Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis geçtiğimiz günlerde Ankara’yı ziyaret etti.

Başbakan Miçotakis ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 10 ayda dördüncü kez bir araya geldi.

Her iki ülke de diplomasi sürecini “kazan-kazan” temelinde değerlendiriyor.

Aslında 2023’e kadar iki ülke arasında bir gerginlik vardı. Fakat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli deprem, tansiyonun düşmesine ve iki komşu ülkenin dostluk ve yardımlaşma temelinde yeniden bir araya gelmesine vesile oldu.

İki lider önce 12 Temmuz 2023’te NATO zirvesi kapsamında Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta bir araya geldi.

Ne olduysa bu görüşmeden sonra oldu.

Taraflar, Vilnius’ta çoklu iletişim kanallarını harekete geçirme konusunda mutabakata vardı.

Ardından iki ay sonra 20 Eylül 2023’te BM’nin 78. Genel Kurulu kapsamında New York’taki Türkevi’nde bir araya gelindi.

7 Aralık 2023’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina’yı ziyaretiyle üçüncü görüşme gerçekleşti.

Son görüşme hafta başında 13 Mayıs 2024 Pazartesi Miçotakis’in Ankara ziyaretiyle gerçekleşti.

Kuşkusuz bu “görüşme trafiğinin sıklığı ve diplomasi kanallarının açılması” iki komşu ülkenin de yararına.

Geçmişte olduğu gibi diyalogsuz, diplomasinin işlemediği bir zeminde araya hep “üçüncü ülkeler” girdi. Hal böyle olunca Türkiye ve Atina’nın çıkarlarından ziyade “üçüncü ülkelerin çıkarları” ön plana çıktı.

Bu işbirliği ve diyalog, üçüncü ülkelerin aradan çıkmasına, iki ülkenin kendi sorunlarını bir masa etrafında kendi kendilerine çözme imkanına kavuşmasına vesile oldu.

Kuşkusuz masada her daim mutabık kalınmayan hususlar ve fikir ayrılıkları olacak.

Diplomasinin tabiatı da bu zaten.

Sözgelimi, Türkiye Hamas’ı, “halkını koruyan meşru bir direniş hareketi” olarak tanımlarken, Yunanistan, Hamas’ı “terör örgütü” olarak tanımlıyor.

Ama aynı Yunanistan’ın BM Genel Kurulu’ndaki Filistin’in üyeliği oylamasında “olumlu oy” verdiğini de not düşmek gerek.

Yine Yunanistan’ın Refah’a yapılacak muhtemel kara operasyonuna şiddetle karşı çıktığını, akan kanın acilen durdurulması gerektiği konusunda Türkiye ile fikir birliğine vardığını da belirtmek gerekiyor.

Kuşkusuz görüşmelerin ilerlemesi “ortak nokta” sayısını artıracak.

Bunun için zamana ihtiyaç var.

Ancak şimdiden her iki ülke adına olumlu adımların atıldığını da vurgulamak gerekiyor.

Mesela, 6 Milyar Dolar olan ticaret hacminin 10 Milyar Dolara çıkartılması hususunda iki ülke mutabık kaldı. Bunun için iş konseyi kurulacak.

Bunun yanı sıra deprem kuşağında bulunan Yunanistan ve Türkiye arasında “Afet ve Acil Durum Mutabakatı” imzalandı.

Terörle mücadele konusunda birlikte mücadele edilecek.

Trakya’daki Türk azınlıkların haklarının korunması için Atina yönetimi daha fazla inisiyatif alacak.

Atina, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği noktasında desteğini artıracak.

Kıbrıs meselesinin nihai çözümü için ise henüz zamana ihtiyaç var.

Türkiye, iki devletli çözüm perspektifini kararlılıkla sürdürmeye devam edecek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikada “düşmanı azaltmak, dostu çoğaltmak” yaklaşımı meyvelerini vermeye devam ediyor.

Atina Mutabakatı’nın kazananı Türkiye ve Yunanistan.

Kaybeden ise üçüncü ülkeler!

Dostlukların sayısı artıkça, Türkiye’nin kazanımların sayısı da artacak.

Düşmanlıkların kimseye bir faydası yok!