Türkiye 14 Mayıs’ta yeni cumhurbaşkanı ve TBMM üyeleri için seçimlere hazırlanıyor. Lakin geçmiş seçimlerle mukayese ettiğimizde sokaklarda ne seçim heyecanı ne seçim gürültüsü var. Adeta sessiz sedasız bir seçim kampanyası dönemi yaşıyoruz.
Bunun nedenini araştırdığımda karşımı “ekonomik kriz” çıktı. Nasıl mı? Anlatmaya çalışalım efendim. Milletvekili adayları seçim kampanyalarına eskiden binlerce broşür, afiş, pankart, bilboard ve olmazsa olmazı giydirilmiş araçlarlarla ile yelek giymiş parti görevlileri ile başlarlardı. Oysa bu seçimlerde örneğin, Ankara’da ve Türkiye’nin en büyük ilçelerinden Çankaya’da adayların bazı noktalara astığı bir iki pankart dışında seçimlere ilişkin bir çalışma görünmüyor.
Tabii 2018’den sonra yaşanan enflasyon artışı, kurda anarmol yükselme, benzin mazot fiyatlarının tavan yapması, kampanyalarda kullanılacak malzemelerin fiyatını 10-20 kat artırmış durumda. Bir kıyaslama yaparsak, 2018 seçimlerinde 100 bin lira harcayan bir adayın bu seçimde en az 1 milyon lira harcaması gerekiyor.
Seçim bölgesinin tamamında yoğun bir kampanya yürütmeyi düşünen bir adayın bir kaç milyon lirayı gözden çıkarması gerekiyor. Bu yüzden de kampanyalar oldukça sönük geçiyor.
Ekonomik krizin de etkisiyla alana çıkan adaylar çok az harcama ile genellikle “karşı mahallede” kampanya sürdürmeyi tercih ediyorlar. Örneğin, CHP adayları AK Parti seçmeninin yoğun olduğu bölgelerde çalışırken, AK Parti’li adaylar da CHP’nin çok oy aldığı yerlerde kampanya yürütüyor.
Keza yerel televizyon ve radyolarda da aday tanıtımları son derece sınırlı kaldı.
Bu seçimde öne çıkan bir başka kampanya yöntemi de 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun uyguladığı yüz yüze görüşme. Adaylar, esnaf, pazar yeri ve kahvehaneleri topluca gezerik vatandaşlarla konuşup oy istiyorlar. Fakat Ankara’da genel kanı adayların kampanya sürecini “çekingen” götürdükleri yönünde.
Bazı partilerde de “dışardan gelen” aday sıkıntısı yaşanıyor. Yerel siyaseti ve temsil edeceği ili tanımayan adaylar oldukça sıkıntılı anlar yaşıyor. Aldığım bilgiye göre, parti örgütlerinin destek vermediği bazı adaylar tanımadıkları illerde “navigasyon” yardımıyla mahalle mahalle oy toplamaya çalışıyor.
Milllet İttifakında DEVA Partili Sadullah Ergin’in CHP listelerinde açıklanmasından sonra yaşanan kriz henüz aşılmışken bu sefer de İYİ Parti’li Turhan Çömez, televizyon ekranlarından DEVA yöneticilerine “hesaplaşma” resti çekti. Bu gerginlikle Çömez’in CHP tabanına seslenmeyi hedeflediği iddia edildi.
AK Parti kurmayları ise Millet İttifekında yaşanan gelişmeleri ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını şimdilik izlemekle yetiniyor.
AK Parti’de ise basına çok yansımasa da sesiz ve derinden bir Hüda-Par krizi yaşanıyor. Yapılan araştırmalara göre AK Parti’li bazı seçmenler Hüda-Par nedeniyle MHP’yi tercih ediyor.
Kaçıncı cumhurbaşkanı?
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili ilginç bir tablonun da ortaya çıktığını söyleyelim. Nasıl mı? Recep Tayyip Erdogan seçilirse 12’inci, Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa 13’üncü cumhurbaşkanı olacak. Nedeni ise seçilen cumhurbaşkanına numara verilmesi. Örneğin, Mustafa Kemal Atatürk 4 kez cumhurbaşkanı seçilmesine karşın 1’inci, İsmet İnönü 4 kez seçildi 2’inci, Celal Bayar ise 3 dönem seçildi ve 3. Cumhurbaşkanı.
Erdoğan seçilerse Celal Bayar’dan sonra 3 dönem seçilen ilk cumhurbaşkanı olacak.