Dün akşamdan beri siyaset camiası Devlet Bahçeli’nin MHP Genel Merkezi’ndeki odasında 17-25 Aralık takviminin yeniden ortaya çıkışını konuşuyor.

Malûm, Fethullahçı savcıların yürüttüğü 17-25 Aralık 2013’teki yolsuzluk soruşturmaları sonrasında, bu takvimi Bahçeli ilk kez Haziran 2015’te Can Dündar’la yaptıkları görüşmede kamuoyuna göstermiş, görüşmede yolsuzlukların hesabı sorulana kadar takvimin 17 ve 25 Aralık’ı gösterir şekilde odasında duracağını ifade etmişti.

Takvimin en geç Eylül 2016’ya kadar orada durduğunu biliyoruz.[i] Ancak sonrasında, Cumhur İttifakı’nın kurulmasına giden yolda, AKP’yle yakınlaşma gereği takvim şaşırtıcı olmayan şekilde odadan kaldırıldı. Ne var ki, takvim şimdi tekrar geri döndü.

Geriye dönük yapılan araştırmadan anlıyoruz ki, takvim ilk kez Ali Koç’la olan görüşmede de oraya konulmamış. Temmuz 2024’ten beri zaten oradaymış, ancak medyada yeni fark edilmiş.

Mesajın arkaplanı

Aylardır hem Elips Haber yazılarımda hem de sosyal medya hesabımda, yerel seçim yenilgisi sonrasında Erdoğan’ın MHP’yle olan ittifakında bazı değişiklikler yapmak istediğini, ittifakı tamamen bitirmek istememekle beraber MHP’nin rejim ve Cumhur İttifakı içerisindeki ağırlığını azaltmak istediğini, çünkü MHP’nin özellikle hukuk devleti üzerinde yarattığı büyük tahribatın son tahlilde ekonominin de bozulmasına yol açarak Erdoğan’a seçim kaybettirdiğini yazıyorum.[ii]

Bu durum ise, gene yazılarımda belirttiğim gibi, Erdoğan ile Bahçeli arasında bir soğuk savaş başlattı. İki taraf da ittifakı bitirmek istemiyor ve hatta aksine ittifakın önemini kamuoyu önünde vurguluyor olmakla birlikte, birbirlerine karşı alttan alta hamleler yapmaya başladılar.

Örneğin, Erdoğan MHP’yle olan ittifakına rağmen Özgür Özel’le bir “yumuşama” süreci başlattı. Bu süreç sonrasında, MHP’nin bir şekilde ilişkisi olduğu bilinen Sinan Ateş ve Ayhan Bora Kaplan davalarının üzerine gidilmeye başlandı. Aynı şekilde, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde MHP’yle yakın olduğu bilinen Süleyman Soylu ekibi tasfiye edilmeye başlandı[iii] ve MHP’ye yakın kişiler terfi ettirilmemeye başlandı.[iv]

Bahçeli’nin yapılan bu hamlelere karşı hamleleri ise (şimdilik) semboller üzerinden oldu.

Hatırlanırsa, Bahçeli, 17-25 Aralık mesajına benzer, semboller üzerinden mesajlar daha öncesinde de verdi. Geçtiğimiz 11 Haziran’da Instagram hesabından, elinde dosya tutan ve parmağında “Allah bana yeter” yazılı bir yüzük taşıyan yakın çekim bir fotoğraf paylaşmıştı. Sonrasında, 15 Temmuz anmalarında, darbe teşebbüsüne direnişte önemli bir rol oynayan Özel Harekat Başkanlığı’nı ziyaretinde, daire başkanı Bahçeli’nin elini öpmüştü. Şimdi ise, bu mesajlarla paralel bir şekilde, eski 17-25 Aralık takvimi Bahçeli’nin odasında tekrar ortaya çıktı.

Rejimin dinamiklerini bildiğimizde bu sembollerle Bahçeli’nin vermeye çalıştığı mesaj açık: Bahçeli, Erdoğan’a “eğer benim devlet içerisindeki gücümü azaltmaya, alanımı daraltmaya kalkarsan, bana bağlı kişilerin üzerine gidersen, ben bunu kabullenmem, benim de elimde kozlar var, devlet içerisindeki gücümü kullanarak gerekirse ben de sana karşı hamle yaparım” demek istiyor.

Ancak 17-25 Aralık mesajıyla bu defa Bahçeli’nin sembollerle mesaj vermede vites artırdığını söylemeliyiz. Çünkü, önceki mesajlar daha genel düzeyde ve farklı yorumlamalara da açıkken, bu defa doğrudan geçmişte gerçekleştirilmiş ve sonrasında üstü kapatılmış yolsuzluk soruşturmalarına bir atıf var. Bu yolsuzluk soruşturmalarında Erdoğan’ın ve yakın aile çevresinin de isimleri doğrudan geçiyor. Ve Bahçeli açık açık “gerekirse bu dosyaları tekrar açtırırım” diyor.

Ayrıca önemli bir ayrıntı, MHP’nin kurumsal sitesinden yayınlanan Ali Koç’la görüşme videosunda, malûm takvim, videonun tam da 17 ve 25. saniyeler arasında ekranda beliriyor. Yani burada Bahçeli/MHP tarafından bir mesaj verilmeye çalışıldığı çok açık.

Cumhur İttifakı nereye?

Tüm bu soğuk savaş ve atılan karşılıklı hamleler, ister istemez bize Cumhur İttifakı’nın nereye gittiği, ileride bir kopma durumunun olup olmayacağı sorusunu sordurtuyor.

Şu anki süreç, 2010’lu yıllarında başlarında, Erdoğan/AKP ile Fethullahçılar arasındaki kopuşu çok hatırlatıyor.

Hatırlanırsa, Erdoğan’ın Fethullahçılarla olan ittifakı da bu şekilde bitmişti. 2000’lerde oldukça yakın ve ulusalcı yüksek devlet bürokrasisine karşı birlikte hareket eden, kopma ihtimali pek gözükmeyen bu iki aktör, 2011 sonrasında, aynı bugün Erdoğan ve Bahçeli arasında olduğu gibi, önce alttan alta birbirlerine örtük mesajlar göndermişler, sonra karşılıklı hameleler yapmışlar ve en sonunda da süreç aleni bir savaça dönüşmüştü.

Bu defa da süreç böyle aleni bir savaşa döner mi? Şimdilik sanki ne Erdoğan ne de Bahçeli böyle bir şey istiyormuş gibi gözüküyor.

Ancak bilinmez. Bu sinir harbi bir kopuşu da beraberinde getirebilir. Çünkü önceki mesajlarının aksine Bahçeli’nin bu defaki mesajı oldukça sert. Erdoğan’ı doğrududan kendisinin ve çocuklarının ilişkilendirildiği yolsuzluk dosyalarıyla hedef alıyor.

Meselenin son olarak değinmek istediğim bir yönü de iktidar camiası ile ilgili. Bugünün Türkiye’sinde normal şartlarda herhangi bir muhalif, 17-25 Aralık dosyalarını ve oradaki yolsuzluk iddialarını hatırlatsa, iktidar medyası ve AKP camiası ayağa kalkar ve bu kişiyi sabah akşam “Fetö’cü” olmakla suçlar.

İşte bunu şimdi Bahçeli yapıyor ama ona karşı pek ses çıkarabildikleri söylenemez. Ne var ki, ben Erdoğan’ın bu tehdidi hiçbir şey olmamış gibi yutacağı kanaatinde de değilim.


[i] https://x.com/serbestiyetweb/status/1825640475241623721

[ii] Bu konuda 7 Mayıs ve 2 Temmuz tarihli yazılarım:

https://www.elipshaber.com/erdoganin-yeni-oyun-plani

https://www.elipshaber.com/sinan-ates-davasi-mevcut-rejim-icin-neden-onemli

[iii] https://t24.com.tr/yazarlar/tolga-sardan-buyutec/emniyet-mudurleri-kararnamesi-soylu-ekibinin-tasfiyesinde-ilk-raund-erdogan-ve-yeni-icisleri-bakani-yerlikayanin-sectigi-isimleri-nasil-okumaliyiz,41001

[iv] https://t24.com.tr/yazarlar/tolga-sardan-buyutec/jandarma-yi-sarsan-ask-skandali-ve-emniyet-te-mhp-siz-atamalarla-degisen-dengeler,46061