Haftalardır siyasetin gündeminde Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) yerel seçimde Cumhur İttifakı’ndan ayrı aday çıkarıp çıkarmayacağı vardı.
YSK’nın aday listelerinin teslimi için belirlediği son gün olan 20 Şubat’a kadar halen değişiklik olma ihtimali bulunmakla beraber, geçtiğimiz haftasonundaki aday tanıtım toplantısı sonrası şimdilik gözüken YRP’nin seçime kendi adayları ile gireceği.
Burada üzerine düşünülmeye değer bir nokta, YRP’nin ayrı aday çıkarıp çıkarmayacağının neden bu derece tartışma yarattığı. Ve tabii aynı mahallenin partileri olan Saadet, Gelecek ve Deva’nın neden hiç yaratmadığı.
Meselenin öncelikle “oy bölme” ile ilgili olduğunu biliyoruz. Muhalefette nasıl ki İYİ Parti ve DEM Parti’nin seçime ayrı adaylarla girecek olmasının CHP adaylarının oyunu aşağı çekeceğini biliyorsak, YRP adayları da birçok ilde aynısını AKP’nin adayları için yapacak.
Ancak bunu takip eden bir başka soru, YRP’nin nasıl olup da AKP adaylarının oyunu aşağı çekebilecek kadar önemli bir parti haline gelebildiği.
YRP, Kasım 2018’de kurulduğunda kamuoyunda pek ses getirebilmiş bir parti değildi. Mart 2019’daki yerel seçimlerde yarışmadı bile.
Aksine, YRP’den yaklaşık bir buçuk yıl sonra kurulan muhafazakar camiadan Gelecek ve Deva partileri kuruluş aşamalarında çok daha fazla ses getirdiler. Genel başkanları dahil ana kadroları eski AKP’lilerden oluşan bu partilerin AKP’den epey bir oy koparacağı düşünüldü, hatta kimileri bu partilerin AKP’yi tamamen bitireceklerini dahi iddia etti.
Ancak sonuçta tam tersi oldu. YRP genel seçimde kendi başına %2.8 gibi bir oy alarak 5 vekil çıkarırken, Milli Görüş geleneğinin asıl kurumsal devamcısı olan Saadet Partisi ile Gelecek ve Deva partileri seçime kendi listelerinden dahi giremedi. CHP’nin seçimde aldığı %25 civarı oyu düşünürsek bu partilerin muhtemelen hiçbirisi %1’in üzerinde bir oy alamadı.
Bunun en önemli nedeni ise seçim öncesinde YRP ile Saadet, Gelecek ve Deva partilerinin yaptıkları tercihler oldu.
YRP genel seçime giden yolda Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında taraf olmadı. Bir yandan iki tarafla da mesafesini korurken diğer yandan Cumhur İttifakı’na başta kötü giden ekonomi olmak üzere muhafazakar/İslamcı seçmenin şikayet ettiği konular üzerinden muhalefetini sürdürdü.
Böylece YRP, AKP’den kopan seçmen için bir seçenek haline geldi. Çünkü bu şekilde o seçmen grubu hem AKP’yi ekonomiyi bir türlü düzeltemediği için kendince cezalandırmış oluyor hem de toplumsal kutuplaşma ortamında oy vermek istemediği Millet İttifakı’na kazandırmamış oluyordu.
Saadet, Deva ve Gelecek partileri ise başka bir yol izledi. Deva ve Gelecek partileri kurulmalarının üzerinde çok da uzun bir süre geçmeden CHP’ye yakın bir siyasi çizgiye yöneldiler. Bu çizgi sonradan Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kamuoyuna kabul ettirebilemk için kurulan “Altılı Masa” kurgusuna dönüştü.
Dolayısıyla bu partiler Cumhur İttifakı seçmeni için zihinlerde en baştan “karşı tarafın partileri” olarak kodlandılar. Bu yüzden de tabanlarını büyütemediler.
Halbuki bu partilerin de yapması gereken YRP gibi önce muhalif ama bağımsız bir çizgide siyaset yapmak, sonradan gerekirse Millet İttifakı’yla belli bir mesafede seçim işbirliğine gitmekti.
YRP’nin kısmi başarısının altında izlediği doğru stratejiler yatıyor. Dünya görüşü olarak bana tamamen zıt bir parti olsa da, %5’in altında oy potansiyeline sahip küçük partiler arasında bugün en doğru siyasal stratejileri bence Yeniden Refah Partisi uyguluyor.