulan ve kendi menfaatleri doğrultusunda alınacak kararlara göre hareket etmek zorunda bırakılan dünya devletleri…

Evet, tam 359 gündür tüm dünyanın gözleri önünde cereyan eden bir insanlık trajedisi var ve hala sadece kınanmakla yetiniliyor ne yazık ki. Sivil yerleşim alanları, hastaneler veokullar harap olurken Gazze’de 359 günde ölenlerin sayısı 41 bin 529, yaralıların sayısı da 96 bin 427’ye yükseldi ve maalesef hayatını kaybedenlerin %70’i de çocuk ve kadınlardan oluşuyor.

2. Dünya savaşı sonrası kurulan, dünyada barış ve güvenliği sağlama misyonu üstlenen Birleşmiş Milletler, Gazze konusunda sınıfta kaldı.

Uluslararası toplumun tepkilerini yansıtmada büyük önem taşıyan, ancak kendilerinden olmayanlar için işlevsel hükmünü yitirmiş olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki görüşmeler, Gazze için gerçek anlamda bir fark oluşturabilecek mi? Hiç sanmıyorum.

BM ‘deki toplantılarda yapılan uzun konuşmalar, hazırlanan raporlar ve kınama mesajları ne yazık ki Orta Doğu’da yaşanan insanlık dramını ortadan kaldırmıyor.

Gazze meselesi, Filistin halkının onlarca yıldır süren mağduriyetlerinin bir yansımasıdır. Gazze, büyük güçlerin çıkarları ve veto mekanizması gibi faktörlerin gölgesinde yok olup giden bir toplumdur. Zulümleri 1947’de başladı. Büyük Orta Doğu projesinin bir parçası olan, ‘’Hitler’in zulmünden kaçarak’’ sığınmacı oldukları toprakları hiç vakit kaybetmeden işgale başlayanlar, bugün BM’de utanmadan kendi topraklarıymış gibi harita göstererek yaptıkları zulmü meşrulaştırmaya çalışıyor.

Sembolik kararlar almaktan öteye gidemeyen, krizlerin çözümünde istikrar sağlamayarak kuruluş amacını taşıyamayan BM Güvenlik Konseyi’nde de yaşanan tıkanıklar yüzünden Gazze’ye yönelik maalesef ki somut adımlar atılamıyor.

Bugün dünya liderlerinin de dile getirdiği üzere, bir an evvel uluslararası sitemin yeniden yapılandırılması ve Gazze’deki insanlık dramına yönelik acil eylem planına geçilmesi şart.

2,5 milyon insanın yerinden edildiği Gazze’de evleri, camileri, hastaneleri, okulları, savaş suçu kapsamında olan bilumum yerleri saymaya elbette satırlar yetmez.

Bir anne düşünün, henüz dünyaya getiremediği karnındaki yavrusuyla birlikte can vermiş; baba düşünün, evlatlarının parçalanmış bedenlerini ‘’kurbanlık et gibi’’ poşetlerde taşıyor!

Ne kadar alıştık değil mi ölümden, dehşetten, vahşetten konuşmaya ve bunları okumaya. Nasıl da meşrulaştırdık tüyü bitmemiş yavruların parçalanmış bedenlerini konuşmayı.

Alıştırılıyor mu yoksa uyuşturuluyor muyuz? Bu, bence üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. Dünya sükunetinin, bir avuç Siyonist ve işbirlikçilerinin tekelinde bulunması ne kadar da adil değil mi!?

Malumunuz, dünyaya hükmeden(!) 5’ten birinin temsilcisi olan Joe Biden, ‘’Gazze’deki sivillerin cehennemi yaşadığını ve ateşkes sağlamak için görüşmelerin devam ettiğini söylerken, Ukrayna konusunda da Rusya’yı kınayarak Ukrayna’ya desteklerinin süreceğini’’ dile getirdi.

Öncelikle dini ve ırkı ne olursa olsun, dünyanın neresinde olursa olsun elbette hiçbir masum ölmesin. Lakin, bir yıldırakan kan durmak bilmiyor, kendilerinden olana yardım elini uzatırken birilerini ötekileştirmek, bu kurulun kuruluş amacına hizmet etmiyor. 

Tam da burada kürsüde yerini alan ve yıllarca Britanya sömürüsünde kalmış ve ırkından dolayı türlü eziyetler çekmiş, Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e karşı soykırım suçu davası açarak, hür iradesiyle İslam ülkelerinin hiçbirinin gösteremediği cesareti göstermiş, kimsenin alamadığı tavrı almış olan Güney Afrika Cumhurbaşkanı’nın ‘’birilerine karşı apartheid yapılırken sessizce oturup izlemeyeceğiz, İsrail, Amerika ve yandaşlarına karşı ırksal ayrımcılığa müsaade etmeyeceğiz’’ demesi takdire şayan.

Yine çok uzun yıllar İspanyollar tarafından sömürge altında olan Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro ‘da ‘’dünyanın çoğunluğu adına konuşmamıza ve insanlığın geniş kesimlerini temsil etmemize rağmen, Gazze’deki soykırımın durdurulması için sesimizi yükselttiğimizde dinlenmiyoruz’’ diyerek yaptığı konuşma, Cumhurbaşkanımızın ‘’dünya 5’ten büyüktür’’ mesajına verdiği desteği de gösteriyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ‘’onurlu’’ liderler tarafından gerçekleştirilen bu konuşmanın tablosu, küreselleşmenin artık farklı bir yöne evrildiğini göstermekte. Zalime, kendi evinde zulmünü haykırmak, Orta Doğu’da akan kanın, insanlık vicdanında merhamet meşalesine dönüştüğünü gösteriyor.

İlk günden bu yana her fırsatta işgalcilere karşı sansürsüz konuşan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın daBirleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşması, yine inancımızın ve kimliğimizin en büyük gururunu yaşattı.

Bu zulüm bir an evvel son bulmalı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi ‘’ Netanyahu, insanlığınittifakı ile durdurulmalıdır.’’

Selam ve dua ile…