Dün Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması görüldü.
Davaya dair birçok siyasetçi açıklamada bulundu, davaya çeşitli biçimlerde dahil olmuş kişilerin beyanları medyaya yansıdı.
Ben bu yazıda bu açıklama ve beyanların ötesinde büyük resme odaklanmak ve Sinan Ateş davasının mevcut rejim için neden önemli olduğunu ve neden yerel seçim sonrası süreçte bu derece kamuoyunun gündemine girdiğini irdelemek istiyorum.
Yerel seçim öncesi durum
Dikkat edilirse, Sinan Ateş cinayeti soruşturması uzun bir süre sürüncemede kaldı. Cinayet Aralık 2022’de işlenmiş olmasına rağmen soruşturmada epey bir zaman yol alınamadı.
Yol alınamamasının ana nedenini tahmin etmek zor değil: Cinayet bir şekilde MHP içinde üst mevkilerde bulunan kişilerle bağlantılı olduğu için, MHP yargı üzerindeki nüfuzunu kullanarak soruşturmada yol alınmasını engelledi.
Erdoğan ise MHP ile ittifak ortaklığı gereği bu duruma pek ses çıkarmadı. Meseleyi oluruna bıraktı.
Bu dönemde, Sinan Ateş davasının üzerine giden daha çok muhalefet oldu.
Hem Kılıçdaroğlu hem Akşener, Sinan Ateş davasının aydınlatılması konusunda iktidara baskı kurmaya çalıştılar. Bu hem adaletin yerini bulması hem de muhalefetin gereği olarak iktidarı yıpratmak amacıyla yapıldı.
Ne var ki, Cumhur İttifakı devlet aygıtına hakim olduğu için, muhalefetin bu konunun üzerine gitmesi meselenin gündemde kalmasından öte bir fayda sağlamadı. Soruşturmanın sürüncemede kalma durumunda bir değişiklik olmadı.
Yerel seçim sonrası değişim
Gene dikkat edilirse, Sinan Ateş davasının muhalefetin ara ara dile getirdiği eleştirilerin ötesinde toplumun yoğun bir şekilde tekrar gündemine girmesi yerel seçim sonrası oldu.
Bu gündeme girme ise en başta Erdoğan’ın yerel seçim yenilgisi sonrası rejimin temel parametrelerinde yapmak istediği değişimlerle ilgiliydi.
Öyle anlaşılıyor ki, Erdoğan MHP’nin rejim içerisinde bu derece ağırlığının olmasından rahatsız çünkü Cumhur İttifakı’nın yerel seçim yenilgisinin ardındaki nedenlerden birisi de MHP’nin sözkonusu ağırlığının hukuk devleti üzerinde yarattığı tahribat. Dolayısıyla, Erdoğan MHP’yle ittifakını sonlandırmak istememekle beraber MHP’yi rejim içinde bir miktar pasifize etmek istiyor.[1]
Sinan Ateş davası tam da bu noktada devreye giriyor. Aslında Erdoğan, adaletin yerini bulmasının ötesinde, Sinan Ateş davası üzerinden MHP’yi sıkıştırmak istiyor. Ona “rejimdeki yeni konumuna razı olmazsan dava üst mevkilerindeki isimlerine kadar uzanır ve sonuçta MHP süreçten büyük yara alır” mesajı veriyor.
Son dönemde, Erdoğan/AKP ile Bahçeli/MHP arasındaki gerginliğin nedeni de bu duruma dayanıyor. MHP, rejim içinde daha pasif bir konuma itilmek istemiyor ve yargı üzerindeki mevcut nüfuzunu kullanarak davanın ilerlemesini engellemeye çalışmaya devam ediyor. Erdoğan ise yerel seçim öncesindeki tavrının aksine davanın ilerletilmesine destek oluyor.
Özgür Özel’in rolü
İşin bir de Özgür Özel ve CHP ile ilgili boyutu var.
Dikkat edilirse, Sinan Ateş davasına en çok sahip çıkan siyasetçi Özgür Özel.
Bu bir noktaya kadar anlaşılabilir çünkü Özgür Özel ana muhalefet partisi lideri. Kılıçdaroğlu da genel başkanken davaya benzer şekilde sahip çıkıyordu. Nitekim dünkü duruşmayı Özel ve Kılıçdaroğlu yan yana izledi.
Ancak meselenin bunun ötesinde bir boyutu da var.
Erdoğan ve Özel “yumuşama/normalleşme” süreci doğrultusunda yaptıkları görüşmelerde muhtemelen Sinan Ateş davasının üzerine birlikte gitme hususunda anlaştılar. (Erdoğan’ın Özel’in isteği üzerine Ayşe Ateş’le görüşmesini ve Özel’in en son Ayşe Ateş’le yaptığı görüşmede Erdoğan’ın ekoseli ceketini giymiş olmasını hatırlayalım).
Çünkü bu durum iki lidere de fayda getiriyor. Bir yandan Erdoğan MHP’yi rejimdeki yeni konumunu kabul etmeye zorlarken, Özel de dava sürecinde önplana çıkarak kamuoyu nezdinde adaletin yerini bulmasını sağlayan siyasi lider imajı kazanıyor ve bu şekilde muhalefet içindeki prestij ve konumunu yükseltiyor. Yani iki lider açısından da bir “win-win” durumu sözkonusu.
Davada belirleyici ne olacak?
Sinan Ateş davası keşke bu derece siyasi bir dava olmasaydı. Cinayeti soruşturan savcılar engellenmese ve davaya bakan hakimler tamamen hukuk ve adalet ilkelerine göre karar verebilseydi.
Ancak Türkiye’nin mevcut durumu maalesef bunun önünde büyük bir engel. Her şey olduğu gibi yargı da dibine kadar siyasallaşmış durumda.
Davanın sonucu da maalesef ki hukuk ve adaletten çok Erdoğan-Özel ile Bahçeli arasındaki soğuk savaşın gidişatına göre belirlenecek.
Özellikle Erdoğan ile Bahçeli arasında bir tür uzlaşma sağlanırsa dava muhtemelen MHP’nin üst mevkilerdeki isimlerine kadar uzanmayacak ve sadece alt kademelerdeki suçlular ceza alacak. Ancak MHP’nin Erdoğan’ın taleplerine direnmesi durumunda davanın MHP içindeki önemli isimler dahil tüm potansiyel suçlulara genişletilmesi ve bunun Erdoğan’ın MHP ile ilişkilerini daha da yıpratması da bir olasılık.
İlerleyen dönemde hangisinin olacağını göreceğiz.
[1] Erdoğan’ın bu yöndeki oyun planını iki ay önce Elips Haber’de yazmıştım: https://www.elipshaber.com/erdoganin-yeni-oyun-plani