Hayır hayır, adaletle bu kadar oynayamazsınız. Adalet mülkün temelidir. Zulüm, adaletin yokluğudur ve zulüm ile abad olunmaz.
‘Yargı borsası’ndan söz ediliyor bugün. “Avukat tutma, hakim tut, savcı tut” deniyor.
Bakın “kanun devleti” olmak “hukuk devleti” olmak demek değil. Hukuka uygun olmayan kanun suç aletidir. Kaldı ki, bugün o da tartışmalı. Yasama da tartışmalı, yürütme de, yargı da. Aslında tartışılmadık ne kaldı, din de tartışılıyor, tarih de… Siyaseti tartışıyorsunuz içinden cemaat çıkıyor, iktisadı tartışıyorsunuz işin içinden cemaat çıkıyor, yargıyı tartışıyorsunuz işin için de cemaat çıkıyor. Zaten bir kısmı “CIAmate”, ya da “The Cemaat”! Birçok adliyede konuşulanları oradaki avukatlar, davacılar, davalılar bilmiyor mu?
Sahi İsrail’in savaş suçu işlediğini söylüyoruz, İstanbul 2 Nolu Baro UCM’ye gitti de, Türkiye’de de hem İsrail’le ticaret yapanlar, bu savaş suçuna iştirak edenler, ya da doğrudan bu suça taraf olan İsrail vatandaşları hakkında neden bir dava açılmıyor?
Ya hu, ticareti durdurduk diyorsunuz da, yola çıkacak dört gemiye bayrak verecek tek bir İslam ülkesi yok mu? Bunlar yardım gemisine bayrak veremezken sahi nasıl asker göndersinler.
Hadi onu geçtik, “İstanbul sözleşmesinden çekildik” diyoruz ama sözleşme hükümleri yasada varlığını koruyor. Hem de yasa doğrudan sözleşmeye atıf yapıyor. Ayrıca Lanzarote varlığını koruyor. BM CEDAW, Lanzarote ve İstanbul Sözleşmesini bir bütün olarak ele alacağını söylüyor. AİHM de öyle. Bu da yetmiyor, Ankara GREVİO’nun yerine daha güçlü, imtiyazlı UN WOMAN’a Türkiyede vergi ve yargı muafiyeti tanıyor. Adama demezler mi, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Yönetimle AYM arasında ciddi bir sorun yaşanıyor. Öte yandan Yargıtay AYM’nin kararını uygulamıyor. Bu kişiler AİHM gidip haklarını orada arayacak olurlarsa, AYM’ye direnenler, AİHM de direnebilecekler mi? Hükümet onlara destek verecek mi.
AİHM KHK kararlarını, ByLock konusunu, bankaya para yatırma okul kaydını filan suç kabul etmiyor. “Hem nalına hem mıhına” olmuyor. “Ben yaptı oldu” olmuyor. Hem ABD’den vazgeçmeyecek hem de ben sizin kurallarınıza uymam diyeceksiniz. Söz veriyorsan sözünde duracaksın. Ama kendi dinine, imanına, hayat tarzına uymayan bir konuda söz vermeyeceksin.
Sahi ne olacak şimdi, AİHM’den çekilecek misiniz. AB hukukuna uymayacağım, ama AB üyesi olacağım. AB hukukuna uymayacağım, NATO’da kalacağım. Ağzınızdan çıkanını kulağınız duyuyor mu sizin.
Bu iş AYM kararına uymamaya benzemez. İyi AYM de anayasaya uymasın, yürütme de yasaya uymasın, kafayı mı yediniz ya da kafayı mı buldunuz ya da kafa mı yapıyorsunuz, hır çıkartmak mı istiyorsunuz. Böyle devlet de olmaz, devlet yönetimi de, böyle muhtarlık da yönetilmez.
AİHM KHK konusunda karar vermiş ve bu işlemi hukuksuz bulmuş. Mağdur lehine tazminata hükmetmiş. Eee n'olcek şimdi… Her KHK'lı başına 8.000-10.000 arası euro manevi tazminata hükmederlerse 125.000 KHK'lı tahmin ediliyor. 1. 250.000.000 euro yani 50 milyar lira filan, Adalet Bakanlığı’nın bütçesine ciddi bir yük. Daha bu maddi tazminatın dışında. İster misiniz hak kaybı sebebi ile, memur ve çalışanlar için o günden bugüne tazminata hükmetsinler, onu da enflasyon farkı ile ödemeye mahkum edilsinler, Maliye bakanı nasıl bu kadar para bulacak. Seyreyle sen gümbürtüyü. 2016'dan buyana 8 yılın faturası… Anayasa Mahkemesi’nin kararını takmıyorsunuz da, AİHM'nin kararını takmayabilecek misiniz? Peki şimdi ne yapacaksınız. Bir de bunları göreve iade edecekseniz, o kadar insanı nereye yerleştireceksiniz? Zaten obez bir bürokrasi var. Bankamatikleri bile ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Hadi buna Gezi, Ergenekon, Balyoz mağdurlarını, 28 Şubat mağdurlarını da ekleyin. Hadi çıkın işin içinden çıkabiliyorsanız.
Yargıtay’da başkan seçilecek, başkanını seçemeyen bir Yargıtay’ın seçim süresinde yaşananları izlediniz mi? Sahi sorun mevzuatta mı, üyelerin beceriksizliğinden mi, sürece siyaset ve cemaat müdahalesinden mi bu işler bu hale geliyor. Yoksa işin içine ecinniler mi karışıyor. Kendi derdine derman olamayan bir Yargıtay nasıl milletin derdine derman olabilir?
TBMM mi derman oluyor sanki yasama, yargı böyle ise yargıdan ne bekleyeceksiniz...
Bakanlık ve yerel yönetim destekli, polis korumasında yapılan karnavala 1,5 milyon insanın katıldığı bir şehirde Gazze için 1500 kişinin bulunmadığı, gelenlerin polis kuşatması içinde seslerinin kısıldığı bir Müslüman ülkede yaşıyoruz.
Ya hu bir yandan siyasiler, koalisyon ortakları, muhalefet işin içinde, öte yandan cemaatler, o da yetmiyor, birileri de Beştepe’den ya da cemaat ve siyaset kurumlarına destek için haberci gönderip himmet istiyor. Ayıptır, yazıktır ya hu. Birileri de bu müdahalelerden rahatsız değil, aldıkları işarete göre oy kullanıyor.
Yarın Yargıtay seçimleri bir şekilde bitecek, sıra gelecek Danıştay’a, orada da aynı şey olacak. Daha beteri olacak belki de. Çünkü örtülü koalisyonlar dağılır, bazı cemaatlerin içinde karışıklık olunca, birilerinin de aklı karıştı. İmamın oğluna mı itibar etsin, Dervişin oğluna mı, hangi Hoca’ya inansın. Hepsi keramet sahibi, hepsi ötelerden, derinlerden haber getiriyor. Dediklerini yapmazsan başına ne geleceği belli! Yine de belli olmaz, bir de FETÖ örneği var, yine işler karıştı, yarın ne olacağı belli değil. Anlayacağınız bu taraftarlık fitnesi birilerinin gözünü kör etmiş, akıllar ve vicdanlar kirada.
Necip Fazıl soruyordu, “ Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?” Bunu yargıçlara sorsan, fikir yerine REY ya da KARAR desem, bu mısrayı okuyup üzerinde düşünseler ne derler.
Dahası var, 2025’te de HSK seçimleri var. Siz o zaman görün gümbürtüyü. Bu akılsızlık, bu vicdansızlık, bu kör gidişle, bu cahillikle korkarım gelecek günler geçen günleri aratacak.
Haberiniz olsun, adaleti saptıranlar, vekaletlerine ihanet edenler yok mu, vay onların başına geleceklere. Oyunuzu, şuna buna göre, size gelen, ya da gönderilecek habere göre değil, temsil ettiğini toplumun temel değer yargılarına, beklentilerine göre kullanın vekaletinize hainlik etmeyin. Galu belada Allah’a verdikleri ahde vefa göstermeyenlerin vay haline. Seçmeninin vekaletine ihanet edenlerin vay haline.
Yargıçlar için de kural belli: Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. (Nisâ 58)’de böyle denmedi mi? Din ve devlet büyüklerinizi İLAH ve RAB edinmeyin.
Allah’ın size emrini bilmek isterseniz dinleyin ey yargıçlar, hüküm sahipleri: Ömer’in Rabbi şöyle diyor: (Nisa 127) Şüphesiz Allah size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah her şeyi hakkıyla işiten, kemâliyle görendir.
(Nisa 135) Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun, Allah ikisine (sizden) daha önceliklidir. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın.
Bakalım bu NAS hükümleri, AK Parti-CHP anayasa ittifakında vekillerin REY’lerini belirleme konusunda nasıl bir etki yapacak? O zaman göreceğiz milletin mi, yoksa efendilerinin vekili mi olduklarını. Eğer uluslararası sistemin dayattığı düzenlemeler için bir araya geliyorlarsa, bu iki taraf için de siyasi bir intihar olabilir.
(Maide 8)’de ne deniyordu: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adâletle şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adâletsiz davranmaya sevketmesin! Adâletli olun; takvâya en uygunu, en yakışanı budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”
Hamas’ı terörist ilan Özel ve İmamoğlu ile Hamas’ı Kuvva-i Milliye ile özdeş kabul eden Erdoğan anayasa konusunda nasıl bir ittifak sağlayacaklar, göreceğiz. AK Parti CHP ile yan yana gelecekse, İstanbul sözleşmesinde, Lanzarotede olduğu gibi MHP ile DEM de yan yana gelir artık. Eğer bu talep “Uluslararası sistem” dedikleri Satanist Pedefolik çeteden geliyorsa, İsrail’e karşı ses çıkartmayanlar İsrail’in de patronu Lucifer’e karşı seslerini yükseltebilir mi?
Selam ve dua ile…