Yıllardır bir çok insandan sayısız kez şu cümleyi duymuşumdur... “evlendikten sonra çok değişti, artık tanıyamıyorum”.  Peki ne oluyor da evlendikten sonra çok değişilip, kendine ve eşine karşı yabancılaşılıyor?

İster uzun bir flört döneminin, ister hızlı verilen bir karar olsun, evlilik hayatına geçişten sonra her iki bireyde ilişkiyi olumsuz yönde etkileyen değişimler gözlemlendiği, diğer eşte “kandırıldım” duygusunu hissettiren bu değişim neyin nesi?

Evlenmeden önce geçirilen zamanın kısıtlılığı, ortak yaşam alanında deneyim olmaması, ortak bir sorumluluk olmamasının verdiği hafiflik, özgürlük, etkileme dürtüsü ve tabii ki kaybetme korkusu kişilerin negatif yönlerini ortaya çıkarmak için uygun şartları oluşturmaz. Herkes en şirin, en anlayışlı, en bakımlı, en romantik haliyle durur. Bu ikiyüzlülük veya aldatmak değil, insan olmanın doğal bir sonucudur.  Bu nedenle de çatışma alanı oluşturacak bir dinamik ya yoktur ya da çok azdır.

Evlilik yoluna çıkıldığında ailelerin devreye girmesi, herhangi bir nedenle ortaya çıkan sorun ve çatışmalar, müdahaleler çiftler için yıpranmaların ilk basamağını oluşturuyor. Evlilik öncesi zorlu parkuru geçebilen çiftler evlendikten sonra kendilerine yaratacakları cehennemin duvarlarını örmeye başlıyor.

Bu duvarın tuğlalarını, evlilik ilişkisini bağımlı bir ilişki haline getiren sınır tanımazlık ve kısıtlayıcılık, birbirlerine hareket edebilecek alan tanımamak, istekler, amaçlar ve hedefler konusunda birbirini desteklememek veya engel olmak, saygı duymamak, duygusal ihmal, duygusal ve psikolojik şiddet, rekâbet, iktidar savaşı, tatminsizlik oluşturmaktadır.

Birçok çiftin çoğunlukla zorlandığı nokta, kısıtlayıcı, kontrol eden, kıskanç, saygısız eş profili. Tabii ki düşünüldüğünde hiç kimse böylesi davranışlara maruz kalmak istemez ve kaldığında da doğal olarak mutsuz olacaktır. Ne yazık ki evli çiftlerin tahminlerin çok üstünde bir kısmı bunlarla mücadele etmek zorunda kalıyor.

Yeni evlenen çiftlerin sığınacakları huzur limanı ise evlilik ilişkilerini iktidar savaşı ve güç gösterisinden uzak tutmaktır. Haklı çıkma gayreti, en doğrusunu ben bilirim tavırları evliliğin temelini sarsan, saygıyı ve sevgiyi öldüren en büyük etkendir. Haklı olmak, en iyisini bilmek her zaman huzur ve mutluluk getirmemektedir.

Çiftlerin birbirlerine özel alan açmamaları, birbirlerini sürekli kontrol etmeleri, kişisel alanları ihlâl etmeleri, bireyin en temel “ varlığını koruma güdüsünü” tetikler, bilinç bu etkiyi tehdit olarak algılar ve saldırganlık devreye girer. Böyle bir durum ortaya çıktığında kişinin anlam veremediği ani ve şiddetli tepkiler gözlemlenmeye başlar.

Gerek kadın gerek erkeklerde, ailesiyle ilişkilerinin dengesini kuramayan, evli olduğu halde ailesinden bağımsız karar veremeyen kişilerin de evlilikleri huzursuzluklarla doludur. Farklı bir aile kurduğunu, yetişkin bireyler olarak kendi kararlarını verebilecek olgunluğa ve sorumluluğa sahip olunduğunu bilmek ve buna göre hareket etmek gerekir.

İnsan âşık olmuşsa, çok hoşlanmışsa bazı detayları göremeyebilir, bazı sınırları çizemeyebilir. Evlilik hayatıyla ilgili beklentilerini doğru şekilde ifade edememiş, edecek uygun şartlar oluşmamış olabilir. Nasıl pişirileceğini bilmediğimiz bir yemeği bile öğrenmek için bir bilene sorar veya tarifini bir yerlerden okuruz. Peki evlilik hakkında neden bir uzmana danışmıyoruz? Bu sayede oluşabilecek pürüzleri erkenden kaldırıp, ilişkiyi tehdit edecek hale gelmeden müdahale etmiş olmaz mıyız?

 Bazı tecrübeler hata yaparak edinilecek kadar basit olamayabilir, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Yıpranmış duyguların üzerine yeniden bir şeyler inşâ etmeye çalışmak yerine güçlü, sağlam temeller üzerine inşa etmek daha güzel olmaz mıydı?

Evlilik ciddi bir karar ve upuzun bir yolculuk, ne ekerseniz onu biçeceğiniz bir tarla ...  Mutlu bir evliliğin sağlayacağı huzuru, kaliteyi, uyumu ve iki kişi olmanın güçlülüğünü, sağlamlığını yaşamak herkesin hakkı.... İnsan bilmediği her şeyin cahilidir. Ve bir insanın her şeyi bilmesi de mümkün değildir. Bu nedenle bir uzmana danışmak, okumak, araştırmak çok daha kolay olmaz mı?