Türkiye ve dünya kamuoyuna “çılgın proje” adıyla dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 27 Nisan 2011’de açıklanan Kanal İstanbul’un seçim kampanyası döneminde Cumhur İttifakı tarafından hiç gündeme getirilmediği gibi adeta unutturulmaya çalışılması dikkatli gözlerden kaçmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en prestijli projesi Kanal İstanbul’u kamuoyunun ve muhalefetin tepkilerine rağmen canla başla savunması hatırlanınca adeta kader seçimi olarak kabul edilen 2023 seçimlerinde hiç gündeme getirilmemesi ilginç. Acaba Erdoğan ve AK Parti bu “çılgın projeyi” seçimlerde neden gündeme getirmiyor? Neden hiç bir reklim macrasında kullanmıyorlar? Televizyon yayınlarında neden hiç bir gazeteci bu projeyi sormuyor veya soramıyo? Ankara’da çeşitli senaryolar var ancak bu köşede şimdilik yer vermiyorum.
Peki muhalefet bu durumu neden gündeme getirmiyor? Bu sorunun da şimdilik bir yanıtı yok. Oysa Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden itibaren “rüyası” olarak takdim edilen Projenin, 25 Haziran 2021’de ilk köprünün temellerinin atılacağı duyurulmuştu. AA’nın haberinde köprünün özellikleri ayrıntılarıyla yer alırkan proje kapsamında 6 köprünün inşa edileceği bilgisi de yer aldı.
Muhalefetin hukuk yolları dahil her yönden itiraz ettiği proje için Cumhurbaşkanı Erdoğan, “çatlasanız da patlasanız da yapacağız” açıklamasında bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de 2011’de açıklanan Kanal İstanbul Projesi’ni eleştirmiş, 2019’da yaptığı açıklamada ise desteklemişti.
Muhalefetin tam itirazlarına, sivil toplum ve meslek örgütlerinin uyarılarına kulak asmayan, dikkate almayan AK Parti, neden bu projeyi gündemden düşürdü? Bunu kamuoyuna açıklama borçları var bence.
“Çılgın Projesi” dururken, CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği projeleri vaat olarak açıklayan AK Parti’nin, bu tutumundan seçim performansı da değerlendirebiliyoruz.
“Yerli milli projeler” ve unutturulan milli ürünler
Ara başlık için kullandığım “milli ürünler”in ne olduğunu merak edebilirsiniz. Oysa Kemal Derviş’in bakan olduğu yılllarda alınan kararlar ile AK Parti hükümetlerinin bu kararlara sıkı sıkıya bağlı kalmasını hatırlamak yeterli. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra devletimizin sanayide yol almasını sağlayan iki temel ürün vardı. Bu ürünler şeker pancarı ve tütün. Tarım sektörünün belkide en stratejik ürünlerinden söz ediyoruz.
Örneğin, şeker pancarı. Şeker elde edilir. Alkol elde edilir ki sanayi ve tıpta kullanılır. Posasından da hayvan yemi küsbe yapılır.
Glikoz, fruktoz ve nişasta bazlı şekerin (NBŞ) insanlığı tehdit ettiği bir dönemde pancar şekeri daha da önemli hale gelidi.
Kemal Derviş döneminde devletin tütün ve şekerden zarar ettiği gerekçesiyle şeker pancarı ve tütün ekimine kota getirildi. Ardından iktira gelen AK Parti şeker fabrikaları ile tütün fabrikalarını özelleştirme adı altında bir bir sattı.
Tütün sektörü tamamen yabancıların eline geçerken, yabancılar da Türkiye’ye şeker yerine insan sağlığını tehdit eden ucuz tatlandırıcılar sattılar ve Türkiye’de fabrika açtılar.
“Yerli ve Milli” ifadesiyle savunma sanayi ürünlerini tanıtan AK Parti Türk tarımının yok edilen yerli ürünlerini nedense hiç ağzına almadı. Şeker pancarı ve tütünde hala kota ve sınırlamalar var. Bir dönem dünyaya sattığımız üzümlerimiz ise neredeyse unutuldu. Mercimek, pirinç, nohut, fasulye ve bezelyeyi ise artık yurtdışından getiriyoruz.
Tüketici Hakları Derneğinin açıklamasına göre 35 bitkisel ürünün üretimi düşerken bitkisel ürünlerde dış alım patladı.
Bu arada MHP-DSP-ANAP koalisyon hükümetinin Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yerli ve milli tohum ile inek, koyun, keçi ırkı için yaptığı çalışmalardan sonra görevinden ayrılmak zorunda kaldığını, AK Parti’nin ilk Tarım Bakanı Sami Güçlü’nün de yerli ve milli tarım ile hayvancılık ısrarı yüzünden bir canlı yayında görevden alındığı Ankara kulislerinde hala konuşulan konulardan.