Kara Harp Okulu’nun geçtiğimiz 30 Ağustos Cuma günkü mezuniyet töreninde, yeni mezun teğmenlerin tahmini üçte birlik bir kısmının, resmi törenden sonra alanda toplanıp kılıçları çekili bir şekilde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atmaları ve sonrasında subaylık yeminini hep bir ağızdan okumalarının yankıları sürüyor.
Olay kamuoyunda yankı bulunca, yapılan araştırma sonucu, bu yeminin 2016’ya kadar mezuniyet törenlerinin parçası olduğu, bu tarihten sonra kaldırıldığı ancak geçtiğimiz iki yılda biraz değiştirilerek yeniden törenin parçası haline getirildiği anlaşıldı. Bununla beraber, yeminin bu yıl da törende yer almaması yeni mezun harbiyelilerin tepkisini çekmiş olacak ki, resmi tören bittikten sonra kendileri toplanıp gayriresmi bir şekilde subaylık yeminini okudular.
İktidarın bu yemini neden kaldırdığını anlamak aslında çok zor değil. Yeminde “laik, demokratik cumhuriyet”, “karşılarında bizi bulacak”, “kılıçlarımız keskin ve hazır olacaktır” gibi Kemalist devletin temel ilkelerine bir saldırı olması halinde subaylara ve orduya bu ilkeleri korumaya dönük misyon yükleyen ifadeler bulunuyor. Bu “misyon” elbette gerektiğinde darbe dahil sivil ve demokratik siyasete müdahale edilmesini de içeriyor. Nitekim, bu iktidar da önceki dönemlerde bu tür askeri müdahalelere birden fazla kez maruz kalmıştı.
Aynı şekilde, yeminin neden 2016 yılında kaldırıldığını tahmin etmek de zor değil. 2016’da Fethullahçıların darbe teşebbüsünden sonra askeri okullar yeniden yapılandırıldı ve gerektiğinde darbe de yapılabileceğini ima ettiği için bu yemin de törenlerden kaldırıldı. Hatırlanırsa, darbe yaparken Fethullahçılar da kendilerini Atatürkçü gibi göstermeye çalışmıştı.
Yemin olayına yönelik tepkiler
Yeminin içeriği, çağrışımları ve bir nevi üst otoriteye bir itaatsizlik göstergesi gibi duran yapılış tarzından ötürü, bu olay iktidarın medya yorumcularında tepkiye yol açtı. İlginç bir nokta, yemine bazı Gelecek Partili isimler de tepki gösterdi.
Öte yandan, CHP ve MHP yemini sahiplendi ve destek oldu.
CHP’nin yemin olayını neden sahiplendiğini anlamak güç değil. Son tahlilde CHP Atatürkçü bir parti.
Öte yandan, MHP’nin sahiplenişi de Atatürkçülükle bağlantılı olmakla birlikte başka anlamlar da içeriyor.
Aylardır, bu köşede ve Twitter hesabımda, yerel seçim sonrasında Erdoğan/AKP ile MHP ve rejimin milliyetçi kanadı arasında bir soğuk savaş olduğunu yazıyorum.
Bu soğuk savaşın önemli bir boyutunu devlette, özellikle de güvenlik bürokrasisindeki kadrolaşma oluşturuyor. Ve bu kadrolaşmada belli ki Türkçülerle İslamcılar arasında bir rekabet söz konusu.
Orduda kadrolaşma
Ordu, 22 yıllık AKP/Erdoğan döneminde iktidarın en az kadrolaşabildiği kurum. Çünkü, ordu, örneğin emniyetten farklı olarak, resmi hiyerarşisi ve katı teamülleri olan bir yapı. Bunlar her zaman kolay esnetilemiyor.
Bununla beraber, Fethullahçıların orduyu önce neredeyse ele geçirip sonra tasfiye edilmelerinin ardından, son yıllarda başka tarikatlar ve cemaatler üzerinden orduda gene İslamcı bir kadrolaşma olduğunu gözlemliyoruz. Hatırlanırsa, geçtiğimiz Şubat ayında, Tuzla Piyade Okulu’nda gene yeni mezun teğmenler arasında “Atatürk” kavgası çıkmış ve kavgadan anlaşıldığı üzere, cemaatçi bazı teğmenler yakasına Atatürk fotoğrafı takmak istememiş, bu da Atatürkçü teğmenlerin sert tepkisine neden olmuştu. Sonunda olaya karışan tüm teğmenlerin TSK ile ilişkisi kesilmişti.
Bu olayın gösterdiği üzere, Fethullahçılar’dan sonra orduda başka cemaat ve tarikatların yeni bir yapılanmaları söz konusu.
Kara Harp Okulu’nun mezuniyet törenindeki subaylık yemini çıkışını da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Muhtemelen teğmenlerin eski Kemalist vesayet dönemine dönme, “halâskâr zabitan” geleneğini yeniden canlandırma gibi bir hedefi yok. Onların bu yeminle yapmak istediği, ordudaki tarikat ve cemaat yapılanmasına tepki göstermek. Yeminin kaldırılmasını da muhtemelen bu yapılanmanın bir sonucu olarak değerlendirdiler ve tepki gösterme gereği duydular.
Böyle düşünüldüğünde iktidar yanlısı medya yorumcularının, MHP’nin ve CHP’nin olaya tepkileri de daha iyi anlaşılabilir. İktidar yanlıları Kemalist vesayet dönemini çağrıştırdığı için tepki gösterirken, CHP son tahlilde Atatürkçü bir yemin olduğundan, MHP ise devlette kendisine rakip tarikat ve cemaatlerin kadrolaşmalarına tepki anlamına geldiği için yemini sahiplendi.
“Kemalist vesayet” meselesi
Son bir not da “Kemalist vesayet” meselesine dair.
Liberal-demokratik siyasal sisteme sahip gelişmiş ülkelerde orduların sivil ve demokratik siyasete müdahalesi kesinlikle kabul edilebilir bir şey değil. Dolayısıyla idealist bir perspektiften bakarsak, subayların söz konusu yemininde geçen bazı ifadeler gerçekten de doğru değil.
Bununla beraber, son 10-15 yıllık tecrübe gösterdi ki, Kemalist askeri/bürokratik vesayetin anti-demokratikliğini öne sürerek onu hedef alanların çoğunun amacı da kesinlikle demokrasi değildi. Bugünkü Türkiye, demokrasi, hukuk devleti, güçler ayrılığı, medya ve ifade özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler gibi alanlarda Kemalist vesayet döneminin çok daha gerisinde. Darbe dönemlerinde dahi Türkiye’de hukuk devleti ve güçler ayrılığı bugünkü kadar kötü durumda değildi.
Dolayısıyla, teğmenlerin çıkışını demokrasi perspektifinden eleştirebilmek belki 2000’lerde mümkündü ama artık çok da mümkün değil. Tamam Kemalist vesayet mükemmel değildi ama bunu kullanarak adım adım devleti ele geçirenlerin ülkeyi demokrasi açısından getirdikleri nokta da ortada.