Cumhurbaşkanlığı seçimi 14 Mayısta tamamlandı ve açıklanan sonuçlar seçimi 2. Tura bıraktı. Kazanmasına kesin gözüyla bakılan Millet İttifakınının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu tahminlerin aksine yüzde 50 artı 1’e ulaşamadı. Ancak 21 yıldır Türkiye’yi yöneteten ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin mucidi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ilk kez bir seçimi kazanamadı. İki lider de gerekli oya ulaşamazken CHP Genel Merkezi’nde neden fırtınalar koptu peki?

CHP’de ilk tespit “çok yumuşak pozitif kampanya yeterli olmadı, sertleşelim” oldu. Ardından Kemal Kılıçdaroğlu, masaları yumruklayarak “ben buradayım” diye seslendi. Gerçi Ankara’da herkes Kılıçdaroğlu’nun bu mesajı parti içinde kongre yarışına hazırlanan hiziplere verdiğine hemfikir. Ardından da seçim sonucuna bakılarak “milliyetçiliğin” yükselen değer olduğu tespiti yapıldı ve Kılıçdaroğlu’nun da milliyetçi mesajlar vereceği, kampanyasını milliyetçilik üzerine kuracağı, kampanyanın başına da İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun getirileceği bilgisi yayıldı. Bunu görünce bir anlam veremedim. Zira Kaftancıoğlu sosyalist bir geçmişe sahip bir politikacı ve CHP içinde de “sol-sosyal demokrat” söylemleriyle öne çıkıyor. Bu durum biline biline, kimler solcu Kaftancıoğlu’nu “milliyetçi kampanyanının” başına getiriyor?
İmamoğlu’nun da 2019 seçimleri ve sonrasinde yürüttüğü kampanyalarda kullandığı dil ve Kürt seçmene yakın durması böylesi bir kampanya ile bağdaşmaz. O zaman neler oluyor CHP’de? Hizip savaşlarının bir sonucu mu bu bilgilerin sızdırılması? Muhtemelen öyle. 

Depremzedelere yönelik dil zarar veriyor

Sosyal medyada CHP’ye yakın hesapların ve gazeteciler, deprem bölgelerinden Kemal Kılıçdaroğlu’na beklenen oy çıkmayınca maalesef çok çirkin paylaşımlarda bulundu. Bu fırsatı kaçırmayan AK Parti hemen harekete geçerek bu durumu karşı kampanyaya dönüştürdü. Özellikle depremzedelerin Kılıçdaroğlu’nun hesabına 2.5 lira su parası göndermeye başlaması CHP kurmaylarını hayli zorlayacak.

Mesele milliyetçilik değil bence

Pek çok çevre seçimden sonra milliyetçi seçmenin öne çıktığını söyledi. AK Parti Milletvekili Tuğrul Türkeş de bu konuda açıklama yaparak milliyetçilerin tek çatıda birleşmesini önerdi. Peki bu tespit ne kadar geçerli? Türkiye’de milliyetçilik her zaman yükselen değer ve geçerli bir ideoloji olmuştur. Milliyetçilikten Atatürk milliyetçiliğine kadar geniş bir yelpaze vardır ve bu durum oranlanırsa yüzde 70’ten aşağı düşmez. CHP’nin 6 oklu logosunda bir ok milliyetçiliği simgeliyor bunu da unutmayalım. Peki sorun nerede? Kişisel görüşüm sorun HDP desteğinin kamuoyuna yeterince anlatılamaması. O Kadar ki AK Parti’lilerin “PKK’ya terör örgütü diyemiyorsunuz” suçlamasına CHP’liler “PKK eli kanlı bir terör örgütüdür. Öcalan de bebek katilidir” yanıtını veremedi. Bunun yerine “Milli Savunma Bakanlığının sitesinde ne yazıyorsa onu kullandık. Sadece Genel Başkanımız terör örgütünün saldırısına uğradı Artvin’de” söylemine sarıldılar. Yani CHP bu konuda adeta bir “HDP jargonuna” sarıldı. Bu durum CHP tabanında bile ciddi tepki çekti. 
İşte bütün bu durumu çok iyi okuyan AK Parti, CHP’yi terör örgütünün desteğini almakla, HDP’yi de 6’lı masanın 7. Ortağı olarak suçladı. Ve adeta bu konuyu seçim kampanyasının merkezine oturttu. 
Bunun üstüne İHA ve SİHA üretimiyle büyük başarı elde eden Bayraktar Holding yöneticileri  Selçuk ve Haluk Bayraktar ile tartışmaya girilmesi olumsuz algıyı perçinledi. Bunun üzerine de Cengiz Çandar tuz biber ekti. Yeşil Sol Parti’ten milletvekili seçilen Cengiz Çandar bir mülakatında “Suriye’de Kürtlerin özerkliğini savunacağız, yeni bir çözüm süreci başlatacağız, Kılıçdaroğlu, Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile uzlaşmaya vardı” açıklamasında bulundu.  Seçime kısa bir süre kala yapılan bu açıklama, AK Parti’nin bu konudaki argümanlarını adeta haklı çıkardı. Yaşanan gelişmeler sadece genç seçmeni değil, CHP’nin Kemalist-Ulusalcı tabanını da rahatsız etti. 

Sandık güvenliğinde sınıfta kalmak

AK Parti’nin sandıkta “numara çevirdiğini” iddia eden CHP’liler ve bir kısım aydın sandık güvenliği için çağrıda bulundu. 6’lı masa liderleri de bu konuyu ele alarak bir seçim güvenliği komisyonu kurdu. Kamuoyuna “sandıklar güven altında rahat olun. Siz sadece oy kullanın” mesajı verildi. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise sandık başlarına en az bir milyon kişi görevlendireceklerini söyledi. 
Oysa seçim geçesi yaşananlar verilen sözlerin tutulmadığını gösterdi. Yaşanan kargaşada yine YSK, AA ve ANKA suçlandı. Aşırı kazanma beklentisine giren sanatçılar, aydın gazeteciler Erdoğan’ı önde gösteren sonuçları bir türlü kabullenmediler. Suçlamalar birbirini izledi. CHP sözcüleri Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu ve kazanacağını bile açıkladı. Akıl almaz iddialar sosyal medyada adeta sel oldu aktı. Peki sonuç? YSK, AA ve ANKA doğru sonuç vermiş. CHP’de birileri Genel Başkanı, İmamoğlu ve Yavaş’ı yanıltmış. Sonrasında ise CHP sözcülerinin açıklamaları, “ıslak imzalı tutanakların yüzde 99.9’unu aldık.” şeklindeydi. Görevinden istifa eden Onursal Adıgüzel yaptığı açıklamada şu cümleleleri kurdu: “330 sandıkta görevlimiz yoktu. 600 sandıktan genel başkana sıfır oy çıktı. Demek ki buralarda da görevli yoktu.” Nerede bu 1 milyon kişi o zaman diye sorsak cevap alabilir miyiz? Sanmam. 

Kampanya sloganı tartışmalı

CHP Genel Merkezi ilk şoku atlattıktan sonra aceleyle kampanyaya başladı ve “Türkiye karar ver” sloganını kampanyanın yeni teması yaptı. Fakat buruda da bir sorun var. AK Parti Ankara Millletvekili Ali İhsan (Mücahit) Arslan ve ekibi 2017 referandumlarında “karar ver”i kullanmışlar. Sosyal medya hesaplarında hala duruyor. Aldığım bilgiye göre de AK Parti de “karar ver” sloganını kullanacak