Yaşanan bütün tartışmaların ve yoğun gündemin arasında hiç bir partinin yeterince tartışmadığı, gündeme getirmedi ancak uluslararası kuruluşların ısrarla vurguladığı önemli bir tespit var. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) 14 Mayıs seçimlerinin adil şartlarda yapılmadığı raporlaştırdı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde adil olmayan seçimler serisinde yerine alacak 14 Mayıs seçimlerinin, tarihi de ironik. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim kararı alma yetkisini kullanırken Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 seçimlerinin gününü tercih etti. Ve Demokrat Parti’nin “yeter söz milletindir” sloganını kullanmaya başladı.
Evet 14 Mayıs CHP’nin tek parti ve tek adam iktidarına son verilen bir seçimdi. Peki bu kadar mı? 14 Mayıs 1950 seçimleri aynı zamanda Cumhuriyetimizin ilk demokratik seçimi kabul edilir. Demokrat Parti’nin seçimleri boykot etme kararından sonra CHP hükümeti seçim kanununu değiştirdi, gizli oy açık tasnif ve seçimlerin yargıç güvencesinde yapılması ilkesini kabul etti. Bu değişiklikle daha sonra Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kuruldu.
Bu hatırlatmadan sonra şunu sormak hakkımız sanırım: 1950 yılında yapılan ilk demokratik seçimimizdin sonra bu konuda ne kadar yol aldık? Maalesef yol almak şöyle dursun geriye gittik. Bugün YSK gözeteminde demokratik bir seçim yapılmadığını aslında herkes biliyor. Uluslararası kuruluşlar da bunu tespit etmiş. Peki demokrasi mücadelesinin bir sonucu olarak kurulan YSK neden seçimlerin adil, eşit ve demokratik koşullarda yapılmasını sağlayamıyor? Bunun yanıtı YSK’ya atanan yargıçların niteliği mi yoksa iktidarın kendine avantajlı hale getirmek için sık sık değiştirdiği seçim kanunları mı? Elbette bunlar bir neden olabilir.
Ama YSK en azından devlete ait basın kuruluşlarının dengeli bir yayın yapmasını sağlayabilirdi. Bunu yapmadı. Seçim takvimi içinde yine YSK müdahale etmediği için iktidarı destekleyen yayın organları muhalefet partilerinin aleyhinde iftiraya varan yayınlar yaptı. YSK yine müdahale etmedi. Bu ülkenin kurucu partisinin lideri ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör örgütü PKK yöneticileri ile gösteren montajlanmış görüntüler hem meydanlarda hem televizyonlarda rahatça kullanıldı. Normal bir ülkede rakibini küçük düşürmek için mantajlanmış görüntü alenen paylaşılsa kıyamet kopar ve bunu yapanlar o seçimi kaybeder. Demokratik, eşit ve adil seçimler için kurulan YSK bu olaya da müdahale etmedi, edemedi. Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti yönetecileri görüntünün montaj olduğunu itiraf ettiler.
Aynı YSK, kamu görevlisi sayılan bakanların istifa etmeden milletvekili adayı olmalarına ses çıkarmadı, bu bakanların bakanlıkların imkanlarını kullanarak kampanya yürütmelerini de sesisizce izledi. Aynı bakanların milletvekili seçildikleri 14 Mayıs akşamı istifa etmelerini de istemedi.
YSK, milletvekillerinin yemin ederek “göreve başlamaları” için 19 Mayıs’ta açıklayacağını ilan ettiği kesin sonuçları da açıklamadı. Kamuoyunda bu kararın Bakanların ikinci tur için çalışmalarını sağlamak için açıklanmadığı görüşü hakim.
O zaman 27 yıllık tek parti iktidarı Milli Şef döneminden sonra kurulan ve seçimlerin katılan herkes için adil bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için kurulan YSK ne yapmak istiyor? Bu sorunun yanıtını er ye de geç hepimiz öğreneceğiz.
Siyaset ve sosis
Ünlü Alman siyasetçi Otto von Bismarck’a atfedilen “Siyasetin ve sosin nasıl yapıldığını bilseniz geceleri uyuyamazsınız” sözü Ankara’da 1990’lı yıllardaki koalisyon pazarlıklarından buyana dillendirilmemişti. Cumhurbaşkanı seçiminin 2’nci tura kalması yine transferleri ve pazarlıkları gündeme getirdi. Kuşkusuz bu seçimlerin sürprizi cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan ve CHP’li Abdüllatif Şener oldu. Oğan’ın oldukça sert AK Parti karşıtı beyanları ve Mlillet İttifakı ile yaptığı pazarlık sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşüp karar değiştirmesi siyasi hayatımızda yerini aldı.
AK Parti’ti kurucusu olup AK Parti hükümetlerinde bakanlık yapan daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yollarını ayırarak CHP’ye katılan Abdüllatif Şener’in açıklamaları ise adeta bomba gibi düştü kulislere. İki dönem CHP milletvekili yapan Şener hemen her gün televizyonlarda AK Parti hükümetlerine karşı ağır suçlamalarda bulunuyordu. Fakat ne olduysa İkinci tur seçimlerden önce bir televizyon programına katılarak cumhurbaşkanı adayı Klıçdaroğlu’nun ülkeyi yönetemeyeceğini seçilirse kriz çıkacağını söyledi.
Bir zamanlar DSP’den Afyonkarahisar milletvekili seçilen ancak neredeyse her ay bir parti değiştiren rahmetli Kubilay Uygun’a Türk basını “Fırıldak Kubi” lakabını takmıştı. Acaba bu yolda daha kimler dönecek…