Apoletlilerin ayar verdiği bir ülke olmaktan çıkmıştık oysa…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde, teğmenlerin bir araya gelerek ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ sloganları ile gündeme oturmalarını yorumlayanlarınız vardır muhakkak.
Peygamber ocağı olarak addedilen bir kuruluşta, kılıçların havaya kalkarak yüksek sesle ve defaatle ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ sloganları atılması, orada başkomutan sıfatıyla oturan devlet başkanına bir meydan okuma olabilir miydi ?
Zira bulundukları yerin kuruluş tarihinden bihaber yetiştirilen askerler, önce kimin otağında neyin muhafızı olduğunu unutmuş, adeta bir boy gösterisi yaparcasına başkomutanlarının huzurunda ‘’Mustafa Kemal’in yolu’’diyerek onun adını kullananların, çizgisinden bugün tekrar menzil oluşturmaya çalıştıklarını görüyoruz.
En azından benim bu sahneye olan yorumum böyle.
Herkes bilmelidir ki kabul etseler de etmeseler de Türk Askeri Eğitiminin kökleri Osmanlı’dır. Modern anlamda ilk askeri kuruluşun gerçekleşmesi de, yani ‘Mühendishane-i Berr-i Hümayun’ 1795 yılında 3. Selim tarafından kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde ise kurulmuş olan bu sistem yapılandırılmıştır.
Yani demem o ki, henüz eğitim aldıkları yerin tarihlerinden bihaber olanlar, birinin askeri olacaksa, o kuruluşun mimarı olan ‘3. Selimin askerleri’ olarak slogan atmaları daha yerinde olacaktır.
Nitekim içinde bulundukları bu düzenin de bir parçası olan Mustafa Kemal, bu sistemin kurucusu değil, bu sisteme dahil olarak yetişen bir subaydı.
‘’Atatürk olmasaydı bu topraklar kazanılamayacaktı!’’ Hatta Atatürk olmasaydı ‘babanız kim olurdu’ diyebilecek kadar ahlaksız tavır içinde olanlara sormak istiyorum, ‘’bu toprakları Atatürk mü kazandı? Ya da şu daha yerinde olacaktır,‘’Atatürk savaşarak toprak bütünlüğümüze nereyi ekledi?’’Atatürk zaten var olan topraklar üzerinde savaşmadı mı? Misakı Milli sınırlarımız Devleti Aliye’yi Osmaniye’nin kazanmış olduğu topraklardır. Cihan Devleti adını boşuna almamıştır. Topraklarını 4.800 km2 den, 19.902.000km2 ye çıkarmıştır. Bu sınırların daralması da ‘İttihat ve Terakki’ciler ve bugünkü paralel yapı gibi, daha sıralayamadığımız ama herkesin az çok bildiği hain, sinsi ve münafıkların devlet içinde örgütlenmeleri, birlik ve beraberliği fitnelerle bölme eylemleri neticesinde gerçekleşmiştir.
Lakin kendi başlarına baş kaldırarak sürdürülen yönetim sistemini çok benimsemiş olacaklar ki, muhtıralarla, vesayetlerle insanlara üstünlük sağlamaya çok alışmış olacaklar ki, her yaptıkları zilleti Gazi Mustafa Kemal’in adını kullanarak ve onun hatırasını kirleterek kendine yol yapmayaalışmış bu zihniyet, belli ki en son başarısız oldukları 15 temmuz denemesinden sonra yeni bir ayaklanmanın işaretini vermiş durumda.
Bu hadsizlikleri, sistem içinde ayaklanarak öteden beri devlete başkaldırmaları ve dayatmalarla ülke yönetimine müdahil olmaları ve her istediklerinde bunu başaracakları kanaatini taşıyor olmalarındandır.
Ak Parti hükümeti iktidara gelene kadar her fırsatta ‘’ordu göreve’’ sloganlarıyla halka parmak sallayan apoletli yargı mensuplarının, darbe anayasasının dayattığı her haksızlığı kendi halkına dayatan hükümetlerin ve yine darbe anayasasının kendilerine tanıdığı İç Hizmet Kanunu gibi saçmalıklarla siyasete her fırsatta aba altından sopa gösteren zinde güçlerin at koşturduğu bir ülkenin düğümünü,Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük liderlerden olan Recep Tayyip Erdoğan çözmüştür. Bu büyük lidere kendi huzurunda yapılan bu eylemi bir meydan okuma, bir başkaldırı olarak yorumlamak hiçte gerçeklikten uzak olmayacaktır.
Ancak bu niyeti taşıyan, her seçimde mevcut iktidarın yıkılması için dört gözle bekleyen, sinsice planlar eşliğinde örümcek ağı gibi devlet içinde yapılanmalarını sürdüren ve bu uğurda her yolu mübah görenler (ki kendi milletine kurşun sıkmış insan artıklarından bahsediyorum), düğmeye basmış durumda ‘’hazır ol’’ da bekliyorlar.
Bilinmeli ki her platformda, arsızca bu ülkenin temsil makamına ‘’diktatör’’ diyerek seslerini yükseltmekten geri durmayan hainler locası iş başında.
Devlet içinde kamufle olmuş, devletini itibarsızlaştırmak için sinsice eylemlerde bulunan ve hainler çetesine hizmet eden bu bukalemunların, bir an evvel tespit edilip görevlerine son verilmesi ülkemizin bütünlüğü için mutlak elzemdir.
Bugün, apoletlilerin iktidara baş kaldırmaları konusunda geçmişten dersler çıkarmak mecburiyetindeyiz. Demokrasinin askeri müdahalelerle baltalanmasına fırsat vermeden, gelecek nesillere demokratik istikrarın sürdürülebilirliğini göstermek toplum olarak bir sorumluluktur.
Derin yaralar bırakan her darbenin, aradan geçen yıllara rağmen hala ayrı ayrı izlerini görmek mümkün. Toplum üzerinde sarsıcı etkilerinden kurtulmamış her darbe, askeri vesayetle birlikte çöplükte yerini almıştır.
Bugün, katılımcı demokrasi ve toplumsal birliği zedelemek adına halk tarafından ilk kez seçilmiş Baş Komutan Recep Tayyip Erdoğan huzurunda kılıç kaldırarak ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ sloganlarının altında bir plan hedefleyenler şunu çok iyi bilmelidir ki, bu millet Türk Demokrasisi adına büyük travmalar oluşturan, iradesine dönük tehdit ve yaptırımlar uygulayan baskıcı müdahalelere artık fırsat vermeyecektir.
Ekonomi başta olmak üzere ülkeyi kaosa sürükleyerek milleti devletine kırgın hale getirenler şunu da asla unutmamalıdır ki, bu millet söz konusu vatan olunca tek vücut olmayı bilir, bayrağına ve iradesine göz dikenin gözü, el kaldıranın eli bedeninden ayrılır.
Onların bir planı varsa Allah’ın da bir planı vardır ve Allah plan kuranların en hayırlısıdır.
Selam ve dua ile…